Çelik ihracatında 11 aylık kayıp yüzde 30’ları aştı
Çelik sektörünün ihracatı bu yılın ilk 11 ayında 13.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Sektörün ihracatında geçen yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 28.8, değer bazında ise yüzde 31.2 oranında gerileme yaşandı. Yılın ilk 10 ayında çelik ihracatının ise yüzde 14.8 artması dikkat çekti.
Nurdoğan A. ERGÜN
Türkiye 2023 yılını 255 milyar doların üzerinde bir mal ihracatı rakamıyla kapatmaya hazırlanırken, çelik sektörünün 11 aylık ihracat verilerinde ‘dramatik’ bir düşüş yaşandı.
Çelik sektörünün ihracatı yılın 11 aylık döneminde miktar bazında yüzde 28.8, değer bazında ise yüzde 31.2 geriledi. Yıla 16 milyon ton ihracat hedefiyle başlayan sektörün Kasım 2023 itibariyle ulaştığı ihracat miktarı 13 milyon 55 bin ton oldu. 2021’de 23 milyar dolar, 2022’de 19 milyar 697 milyon dolar ihracat geliri elde eden sektörün bu yılki 13 milyar 545 milyon dolara düştü. Yılın ilk 10 ayında ithalat ise yüzde 14.8 oranında arttı. Çelik ihracatında yaşanan düşüşe dikkat çeken Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan, aynı dönemde ithalattaki yükselişe işaret etti.
Aslan, “2015’ten bu yana ilk kez nihai çelik ürünlerinde net ithalatçı konumuna düştük. Bu kapsamda ithalatın yarattığı haksız rekabetin önüne geçilmesi için resmi kurumlarımıza anti damping başvurusunda bulunduk. Yapılacak inceleme sonucunda ithalat yapılan ülkelerin rekabete aykırı davrandığı ortaya çıkarsa ek vergi uygulanacak. Böylece haksız rekabetin önüne geçilecek” dedi.
Türkiye çelikte açık pazar olmamalı
İlk 11 ayda ihraç edilen miktarın da 28.8’lik düşüşle, 18 milyon 341 bin tondan 13 milyon 55 bin tona gerilediğini aktaran Aslan, “2023’ün ilk 10 ayında ise ithalat 2022’nin aynı dönemine göre yüzde 14.8 artışla 15 milyon 366 bin tondan 17 milyon 639 bin tona çıktı. Türkiye artık çelik ürününde net ithalatçı konumundaydı. İthalatta yaşanan artış ülkemiz çelik üreticilerine zarar verecek noktaya erişti” diye konuştu.
Tüm dünyada yönetimlerin çelik sektörlerini korumaya yönelik politikalar uyguladığını, Türkiye’nin ise hala açık pazar konumunda olduğunu belirten Aslan, “Ülkelerin korumacılık önlemleri, Avrupa Birliği’nin uyguladığı kotalar, ABD vergileri ve Kuzey Afrika’dan Mısır, Cezayir gibi ülkelerin net ihracatçı konumuna gelmesi bizim ihracatımızın düşmesine neden oldu. İhracatımızdaki düşüşte diğer bir etken ise navlun ve konteyner fiyatlarının gerilemesiydi. Bu düşüşle birlikte Uzak Doğu ülkeleri yeniden pazara girmeye başladı. 2022’de konteyner ve navlun fiyatlarının çok yükselmesiyle birlikte sektörde ciddi bir avantaj elde etmiştik. Bu avantajı kaybetmemiz ihracata da yansıdı” dedi.
Kapasite kullanımı yüzde 50’lere geriledi
Çelik sektöründe üretimin de gerilediğini kaydeden Aslan, “2022’nin ilk 10 ayında üretimimiz 30 milyon 91 bin tondu. 2023’te yüzde 8.8 gerileyerek 27 milyon 454 bin tona düştü. Türkiye, üretiminin yüzde 50-55’lik kısmını ihraç ediyor. 2022’de ihracatımız 20 milyon ton üzeri seviyelere çıkmıştı. 2023’ün tamamında ise 14 milyon ton seviyelerine yaklaşacaktır.
Normal şartlar altında 2023 hedefimiz 16 milyon ton, 16 milyar dolar ihracattı. Ancak gerisinde kaldık. 2024’te de 15 milyon tonluk ihracat hedefliyoruz. 2022’deki 20 milyon tonluk ihracat seviyesine yeniden ulaşmamız biraz daha zaman alacak gibi gözüküyor. 2028 için İSE 32 milyar dolarlık ihracat hedefi belirledik” diye konuştu.
Çelik sektöründe kapasite kullanım oranlarının da yüzde 50-55 seviyelerinde olduğuna dikkat çeken Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu düşüşteki en önemli sebepler arasında talepsizlik ve enerji maliyetlerinin yüksekliği var. Kapasite kullanım oranlarının düşük olması sektör adına olumlu gözükmese de, çelik sektörünün sermaye yapısının çok güçlü olduğunu söylemeliyiz.
Diğer taraftan kapasite kullanım oranları bu kadar düşükken, hem Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzaladığımız ülkelerden hem de farklı ülkelerden çelik ithal ediliyor. Ancak ithalat yapılan ülkelerden gelen ürünler iç piyasadaki dengeleri bozuyor. Bu noktada bizim de resmi kurumlara başvurularımız oldu. Yapılacak incelemeler sonucunda bu ithalatlarda bir sübvansiyon uygulandığı ortaya çıkarsa söz konusu ithalata ek vergi uygulanmasını talep ettik. Yaklaşık 1,5 ay önce başvurumuzu yaptık. Sürecin 6-12 ay içinde netleşmesini bekliyoruz.”
“Emisyon düşürerek ek vergi önlenebilir”
ÇİB Başkan Yardımcısı Uğur Dalbeler, enerjinin çelik sektörünün en önemli girdilerinden biri olduğunu söyledi. Dalbeler, “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması da (SKDM) bazı zorunlulukları beraberinde getiriyor. Sektörümüzde cevherden ve hurdadan üretim yapılıyor. Türkiye aslında bu alanda avantajlı konumda. Çünkü cevherden üretimde yaklaşık 2 bin kilogram, hurdadan üretimde ise yaklaşık 400 kilogram emisyon oranı ortaya çıkıyor. Sektör olarak biz de yenilenebilir enerji yatırımlarında öncelik bekliyoruz. Bu yatırımlarda önceliklendirilir ve destek alırsak rekabette avantaj kaybetmemiş oluruz. Emisyon oranlarını düşürerek ek vergilerin önüne geçebiliriz” ifadelerini kullandı.
DTÖ'den Türkiye aleyhine karar
Dünya Ticaret Örgütü, ABD ile çeliğe ek vergi anlaşmazlığında Türkiye aleyhine karar verdi. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Türkiye'nin ABD'nin çelik ve alüminyum vergilerine misilleme olarak uygulamaya aldığı ek vergileri örgütün politikaları ile "tutarsız" bularak Türkiye'nin vergileri kaldırması gerektiğine karar verdi. DTÖ'nÜn anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulmasından sorumlu organı tarafından yayımlanan raporda "Panel, Türkiye'nin DTÖ ile uyumsuz olan tedbirini yükümlülüklerine uyumlu hale getirmesini tavsiye ediyor" denildi. Türkiye, ABD'nin Donald Trump yönetiminde çelik ve alüminyum ithalatına yönelik "madde 232" olarak adlandırılan ulusal güvenliğe dair incelemesine dayanarak Mart 2018'de çelik ithalatına yüzde 25, alüminyum ithalatına yüzde 10 vergi uygulamasının ardından misillemede bulunmuştu.