Değer zincirini verimli kılmak için ‘güçlenmeye’ ihtiyaç var
İklim değişikliğiyle mücadelede kritik öneme sahip yenilenebilir enerji, ticarette ise maliyetleri düşürmenin yanı sıra ihracatın yoğun olduğu pazarların mevzuatlarında kilit rol oynuyor. Dolayısıyla hem ihracatta rekabet eşitliği yaratmak hem de iklim değişikliğiyle mücadele için kurulu güç artırılmalı.
Hüseyin VATANSEVER
Yürürlüğe giren yönetmelikler ve düzenlemeler ile birlikte temiz ve sürdürülebilir kaynaklardan yararlanmak sadece çevrenin korunması değil, aynı zamanda üretimde kirletici unsurların oluşturduğu maliyeti azaltmakta da önem taşıyor. Küresel düzeyde iklim değişikliği ile mücadele çabası artarken, atmosferde sera etkisi oluşturan gazlarına azaltımı hedefleri gündemde daha geniş yer buluyor.
Avrupa Birliği, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile 2050 yılında ilk ‘İklim-nötr’ kıta olma hedefini açıkladı. Bu hedef aynı zamanda büyüme stratejilerinin ve tüm politikaların iklim değişikliği ekseninde şekilleneceğini gösteriyor. AB'nin iklim, enerji, arazi kullanımı, ulaşım ve vergilendirme politikalarının 2030 yılına kadar 1990’daki seviyesine kıyasla yüzde 55 emisyon azaltımı sağlanacak şekilde gözden geçirilmesi için “Fit for 55” (55’e Uyum) mevzuat değişikliği paketi Avrupa Komisyonu’nca 14 Temmuz 2021’de yayımlandı.
Bu paketin uluslararası ticareti etkileyecek en önemli yönü ise dünyada ilk kez uygulamaya konulacak Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) olacak. İhracatının önemli kısmını AB ülkelerine yapan Türkiye için ise bu konunun doğru anlaşılması ve mekanizmaya uyumun sağlanması, rekabet avantajını koruması ve AB pazarındaki konumunu geliştirmesi için önem taşıyor. Bu yönde atılacak adımlar, AB düzenlemelerinin diğer kurum ve kuruluşlara örnek olduğu düşünüldüğünde olası düzenlemelere karşı hazırlıklı olmayı da sağlayabilir.
Karbon kaçağı oluşumu önlenecek
SKDM kapsamında AB’ye ithal edilen ürünlerin imalatında salınan karbon emisyonları ile üretim süreçlerinde kullanılan elektriğin üretiminden kaynaklı dolaylı emisyonların raporlaması yapılacak. Düzenlemeye ilk etapta demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen ürünleri dahil edildi.
Uygulama 1 Ekim 2023 itibariyle yürürlüğe girdi ve 1 Ocak 2026 tarihine kadar geçiş dönemi olarak sürecek. Geçiş sürecinin tamamlanmasıyla hayata geçecek asıl uygulama döneminde ithal ürünlerde ürünün üretimi, taşınması, kullanılması ve bertaraf edilmesi süreçlerinde doğrudan ve dolaylı olarak ortaya çıkan toplam sera gazı emisyonunu ifade eden gömülü emisyonlar da gündeme gelecek.
İthal ürünlere gömülü emisyonlar için AB Emisyon Ticaret Sistemi’ndeki (ETS) haftalık karbon fiyatları dikkate alınarak karbon ücreti ödenmeye başlanacak. Mekanizma aynı zamanda enerji-yoğun AB merkezli şirketlerin üretimlerini iklim krizi karşısında duyarlılığı düşük ülkelere yönlendirmesi ile oluşacak karbon kaçağını önleyecek düzenlemeleri de içeriyor.
Yenilenebilir enerji, Türkiye için stratejik önem taşıyor
Uygulama kapsamında az önce bahsi geçen altı sektörde Ticaret Bakanlığı verilerine göre Türkiye’den AB'ye geçen yıl yaklaşık 10 milyar dolarlık ihracat yapıldı. Söz konusu ürünlerde AB'ye yapılan ihracat, toplam ihracat içinde yüzde 42 paya sahip oldu.
Bu durum söz konusu miktar ve orandaki ihracatın SKDM’den etkileneceği anlamını taşıyor. Türkiye, uygulama kapsamındaki sektörler arasında AB'ye en çok demir-çelik ihracatı yaparken geçen yıl 6 milyar 255 milyon 273 bin dolarlık ürün AB ülkelerine gönderildi. Bu sektörde AB'nin Türkiye'nin ihracatı içindeki payı ise yüzde 39 oldu. AB'ye alüminyum ihracatı ise geçen yıl 3 milyar 16 milyon 722 bin dolar olarak belirlenirken bu rakamın, Türkiye'nin alüminyum ihracatındaki payı ise yüzde 59 olarak kayıtlara geçti.
Söz konusu dönemde 232 milyon 996 bin dolarlık gübre, 149 milyon 41 dolarlık elektrik, 116 milyon 901 bin dolarlık çimento ve 8 bin dolarlık hidrojen ürünü AB'ye ihraç edildi. Uygulama kapsamındaki sektörlerin sayısının da gelecek dönemde artması bekleniyor. SKDM’ye uyum uzun vadeli dönüşüm süreci gerektiriyor ve üreticilerin bu süreçte kısa, orta ve uzun vadeli emisyon azaltım stratejilerini belirlemeleri gerekiyor. Bu süreçte üreticiler, yenilenebilir enerji gibi daha düşük emisyonlu alternatiflerden yararlanmakla önemli kazanımlar elde edebilir.
Enerji güvenliği yenilenebilir kaynaklara bağlı
İklim değişikliği ile mücadelesinde kilit role sahip yenilenebilir enerji, Türkiye için çevrenin korunmasının yanı sıra ticareti ve ekonomisi adına da stratejik önem taşıyor. Fosil yakıtlar konusunda dışa bağımlı olan Türkiye’nin hem ekonomisi için hem de enerji güvenliğini sağlaması için yenilenebilir enerji önemli fırsatlar sunuyor. Rüzgâr, güneş, hidroelektrik, jeotermal enerji kaynaklarına sahip Türkiye, biyokütleden de enerji üretiminde yararlanıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre Türkiye’nin 2023 yılında elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 40’ı yenilenebilir enerji kaynakları ile üretildi. Yenilenebilir enerji kaynakları Şubat 2024 itibarıyla toplam kurulu güçte yüzde 54’e ulaşan paya sahip oldu.