Rüzgâr yatırımında izin süreçleri sadeleşmeli
TÜREB Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, Türkiye’nin rüzgar enerjisi yatırımlarında 2023 hedeflerine ulaşabilmek için izin süreçlerini sadeleştirilmesi gerektiğini söyledi
MEHMET KARA
Türkiye, Avrupa’nın en çok rüzgar alan coğrafyalarından birine sahip. Üstelik, rüzgar rejimi, ciddi bir elektrik üretim potansiyeline işaret ediyor. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık vermeye çalışan Türkiye, 2023 yılında rüzgar enerjisi santrali yatırımlarının 20 bin MW’ye ulaşmasını hedefl iyor. Peki bu hedefler tutacak mı? TÜREB Başkanı Mustafa Serdar Ataseven ile sektöre ilişkin öneri ve değerlendirmelerini konuştuk.
►Rüzgâr enerjisinde hangi noktadayız?
2014 yılında 804 MW kurulu güç gerçekleşti. Eğer izin süreçleriyle ilgili sıkıntılar yaşanmasaydı bu rakam 1000 MW’nin üstüne çıkılabilirdi. Buna rağmen Türkiye 2014’te 804 MW’lik yeni RES kurulumuyla dünyada ilk 10, Avrupa’da ise ilk beş ülke içinde yer aldı. Bunlar sektörümüz adına çok sevindirici. Bugün itibariyle ise toplam kurulu gücümüz 4 bin MW’nin üzerine çıktı. 2013 yılında 3,5 milyon hanenin elektriği rüzgar enerjisinden karşılanırken, 2014 yılında buna 1 milyon hane daha eklendi ve toplamda 4,5 milyon hanenin elektriği rüzgar enerjisinden karşılandı. Şu an itibariyle bunu 5 milyona yakın hane sayabiliriz.
►2023 yılında 20 bin MW hedefini tutturmak mümkün mü?
İki yıl önce, mevcut koşullarda ilerlersek en fazla 10.500 MW seviyelerine çıkabileceğimizi söylemiştik. Şartların iyileştirilmesi gerektiğinden bahsetmiştik. Hedefe ulaşmak için, 2020 yılına kadar 25.000 MW’lık rüzgar kapasitesi tahsis edilmeli. İnşaat öncesi izin süreçlerini standart hale getirip, basitleştirmemiz ve çeşitli bakanlıklar arasındaki koordinasyonu sağlamamız lazım. Bir de geriye dönük düzenlemelerden vazgeçmeliyiz. Çünkü yerli ve yabancı yatırımcının güveni azalıyor. Son başvurularda da gördük ki, yatırımcı ilgisi var, finans bulmakta zorlanmıyoruz, teknoloji anlamında sorun yok. Bu hususlardaki sıkıntılar giderilirse hedefe ulaşabiliriz.
►Rüzgâr kaynaklı elektriğin toplam içindeki payı nasıl gelişiyor?
Rüzgarın toplam elektrik üretimi içindeki payı %5-5,5’lar seviyesine çıktı. Bugünkü teknolojinin ve koşulların izin verdiği kapasite bu kadar. Türkiye’nin tekno ekonomik kapasitesi ise 38.000 MW. Biz şimdilik bu kapasitenin 4.000 MW’ını hayata geçirebildik. Yani %10-11 civarında bir kurulu güce ulaştık. Hedefimiz toplam elektrik üretimi içindeki payımızı % 20’ler seviyesine çıkarabilmek. Yatırımlar hızla kurulu güce dönüşürse bu pay her yıl artacaktır. Önümüzde yürüyeceğimiz çok yolumuz var.
►Türkiye’deki RES’lerin verimi yeterli mi?
Türkiye rüzgar yatırımlarına diğer ülkelere oranla geç başladı. Ama bunun bir avantajı var. Verimi daha yüksek yeni nesil rüzgar türbinleriyle elektrik üretmeye başladık. Ayrıca Avrupa’ya göre %25-30 oranında daha fazla rüzgar potansiyelimiz var. Avrupa’daki bir rüzgar santrali yılın %20’si ile %25’inde yani yılda 2000-2500 saat çalışıyor. Biz de ise yılın %35 ile % 40’ında yani 3000-3500 saat çalışıyor. Bu nedenle uluslararası kriterlere göre ülkemizin RES verimi Avrupa’ya göre yüksek.
►Rüzgâr enerjisinde yerli teknolojilerin durumu nedir?
Yerli sanayi hızla gelişiyor. Bugün Türkiye’de yedi adet kule ürecisi, 3 adet türbin kanadı üreten firma var. Birçok türbin üreticisi rüzgar için jeneratör üretmek amacı ile yer arayışında. Türkiye rüzgar potansiyeli yüksek bir ülke. Türki Cumhuriyetler, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesinde de ciddi gelişmeler var. Türkiye sanayide de bu bölgelere yönelik bir üretim üssü haline gelebilir. Yerli katkıyı ne kadar arttırırsak rüzgar sanayisi o kadar gelişir ve yerli ekipman kullanan firma sayısı bir o kadar artar.
►Devletin rüzgar elektriğine verdiği alım garantisi fiyatı yeterli mi?
YEKDEM dediğimiz mekanizmayı tercih eden yatırımcıların 7.3 dolar/cent üzerinden alım garantisi var. Piyasa fiyatlarının TL bazında şu dönemde düşük kalması YEKDEM’i tercih eden yatırımcılara avantaj sağladı. Ayrıca bu yıl bölgesel bazda bazı rüzgar yatırımcılarının rüzgarı verimliydi. Dolayısıyla üretim anlamında da yatırımcılar iyi bir sonuç aldı. Tabi her zaman böyle olmuyor. Şu anki alım fiyatı optimum düzeyde. Ama arttırılırsa rüzgar endüstrisi tabii ki daha hızlı gelişir. Bizim enerji ithalatına tahammülümüz yok. Bir an önce kendi kaynaklarımızla enerji ihtiyacımızı karşılamak durumundayız. Bu nedenle rüzgar için verilecek teşviklerin maksimum düzeyde olması ülkemizin daha fazla rüzgar enerjisinden yararlanması ve ithalatı azaltması anlamına gelecektir ki bu hepimizin istediği bir şey.
5 sorun 5 öneri
TÜREB Başkanı Mastafa Serdar Ataseven, rüzgâr yatırımcılarının karşılaştığı en önemli beş sorun ve bunlara yönelik çözüm önerilerini de şöyle sıraladı:
1-Orman Bakanlığı 24 projeyi sonradan yasaklanan bölge kapsamına aldı. Bakanlık ile 14’ten fazla toplantı yaptık, sonuç alamadık. 1033 MW’lık 24 projenin bedeli 2 milyar dolar. Bu santraller hayata geçseydi yıllık 300 milyon dolarlık ithalat engellenmiş olacaktı. Yani bu geriye dönük uygulamanın Türkiye’ye maliyeti 3 milyar dolar. Proje bazlı değerlendirme talep ediyoruz.
2-Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yerel yönetimler de iç düzenlemelerle yüksek harçlar almaya başladı. Fizibilitede bu harçlar öngörülmediği için yatırımcı zor durumda kaldı. Harçlar makul seviyelere getirilmeli.
3-Katkı paylarının eskalasyonu hesaplanırken yüksek oranlarda eskalasyon gündeme geldiği için finans kuruluşlarına ödemelerde sorun çıkmaya başladı. Bu da sektör için sıkıntı yarattı. Buna bir çözüm bulunmalı.
4-Rüzgar yatırımlarında izin süreçleri çok uzun. Bu prosedürler kısaltılarak basitleştirilmeli. Bu sayede RES’ler konusunda daha hızlı yol alınabilir.
5-Yatırımcı tüm izinlerini alıp RES’i kurmak için sahaya girecekken, birtakım spekülatörlerin tepkileri oluşmaya başladı. Bu konuda halkı bilinçlendirecek çalışmalara kamu spotlarıyla destek sağlanmalı.