Birinci nesil biyoyakıta talep artacak
Birinci nesil biyoyakıtlar; doğrudan nişasta, şeker, hayvansal ve bitkisel yağlar gibi gıda ürünlerinden elde ediliyor. Birinci nesil biyoyakıt olarak en çok kullanılan ürünler mısır, buğday ve şeker kamışı…
Emre ERGÜL
OECD ve FAO’nun ortak raporu, birinci nesil biyoyakıt hammaddelerine olan talebin 10 yıl içinde artacağına işaret ediyor: “Tarımsal ürünlerde ek biyoyakıt kullanımının çoğunun, artan ulaşım yakıtı kullanımı ve yüksek biyoyakıt harmanlama gereklilikleri nedeniyle Hindistan ve Endonezya'da gerçekleşmesi bekleniyor.
AB gibi diğer önemli pazarlarda, ulaşım yakıtı kullanımındaki düşüş ve diğer hammaddelere geçiş nedeniyle birinci nesil biyoyakıt hammaddelerine olan talebin azalması bekleniyor. Genel olarak, küresel şeker kamışı ve bitkisel yağ kullanımının biyoyakıt payının artması, mısırın biyoyakıt payının ise düşmesi bekleniyor.”
Teknoloji, altyapı ve eğitim yatırımlarına ilişkin durum, geçen yılki tahminlere göre temel olarak değişmedi. Bu nedenle raporda, toplam küresel tarımsal üretimdeki büyümenin yıllık yüzde 1.1 seviyesinde kalmasının beklendiği belirtiliyor: “Bu büyümenin büyük kısmı orta ve düşük gelirli ülkelerde gerçekleşecek.
Görünüm , girdilere erişimin daha geniş olduğunu varsaymaktadır; ancak enerji ve tarımsal girdi fiyatlarındaki (örneğin gübre) artışlar devam ederse, üretim maliyetleri artıcak ve bu da gıda fiyatlarında enflasyona ve daha fazla gıda güvensizliğine yol açabilecek.” “Küresel bitkisel üretim büyümesi, artan arazi kullanımından ziyade esas olarak artan verimlilikten kaynaklanacak. Bu nedenle, verimi artırmaya ve çiftlik yönetimini iyileştirmeye yönelik yatırımlar hayati önem taşıyor.
Bitki ıslahında ilerlemenin devam ettiği ve daha yoğun üretim sistemlerine geçiş yapıldığı varsayıldığında, 10 yıllık dönemde küresel bitkisel üretim büyümesinin yüzde 79'u verim iyileştirmelerinden, yüzde 15'i ekili arazi genişlemesinden ve yüzde 6'sı ise daha yüksek mahsul yoğunluğundan kaynaklanacak. Ama son 10 yılda büyük üretici ülkelerde palmiye yağı ve kolza tohumu gibi mahsullerin verimi artmadı. Bu mahsullerin verimliliğini artırmak için daha fazla yatırım şart.”
Bitkisel üretimdeki eğilimlere benzer şekilde, canlı hayvan ve balık üretiminde de yüzde 1.3’lük yıllık büyüme öngörülüyor: “Bunun büyük bir kısmı, daha verimli sürü yönetimi ve daha yüksek yem yoğunluğundan kaynaklanan hayvan başına üretkenlikteki iyileşmelerden kaynaklanacaktır. Kümes hayvanlarının, sürdürülebilir kârlılık ve uygun et-yem fiyat oranları nedeniyle küresel et üretimindeki büyümenin yaklaşık yarısını oluşturacağı öngörülüyor.”
Rapora göre, küresel süt üretimi de önümüzdeki 10 yılda güçlü bir şekilde büyüyecek. Bu büyümenin yarısının Hindistan ve Pakistan'da gerçekleşmesi bekleniyor. Sınırlı büyüme beklentisine rağmen su ürünleri yetiştiriciliği, 2022'de küresel avcılık üretim hacmini geride bıraktı.
Rapor, 10 yılda yüzde 7.6 oranında artması öngörülen küresel tarımsal sera gazı (GHG) emisyonlarının önemini vurguluyor. Küresel düzeyde, sera gazı emisyonlarındaki artış önceki 10 yıldakinden daha düşük olacak ve tarımsal üretimde öngörülen yüzde 12.8'lik büyümeden daha düşük olacak: “Bu da tarımsal üretimin karbon yoğunluğunda daha hızlı bir düşüşe işaret ediyor.
Bununla birlikte, Paris Anlaşması'nda belirtildiği gibi, özellikle tarımsal sera gazı emisyonlarındaki artışın yüzde 80'ini oluşturduğu tahmin edilen hayvancılık için, tarımın iklim değişikliğinin azaltılmasına etkili bir şekilde katkıda bulunmasını sağlamak için öncü çabaların geniş çapta benimsenmesi gerekmektedir. Aynı zamanda tarımsal üretim sistemleri, daha sık ve yoğun aşırı hava olayları da dahil olmak üzere değişen iklime uyum sağlama zorluğuyla karşı karşıyadır.