Kapasite fazlasına karşı strateji geliştirilmeli
Küresel boyutta çelik talebinin daralması ve buna karşı üretim kapasitesinin yüksek kalması sektörde kârlılığı tehdit ediyor. Piyasa istikrarını sağlamak amacıyla atılacak adımların ise stratejik planlama, iklim değişikliği hedefleriyle uyum ve nitelikli ticareti kapsaması gerekiyor.
Hüseyin VATANSEVER
Yapı ve inşaat sektöründen otomotive, beyaz eşyadan gıdaya birçok sektörün başlıca girdisini çelik olduğu görülüyor. Dünya Çelik Birliği’ne (The World Steel Association - worldsteel) rapor veren 71 ülke, 2023 yılında toplam küresel ham çelik üretiminin yaklaşık yüzde 98’ini gerçekleştirdi. Buna göre oluşturulan raporlamada ise küresel ham çelik üretimi Ekim 2024 itibarıyla 152,1 milyon ton olarak gerçekleşti ve Ekim 2023’e kıyasla yüzde 1 artış yaşandığı kaydedildi.
Ocak-Ekim 2024 aralığını kapsayan 10 aylık dönem için ise küresel ham çelik üretimi önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,6 düşüş göstererek 1 milyar 547,3 milyon ton şeklinde kayıtlara geçti. 2024 yılında toplam üretimin 1,75 milyar ton civarında olması bekleniyor.
Global sıralamada ilk 10 ülke arasında yer alan Türkiye’nin ham çelik üretimine bakıldığında ise 2022 ve 2023 yıllarında yaşanan keskin düşüşün ardından, 2024 yılında toparlanma yaşandığı görülüyor. 2024 yılının 10 aylık döneminde Türkiye’nin ham çelik imalatı 2023 yılının aynı dönemine göre yüzde 12,4 artış göstererek 30,9 milyon ton gerçekleşti. Global sıralamada 2024 yılında Almanya’nın ardından 8’inci sırada yer alan Türkiye, sırasıyla Brezilya ve İran’ı geçti.
Kapasite fazlası gelecek yıllarda artan bir sorun oluşturabilir
Küresel boyutta yeni çelik üretim kapasitesine yapılan yatırımlar hızla devam ederken, küresel çelik talebi durgun kalmaya devam ediyor. OECD’nin hazırladığı Çelik Üretim Kapasitesi ve 2026’ya Kadar Görünümdeki Son Gelişmeler başlıklı raporda 2023’te dünya ham çelik üretim kapasitesinin 2023 yılında 2 milyar 432 milyon ton olduğu tahmin edilirken, küresel çelik üretiminin bu kapasitenin 543 milyon ton kadar altında kaldığı belirtiliyor. Daha önce 2023 sonuna doğru başlaması planlanan yatırım projelerinin ertelenmesinden kaynaklanan aşağı yönlü revizyona ve yakın zamanda duyurulan kapanışlarla ilgili olumlu haberlere rağmen çelik fazla kapasitesinin giderek daha sorunlu hale gelmesi bekleniyor.
Raporda 2023 sonuna doğru başlaması planlanan yatırım projelerinin ertelenmesinden kaynaklanan aşağı yönlü revizyona ve yakın zamanda duyurulan üretim tesisi kapanışları ile ilgili olumlu haberlere rağmen, çelik kapasitesindeki artışın giderek daha büyük bir sorun oluşturacağı belirtiliyor.
Sektörün kârlılığına da değinen raporda, kârlılığın son çelik krizinin başladığı 2014’te kaydedilen sürdürülemez düşük seviyelere gerilediği vurgulanıyor. Kapasite fazlası sorunun gelecekte daha şiddetli bir hal alacağı belirtilirken, küresel çelik üretim kapasitesinin önümüzdeki üç yıl içinde (2024-2026) önemli ölçüde artması öngörülüyor. Çalışmada çelik talebinin geleceğine yönelik yapılacak stratejik planlama, iklim değişikliği hedefleriyle uyum ve ticaretin etkisi, piyasada istikrarın sağlanması için elzem olarak gösteriliyor.
Ülkelerin koruma önlemleri ihracatı olumsuz etkiliyor
Çeşitli ülkelerin 2008 yılından sonra aldıkları koruma önlemleri Türkiye’nin ihracatını etkiledi. Global çerçevede yavaşlayan ekonomik koşullar, artan korumacılık önlemleri ve daralan talep başta olmak üzere birçok faktör, Türk çelik sektörünün rekabet gücünü olumsuz yönde etkiliyor. AB, ABD, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde ticaret politikası önlemleriyle karşı karşıya kalan Türk çelik sektörü; daralan iç pazar nedeniyle küresel pazara yönelen Çin’den de etkilendi.
Diğer yandan başta Çin olmak üzere özellikle Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ithalatta görülen artış eğiliminin devam etmesi nedeniyle ihracatın ithalatı karşılama oranı Türkiye’de 2023 yılında yüzde 75,9 seviyesinde kaldı. Buna karşın ihracatın ithalatı karşılama oranının 2024 yılı sonuna kadar yüzde 90 seviyelerine çıkması bekleniyor. 2025 yılında ise ihracatta gözlenen artış ivmesinin devam etmesi ve ithalatın azalması ön görülürken, buna bağlı olarak oranın tekrar yüzde 100’ün üzerine çıkması öngörülüyor.