"Enerjide 5-6 yıl sonrasının fiyatı bilinmezse yatırım yapmak zor"
Akenerji Genel Müdürü Ahmet Ümit Danışman, rekabet gücünü devam ettirmelerini yenilenebilir enerji yatırımlarına borçlu olduklarını söyledi.
Mehmet KARA
Türkiye’de enerjinin hem üretim hem dağıtımında yer alan az sayıdaki yabancı ortaklı yatırımcılardan bir Akenerji… Üretim portföyü daha çok yenilenebilir kaynaklara dayalı olan şirket, bu alandaki yeni fırsatları değerlendirmeye devam ederken, doğalgaza dayalı santral yatırımını da üretime geçirmek için gün sayıyor.
Akenerji Genel Müdürü Ahmet Ümit Danışman, enerji yatırımları ile elektrik piyasasındaki gelişmeler ve beklentiler arasındaki bağlantıya dikkat çekiyor ve uyarıyor: Enerji yatırımları 5-6 yıl sonrasının elektrik fiyatlarının öngörülebilir olmasını gerektiriyor.
Enerji Günlüğü’nden Sabiha Kötek’le birlikte, Ahmet Ümit Danışman’a sektörü ve Akenerji’nin projelerini, hedeflerini sorduk.
Akenerji’nin elektrik üretimi portföyünde nasıl bir dağılım var?
Akenerji olarak 647 MW’lık toplam bir portföyümüz var. Bunun yaklaşık yüzde 52’si yenilenebilir kaynaklardan elde ediliyor. Sekiz adet hidrolik ve bir adet rüzgâr santralimiz var. Çalışan iki adet doğalgaz santralimiz var. Bir de inşaatı devam eden yatırımlarımız var.
Geleceğe yönelik yatırım projeleriniz neler?
İnşaatına devam ettiğimiz, 900 MW’lik doğalgaz santrali projemizi 2014 Temmuzunda devreye almak üzere çalışıyoruz. Bu santralin devreye girmesiyle Akenerji’nin elektrik üretim kapasitesi iki buçuk katı daha artacak. Yaklaşık 900 milyon dolarlık büyük bir yatırım. Bunun dışında Erzincan Kemah’ta yeni bir HES projemiz daha var. Bunun kapasitesi yüksek. Yaklaşık 200 MW civarında bir elektrik kapasitesi olacak. Yeni çıkacak birtakım fırsatları da değerlendireceğiz. Özellikle devletin kömür projelerine verdiği desteği de göz önünde bulunduruyoruz.
Enerji ticareti sektöründe durum ne, nereye gidiyoruz?
Türkiye’de elektrik piyasasının doğal bir özelliği, doğalgaza çok bağlı olması. Yaklaşık yüzde 48’i doğal gaz santrallerinden karşılanıyor. Piyasadaki fiyatı da bu belirliyor. Dengeli bir portföy olmadığı takdirde, mesela portföyünüzde sadece termik santraller olduğu takdirde, rekabet anlamında çok büyük sıkıntıya giriyorsunuz. Bugün elektrik arzında çok büyük artış var ama elektrik tüketimi ilk çeyrekte gayri safi milli hasılanın artmasına rağmen eksi değerlerdeydi. Bu çok özel bir durum ve bunu iyi okumak lazım.
Siz nasıl okuyorsunuz?
Elektrik tüketim artışının, ekonomik büyüme oranının yaklaşık iki puan kadar üstünde seyretmesi gerekiyor. Son birkaç yıldır değişim yaşanıyor ama özellikle bu yıl benim dikkatimi çekti. İlk çeyrekte büyüme pozitif olmasına rağmen niye elektrik talebi düştü? Biraz da gayri safi milli hasıla bileşenlerine baktığımızda, kamu sektörü yatırımlarının arttığını, hane halkı tüketiminin pozitif olduğunu ama özel sektörün yatırımlarının negatif olduğunu görüyoruz. Demek ki, özel sektör yatırımları ve faaliyetleri gerçek elektrik tüketimiyle daha yakın bir korelasyon içinde. Kamu yatırımları uzun vadelidir ve elektrik tüketen yatırımlar değil bunlar. Özel sektör yatırımları da bu yıl ilk çeyrekte eksideydi, ikinci çeyrekte sanırım gene 0.5 civarında. Elektriğe baktığımızda ise sıfır seviyesinde, yani geçen seneyleaynı. Tabii bu durum firmaları zor durumda bırakıyor.
Neden zor durumda bırakıyor?
Bizim rekabet gücümüzü devam ettirmemizi sağlayan şey yenilenebilir enerji yatırımlarımız. Rekabet aslında güzel bir şey ama yeni yatırımlar yapılabilmeli, bunun için de aynı zamanda piyasa öngörülebilir olmalı. Bugün yatırım yaptığınızda beş altı yıl sonrasının elektrik tarifelerini bilmeniz lazım. Çok kolay bir şey değil, arz ve talebin dengeli gitmesi lazım.
Enerji ticaretinde dağıtımın ayrıştırılması rekabete nasıl bir değişim getirdi, ya da getirecek?
Biz Akenerji olarak elektrik üretiminde toptan ve parekende satış ayağında faaliyet gösteriyoruz. Yani biz zaten ürettiğimiz elektriği ve piyasadan satın aldığımız elektriği Türkiye’nin her yerine satıyoruz. Ama burada yeni olan, dağıtım faaliyetiyle parekende faaliyetinin ayrıştırılması sonucu bizim karşımıza yeni rakiplerin çıkması. Bu, bütün elektrik dağıtım şirketleri için geçerli. Bunlar ayrıştırma sonucu sadece kendi bölgelerinde değil, Türkiye’nin bütün bölgelerinde faaliyet gösterebilecek imkâna sahip oldular. Bu da rekabeti daha da kızıştırdı. Çünkü şimdi rekabete parekendeciler de katıldı. Bunu da şöyle okumak lazım. Ayrıştırma olana kadar bir imtiyaz olan dağıtım ve herhangi bir dağıtımın içinde olan parekende, artık normal bir ticaret şirketinden farksız. Yani piyasadaki firmaların sayısı arttı. Bana göre sonuçta bu işten tüketici kârlı çıkacak.
HES projelerinizde çevreye duyarlılık konusunda nelere dikkat ediyorsunuz?
Biliyorsunuz her konuda hem negatif hem pozitif taraflar var. Gaz santralleri doğayla dost diyorsunuz, fakat fiyatı kontrol edemiyorsunuz ve dışarı bağımlısınız.Kömür santralleri ucuz, yerli kaynak diyorsunuz fakat çevreyi kirletme riskinden bahsediyorsunuz. Hidrolikle akan suyu enerjiye çeviriyoruz diyorsunuz ama yapılan yatırım özellikle inşaat döneminde ister istemez geçici bir süreyle de olsa o bölgede biraz rahatsızlıklara neden olabiliyor. Dünyanın her yerinde hidrolikler var ama yanlarından geçerken onların hidrolik olduklarını anlamıyorsunuz bile. Su olan yerde zaten yeşillik gelişecek. Burada önemli olan, çevre etki değerlendirme (ÇED) taahhütlerimizde öngördüğünüz hususların hepsine dikkat etmeniz. Çevreye duyarlı olmanız, her türlü tedbiri almanız. Bu konuda zaten ülkemizde çok büyük bir bilinçlenme var ve kurumsal yapıdaki büyük firmaların bu konuda çok hassas olduğunu biliyorum. Akenerji de halka açık bir firma, yabancı ortağımız da var. Kurumsallık açısından da Türkiye’nin öncü şirketi. Bizim çevreye en az zararı verecek şekilde yatırım yaptığımızdan herkesin emin olması lazım.
Yerel tepkiler sizi nasıl etkiliyor?
Yerel tepkiler bölgelere göre değişiyor. Benim kendi tespitim Karadeniz Bölgesi’nin yerel karakter bakımından diğer bölgelere göre biraz daha zor bir bölge olduğu. Ama diğer bölgelerde çok daha rahat koşullarda çalışabiliyorsunuz. Yapacağınız yatırımları büyük bir arzu ve merakla bekleyen çevreler de var. Ama yatırımcı olarak hayal görmemek lazım. Mutlaka faaliyet göstereceğiniz yerlerde yerel halka yardımcı olabileceğiniz, yerel ihtiyaçlara destek olabileceğiniz, sizi kendilerinden biri olarak görebilecekleri bir ilişki zincirine girebilmek lazım. Biz okullar, yurtlar, köprüler yapıyoruz, ihtiyaçları karşılıyoruz. Bunlar gayet doğal şeyler. Eğer bir yerin kaynaklarından yararlanıyorsanız oraya da bir takım karşılıklar vermek kadar doğalbir şey olamaz. Burada mühim olan, yapacağımız hizmetlerin doğru yerlerde yapılması. Gerçekten halkın yararlanabileceği alanlarda bağış ve yardımlarınızı yapabiliyor olmanız.
Yerel tepkiler nedeniyle revize etmek zorunda kaldığınız projeleriniz oldu mu?
Olmadı. Ama gecikmiş projelerimiz olabilir. Sonunda bunlar da aşılıyor ama yoruyor. Enerjide zaman kaybı ek bir maliyet anlamına geliyor. Zaten çok zor şartlarda yatırımlar yapıyoruz. Fiziksel olarak ayakta durulamayacak yerlerde bin metre boru döşüyoruz. Yerel tepkilerle karşılaşınca yerel çözümler bulmak zorunda kalıyorsunuz. Burada esas sıkıntı, yatırımcı olarak en büyük sorun, işin yapılma aşamasında karşılaştığınız problemleri çözmekle geçen emek ya da zaman değil, geriye dönük olarak alınan bir takım kararlarla, sizin cari olarak yürürlükte olan kararlarla yükümlü olduğunuz her şeyi yapmış olmanıza rağmen, geriye dönük mahkeme kararlarıyla çok ciddi sıkıntılarla karşılaşabiliyorsunuz.
Rüzgarda lisanslama yöntemi projemizi heba etti
Bandırma’da kurduğumuz 15 MW’lik bir tesisimiz var. Aslında rüzgârda daha çok pay almak istiyorduk. Bizim 170 MW’lik iki projemiz vardı. Fakat malum, rüzgâr başvuruları üç yıl kadar bir süre EPDK’da kilitlendi. Sonunda bir ihale yöntemiyle lisans verilmesine karar verildi ve orada da bizimle beraber aynı trafo merkezine yatırım yapmak isteyen şirket, bize göre çok da gerçekçi olmayan bir fiyat vererek ihaleyi aldı. Alınan iş yapılabildi mi, yapılamadı. Ama bizim projemiz de böylece heba oldu. Amaç yatırım yaptırmaksa o yatırıma uygun ortamın yaratılması lazım. İhale ile her şeyi satın almanın sektör için en doğru yaklaşım olup olmadığı çok iyi değerlendirilmeli.