Kentler dönüşürken onlar kazanacak
Son yıllardaki kentsel dönüşüm projeleri ve çevre ülkelerdeki yeniden yapılanma faaliyetlerinin iş ve inşaat makineleri yedek parçası sektörüne önemli katkı sağlaması bekleniyor
ANKARA - Son yıllardaki kentsel dönüşüm projeleri ve çevre ülkelerdeki yeniden yapılanma faaliyetlerinin iş ve inşaat makineleri yedek parçası sektörüne önemli katkı sağlaması bekleniyor.
OSTİM İş ve İnşaat Makineleri (İŞİM) Küme Koordinatörü Fevzi Gökalp, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sektörün küresel büyüklüğünün 300 milyar doları aştığını, Türkiye'nin dünya ticaretindeki payının yüzde 2,5 civarında olduğunu söyledi.
Türkiye'nin pazar büyüklüğü açısından Avrupa'da 4. dünyada da 11. sırada bulunduğunu anlatan Gökalp, "Kentsel dönüşüm projelerinin ve çevre ülkelerdeki yeniden inşa faaliyetlerinin sektöre yaptığı katkıyla gelecek 5 yıl içinde Avrupa'nın en büyük pazarı olabiliriz" dedi.
Nihai ürün üretme konusuna da değinen Gökalp, kuruldukları günden bu yana küme üyelerinin ortak çalışmalarıyla iş makinesi üretme fikirlerinin olduğunu belirtti. Yakın zamanda bu konuda çalışmalara başlayacaklarını bildiren Gökalp, Çankaya Üniversitesinin de kendilerine destek olacağını söyledi.
"Müteahhitlik sektörünün gücü avantajımız"
Hafif iş makineleri ve yedek parça ihracatının geçen yıl itibarıyla 1,5 milyar dolar seviyelerinde gerçekleştiğini anlatan Gökalp, ithalatın 3 milyar dolar civarında olduğunu ifade etti.
İhracat ürünlerinin ağırlıklı olarak yedek parça, ithalat mallarının ise nihai ürün olduğunu dile getiren Gökalp, bitmiş ürünün aynı zamanda katma değeri yüksek ve pahalı ürünler olmasının ithalat lehine farkı artırdığına dikkati çekti.
Bu durumun yerli nihai ürün üretmenin önemini gösterdiğini kaydeden Gökalp, "Bizim buradan gönderdiğimiz ürünler yurt dışında ambalajlanıyor, etiketleniyor ve daha pahalıya tekrar ithal ediliyor. Bu durumun nedeni marka gücü" diye konuştu.
Başarılı tasarımın, bitmiş ürünün katma değerini artıran önemli unsurlardan olduğunun altını çizen Gökalp, yedek parça üretiminde ise tasarımın ön plana çıkmadığını söyledi.
En fazla ihracat yapılan ülkeler arasında Irak, Rusya ve Almanya'nın yer aldığını anlatan Gökalp, Türk Cumhuriyetleri ve Kuzey Afrika ülkelerinin de önemli alıcılar arasında yer aldıklarını belirtti.
Küme üyesi firmaların Almanya dışındaki Avrupa ülkelerine de ihracat yapmaya başladıklarını dile getiren Gökalp, "ABD'ye dahi ürün gönderen üyelerimiz var" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin, inşaat sektöründe dünyada güçlü konumda olduğuna dikkati çeken Gökalp, "Yurt dışındaki birçok projeyi Türk müteahhitleri alıyor. Bu da sektör için büyük bir avantaj. Bu projelerde daha kolay yer alabiliriz. Bunun da gayretini göstermek lazım" dedi.
"Sektör 10 yılda yüzde 25 büyüdü"
Türkiye'de üretilmeyen bazı malzemeler dışında sektörün üretimde ağırlıklı olarak yerli malzeme kullandığını anlatan Gökalp, belediyeler, inşaat firmaları, ilgili kamu kuruluşlarının alımlarının yerli nihai ürünün ortaya çıkışını kolaylaştıracağını ifade etti.
Sektörün büyüme hızı hakkında da değerlendirmelerde bulunan Gökalp, "Son 10 yılda sektör yüzde 25 büyüme gösterdi. 2023'te de ihracatın 10 milyar dolara çıkması hedefleniyor" diye konuştu.
"Firmalar UR-GE sayesinde ihracatın tadına vardı"
Ekonomi Bakanlığının desteklerine ilişkin görüşlerini paylaşan Gökalp, Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (UR-GE) projelerinin katkısıyla kimi firmaların ihracatının yarı yarıya artırdığını belirtti.
Firmaların artık ihracat yaparken rakip firmaların ürünleri, hangi ülkeye ne tutarda sattıklarına dair bilgiye sahip olduklarını dile getiren Gökalp, UR-GE projeleri kapsamında farklı kıtalardaki ülkelere yönelik yurt dışı gezilerle iş bağlantıları sağladıklarını söyledi.
Firmaların marka değerini artıracak kurumsal yapıya bürünmeleri gerektiğine dikkati çeken Gökalp, "Bugün yurt dışına ürün satarken belli kalite sertifikalarına sahip olmanız gerekiyor. UR-GE projelerinin ardından firmalarımız bu gerekliliğin farkına varıp çeşitli ülkelere ihracata başladılar ve ihracatın tadına vardılar" görüşünü dile getirdi.
Devlet teşviklerinin son yıllarda firmaların daha fazla ilgisini çektiğini dile getiren Gökalp, kümeleşme modeliyle bu konuda farkındalığın daha da arttığını sözlerine ekledi.
Aşısı ve tedavisi olmadığı için, hastalığın risk faktörlerinin bilinmesi ve bireysel koruyucu önlemler, hastalığın ve ölümün azaltılmasının tek yolu.
Hastalığın başlangıç belirtileri spesifik olmadığı için erken tanı her zaman mümkün olmayabiliyor. Bu sebeple sağlık çalışanlarının temel el hijyeni, solunum yolu hijyeni, koruyucu ekipman kullanımı, güvenli enjeksiyon uygulamaları ve güvenli defin gibi standart uygun korunma önlemlerini almaları çok önemli.
Hastalarla 1 metreden daha yakın temaslarda yüzü koruyucu maske, uzun kollu önlük ve eldiven giyilmesi öneriliyor.