İthal ürünler ve fiyat baskısı kompresörde yerli üreticileri zorluyor
Sanayi üretiminde küçük ya da büyük ölçekli bütün üretici firmaların ihtiyaç duyduğu bir ürün halini alan kompresörde uygun fiyat beklentisi öne çıkıyor. Düşük fiyata sahip Çin malı ürünlerin Türkiye’de oluşturduğu haksız rekabet, yerli üreticiler üzerinde yıkıcı bir baskı meydana getiriyor.
Hüseyin VATANSEVER
Sanayi üretiminde basınçlı hava kullanımına çeşitli sektörlerde üretim yapan firmalarda ihtiyaç duyuluyor. Üretim adetleri arttıkça basınçlı hava tedarik eden kompresörlere de talep artıyor. Madencilik ve tekstil başta olmak üzere gıdadan ilaç sektörüne, hızlı üretim ya da montaj hatlarına kadar sanayinin birçok alanında kompresör kullanılıyor. Diğer yandan sağlık ve savunma alanında da kompresör kritik öneme sahip. Pandemi döneminde tedarik zincirinin durmasıyla kompresörün stratejik önemi bir kere daha anlaşılmıştı.
Türkiye solunum cihazları başta olmak üzere medikal cihazlarda kullanılan kompresörlere duyulan talep artışını yerli üretim sayesinde karşılayabilmişti. Ayrıca pandemi, konumu dolayısıyla Avrupa Birliği başta olmak üzere yakın ülkelere Türkiye’nin satışını gündeme getirmişti ve bu dönemde üretim artışı yaşanmıştı.
Türkiye, üretim ve ihracatta güçlü
Kompresör ürün grubunda Türkiye’de kendisini kanıtlamış, yurt dışından talep gören üreticiler bulunuyor. İhracatı yapılan bu ürünler arasında üst seviye teknoloji içerenler de yer alıyor. Türkiye, dünya çapında denizaltı kompresörü üreten dört ülke arasında.
Hatta bu ürünlerin alıcıları arasında ABD donanması da bulunuyor. Diğer yandan dünyada turbo kompresör üretimi yapılan 8 ülke arasında Türkiye’de yer alıyor. Türkiye’deki üreticilerin imal ettiği ürünler dünyanın çeşitli ülkelerinden talep görüyor.
İhracatta Almanya ve Rusya ön sıralarda yer alıyor
Türkiye pompa ve kompresör sektörünün iç pazardaki durumuna dair net bir bilgi bulunmamakla birlikte sektörün dış ticaretine dair verileri ise Ticaret Bakanlığı’nın raporlamalarında görmek mümkün. Türkiye’nin pompa ve kompresör ihracatı 2000 yılından beri sürekli artış eğiliminde.
2000 yılında 72 milyon dolar olan pompa ve kompresörler ihracatı, 2010 yılında 578 milyon dolar, 2021 yılında ise 1.4 milyar dolara kadar çıktı. 2022 ihracatı ise bir önceki yıla göre yüzde 12.1 artarak 1.6 milyar dolara yükseldi. Söz konusu dönemde ihracatın yüzde 23.7’si Almanya’ya, yüzde 7.7’si Rusya Federasyonu’na gerçekleştirildi.
İhracatta ilk 10 ülkenin payı yüzde 56 iken, ilk 20 ülkenin payı ise 66’yı buluyor. İhracatta yakalanan ivmeye rağmen sektörün dış ticaret fazlası verebilmesi için açıkçası yerli üreticinin teknoloji bakımından desteklenmesi gerekiyor.
Özellikle Çin’den ithal edilen ürünler yüzünden pazarda fiyata dayalı bir haksız rekabet söz konusu. 2000 yılında 421 milyon dolarlık ithalat yapan sektör 2001 yılı itibarıyla ülkedeki sanayileşme hamlesinin artmasıyla birlikte hemen hemen her sektörde ithal kompresör kullanır oldu.
Söz konusu etki nedeniyle sektör ithalatı 2010’da 1.7, 2021’de 2.5 ve 2022 yılında ise yaklaşık 2.7 milyar doları buldu. İthalatın yüzde 32.7’si Çin’den yapıldı. Bu ülkeyi yüzde 16.8 ile Almanya izledi. En çok ithalat yapılan 10 ülkenin sektör ithalatındaki oranı ise yüzde 83 mertebesinde. İlk 20 ülkenin toplam ithalat içindeki payı da yüzde 88.3 olarak kayıtlara geçti.
Çin malı ürünler haksız rekabete neden oluyor
Türkiye’de yıllık vidalı kompresör üretimi 17 bin adete ulaşıyor. Fakat bu sayı 2022’de 15 bin adet barajını geçemedi. Bu durumun temel nedeni olarak Çin malı kompresörlerin Türkiye pazarına kolaylıkla girebilmesi olarak gösteriliyor. Günümüzde iç piyasaya giren Çin malı kompresör sayısının 5 bin adet civarında olduğu tahmin ediliyor.
Bu miktar pazarın yaklaşık olarak yüzde 32.7’sine denk geliyor. Küresel çapta büyük bir oyuncu olma imkânı bulunan Türkiye kompresör üreticileri ise bu durumdan olumsuz etkileniyor. Çünkü Türkiye’de üretilen bir kompresörün fiyatının üçte birine Çin malı ürün satın alınabiliyor.
Çinli üretici devlet desteği ile fiyatta rekabetçi oluyor. Satın alma maliyetine odaklanan kullanıcı için fiyat cazip gelse de malın düşük kalitesi ve servis desteğinin olmayışı ya da sınırlı olması kullanım ömrü boyunca maliyetini artırıyor. Tabii projelendirme ile ilgili destek alınamıyor olması ile zaman içinde başka problemler de gündeme gelebiliyor.
Doğru yatırımın geri dönüşü hızlı oluyor
İşletmeler açısından ise kompresör seçimi bilinçli şekilde gerçekleştirilmesi gereken bir yatırım. Zira satın alma maliyetine odaklanarak yapılan yatırım, kullanım ömrü süresince ödenen enerjinin yüksek maliyeti nedeniyle anlamsız kalacaktır.
Yani ilk yatırım maliyetinden çok toplam sahip olma maliyetine odaklanılmalı. Kompresörün fiyatı toplam sahip olma maliyetinin yaklaşık yüzde 20’sine denk geliyor ve sanayide basınçlı hava kompresörleri enerji giderlerinden yüzde 15- 20 pay alıyor.
Eğer sistemde kaçak varsa ya da istenilen basınca ulaşılamıyorsa bu durumda tüketim miktarları artabiliyor. Doğru kurulum ve kullanım ile kompresör yatırımının geri dönüşü 6 ay ve 2 yıl arasında gerçekleşiyor. Bu nedenle sektörde proje danışmanlığı, satış sonrası hizmetler ve eğitim üretimin verimliliğini sağlamakta kilit öneme sahip.
Eğitim eksikliği var
Dünya genelinde yetişmiş eleman sıkıntısı farklı endüstrilerde yaygın olarak karşılaşılan bir sorun. Fakat sanayide yaygın kullanılan kompresör üzerine odaklanan eğitimlerin eksikliği yetişmiş eleman ihtiyacına başka bir boyut katıyor.
Basınçlı havanın kullanımı ile ilgili bu üründe üretimde, test aşamasında ya da kullanımda yapılacak bir hata can ve mal kaybına yol açabilecek ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Bu bakımdan meslek okulları, meslek yüksekokullarında kompresör ile ilgili eğitim verilmeli. Bununla birlikte sektörde üretim kurum ve kuruluşlara hizmet içi eğitim verilebilecek sistemler geliştirilmeli.
Sektörün gündeminde karbon vergisi öncelik taşıyor
AB Yeşil Mutabakatı ile birlikte sınırda karbon düzenlemesi gündeme geldi. Eğer AB üyesi ülkelere ihracat yapılacaksa artık bu düzenlemeyi göz ardı etmek mümkün değil.
Diğer yandan bu uygulamanın örnek teşkil etmesiyle diğer ülkeler ve başka ihracat pazarlarında da benzer bir durum ile karşılaşmak mümkün. Ürünlerin sahip olduğu fiyat ya da kalitenin yanı sıra üretimin ne kadar ‘temiz’ yapıldığı da önem kazanacak. Sınırda karbon düzenlemesine uymayan ürünlerden yüksek vergi alınacağı düşünüldüğünde ihracatın kârlılığı hatırı sayılır düzeyde düşecek.
Bu durum aynı zamanda düzenlemenin gereğini yerine getirebilen firmalar için avantaj oluşturacak. Kompresör üretiminde faaliyet gösteren firmalar bu anlamda adım attıkları takdirde daha çok ilgi görecek. Bu bilinçle sektörde üretim yapan firmaların yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneldiği ve elektrik tüketiminde bu kaynaklardan yararlanma eğilimi artıyor.