İklim krizine çözümde NGS’ler önemli görev üstlenebilir

Nükleer güç santralleri, karbondioksit emisyonunun engellenmesi noktasında önemli bir alternatif enerji kaynağı. Uzmanlar, fosil yakıt kullanımının önüne geçmesinin yanı sıra rüzgâr ve güneş enerjisine göre de daha yüksek verim sağlayan NGS’lerde kritik noktanın depolama ve taşıma koşulları olduğu konusunda hem fikir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İklim krizinin sonuçlarının her geçen gün ağırlaştığı günümüzde ekonomisini karbondan arındırmak isteyen birçok ülke, net sıfır emisyon ta­ahhüdünde bulunurken, temiz enerji ihtiyacının artması ile bir­likte nükleer enerjiye de desteği artırıyor.

Adana Alparslan Tür­keş Bilim ve Teknoloji Üniver­sitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Sözen, dünyada enerji üretimin­de %9,11'lik paya sahip nükleer enerjinin, en büyük ikinci düşük karbonlu elektrik kaynağı oldu­ğunu, enerji sistemi güvenilirli­ği ile iklimi destekleyerek yılda 1 milyar tondan fazla karbondi­oksit emisyonunun önlenmesi­ne katkı sağlayabildiğini söyledi.

Birçok yenilenebilir enerji kaynağının aksine, iklim koşul­larına bağlı kalmadan nükleer enerjiden 24 saat boyunca kesin­tisiz güç elde edilebildiğini vur­gulayan Sözen, “Nükleer ener­jinin, artan talebe göre kolayca elde edilebilir olması, yenilene­bilir enerji kaynaklarının yeter­siz kaldığı zamanlarda elektrik arzının karbon yoğunluğunu dü­şürmeye yardımcı olur. Yeni ne­sil nükleer santraller, 80 yılı bu­lan ekonomik ömürleriyle doğal gaz, kömür ve bazı yenilenebilir tesislerden daha avantajlı ola­bilir. Ancak bu, bakım giderleri, devre dışı bırakma maliyetleri, yakıt depolama gibi finansal fak­törlere bağlıdır” dedi.

Dünya enerji üretiminin kay­naklara göre dağılımında nük­leer enerjinin payının %10’la­ra yaklaştığını söyleyen Sözen, şöyle devam etti: “Nükleer ener­ji neredeyse sıfır karbondiok­sit ve sera gazı emisyonu üret­tiği için temiz enerji teknolojisi olarak anılır, direkt karbondiok­sit üretmeyen bir enerji kayna­ğıdır.

Nükleer ve yenilenebilir enerji üretimi, santrallerin in­şası gibi dolaylı emisyonlara ne­den olabilir ancak yaşam döngü­sü boyunca, nükleer enerjiden üretilen elektrik birimi başı­na rüzgarla yaklaşık aynı mik­tarda, güneş enerjisinin yakla­şık üçte biri kadar karbondioksit eş değeri emisyon üretir. Dünya Nükleer Birliği (WNA) verile­rine göre nükleer enerji üretim­de; her kilovat saat üretim için 12 gram karbondioksit eş değeri­ne sahip emisyon açığa çıkarken, kömürde bu rakam 820 gramdır.”

En büyük sorun depolama

Uranyum gibi nükleer yakıt­ların sınırlı ve belirli yerlerde bulundukları için yenilenebilir enerji sınıfına girmediğini an­cak 1 kilogram uranyumun, 2,7 milyon kilogram kömürle ay­nı miktarda enerji içerdiği için uzun vadede güvenilir bir enerji kaynağı olarak kabul edildiğini dile getiren Sözen, nükleer ener­jinin en önemli sorununun, gü­venli depolamaya ve taşınmaya ihtiyaç duyan radyoaktif atık­lar olduğunu ifade etti.

Nükleer santrallerde güvenliğin son yıl­larda artan düzenlemeler, iyi­leştirilmiş teknolojiler ve süreç­lerden kaynaklanan büyük iler­lemeler kaydettiğini hatırlatan Sözen, nükleer enerjinin, hid­roelektrikten sonra dünyadaki en büyük ikinci düşük karbonlu elektrik kaynağı olduğunun al­tını çizdi. Sözen, “Nükleer enerji bugün düşük karbonlu elektrik ve ısının temel ekonomik kay­nağıdır. Enerji sistemi güveni­lirliğini ve iklimi destekleyerek yılda 1 milyar tondan fazla kar­bondioksit emisyonunun önlen­mesine yardımcı olur” ifadeleri­ni kullandı.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Enerji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Üner Çolak ise enerji konusundaki en önemli dar boğazın fosil yakıtlara yüksek oranda bağımlılık ve bunlardan kaynaklanan emis­yonlar olduğunu, gelecekte elektrikli araç sayılarındaki ar­tışın, emisyonların azaltılması­na ve elektrik talebinin artma­sına yol açacağını kaydetti. Bu tablonun temiz yöntemlerle elektrik üretiminin önemini ar­tırdığını, temiz enerji dendiğin­de akla ilk olarak rüzgâr ve güneş gelse de nükleer enerjinin de sı­fır emisyonla temiz enerji üre­ten diğer bir yöntem olduğunu ifade eden Çolak, ABD’nin 2020 yılında nükleer enerji sayesinde toplam 471 milyon ton karbon­dioksit emisyonunun oluşması­nı engellediğini aktardı.

 “Nükleerin güvenli yönetimi kritik önemde”

Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kutsal Bozkurt da ham madde hacmine göre ürettiği enerji ile düşük maliyet ve yüksek rezervler dolayısıyla nükleer santrallerin birçok avantajı olduğunu belirtirken, uzun ömürlü atıkların doğaya karışarak çevresel sorunların ortaya çıkma potansiyelinden dolayı nükleer enerjinin güvenli yönetiminin kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.

Rüzgâr ve güneşe göre daha az arazi gerektiriyor

Nükleer santrallerin birim kapasite başına kullanılan arazi büyüklüğü açısından avantaj sağladığına değinen Üner Çolak, nükleer santrallerle aynı miktarda elektrik üretmek için karasal rüzgâr türbinleri için 360 kat, güneş santralleri için 75 kat daha fazla arazi gerektiğini, nükleer santrallerle, tarım ve orman arazilerinin dönüştürülmesine gerek kalmadan yüksek yoğunlukta enerji üretiminin söz konusu olabileceğini anlattı. Çolak, “Uzun süre radyoaktif oldukları için özel tedbirlerle saklanmaları gerekiyor ancak düşük hacimleri nedeniyle saklama işlemi büyük alanlar gerektirmiyor” dedi.