Avrupalı armatör ikinci el gemi satışında Türkiye’ye yöneldi

 İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şube Başkan Yardımcısı Mihri Çelik, Avrupa’dan yeni bir ikinci el gemi satış dalgası geleceği uyarısında bulunarak “Yeni dalgadaki satın almalar emisyon ticaret sistemi üzerinden toplanacak olan bütçe üzerinden alınmaya çalışılıyorsa bu bir kaynak israfıdır” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Özlem SARSIN

İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şube Başkan Yardımcısı Mihri Çelik, Av­rupa’da yeni gemi yatırımları ya­pıldığını ve Avrupa ile Uzakdoğu tersanelerinde yapılan gemilerin artık denizlere indirildiğini be­lirtti. Çelik, ikinci el gemiler ko­nusunda Avrupa’nın bir çıkmaz yaşamaya başladığını anlatarak şöyle dedi: “Biz bunu 2001 ve 2008 yıllarında yaşadık.

Türkler, Rus­lar, Araplar, Ukraynalılar Avru­pa’daki bütün eski gemileri top­ladı. Şimdi 2024-25’de böyle bir dalga var. Ellerindeki 1995 yapımı eski gemilere 4-5 milyon euro pa­ra istiyorlar. Son zamanlarda Av­rupa Armatörler Birliği’nin Türk kosterleri ile yakın ilişkileri var. Hatta önümüzdeki günlerde bir zirve düzenleyecekler.

Bu coğraf­yada Ukrayna krizde, Rusya am­bargoda, Suriye yerle bir olmuş, Yunanistan kosterden çıkmış, Mı­sır’da doğru düzgün sermaye yok, geriye kalıyor Fas, Tunus, Cezayir ve Türkiye. Yani Avrupa’nın ikinci el filosunu alacak olan bu ülkeler bunlar. Tamam alsınlar ama bu­rada eğer bu yeni dalgadaki satın almalar emisyon ticaret sistemi (ETS) üzerinden toplanacak olan bütçe üzerinden alınmaya çalışılı­yorsa bu bir kaynak israfıdır. Yani umarız bu ETS toplanır ve yönet­meliğe bağlanır ve denizcilik sek­törüne geri döner ama mutlaka yeni gemilere ve ileri teknolojili gemilere dönmesi lazım.

Rekabet ettiğimiz firmalar elindeki eski gemileri bu fiyata satıyorsa bura­da bir gariplik var. 5 bin tonluk bir geminin maliyeti Uzakdoğu’da 7-8 milyon euro Avrupa’da 10 mil­yon euro sıfır gemilerden bahse­diyorum, 20 yaşındaki 4 milyon euroya satılıyorsa ve girişimcile­rimiz de sağlanan kaynağı buraya aktarılacaksa bir atımlık barutu­muzu çöpe atmış oluruz. Umarız böyle bir uygulama olmaz. Elimiz­deki kaynağı doğru yere kanalize ederiz” uyarısında bulundu.

Çandarlı’daki hata Adana’da yapılmasın

Bugün birçok ülkenin önce pan­demide, şimdi de Kızıldeniz kri­zinde yaşanan sıkıntıları dikkate alarak liman hizmetleri alanın­da yatırım ve işbirliği arayışını sürdürdüğünü dile getiren Çelik, “Konteyner hatları yeniden li­man yatırımlarına ağırlık verme­ye başladı.

Ülkemizde ise Dubai Port World ile Evyap, Kocaeli Ya­rımca’daki limanlarında ortaklığa gitti. Diğer yandan Mersin ve Ada­na’nın ev sahipliği yapmak için uzun süredir rekabet ettiği Doğu Akdeniz Ana Konteyner Limanı Projesi’nin Adana’da yapılmasına kararı verildi. İmar planları askıya çıkarılan Liman Projesi’nin kapa­sitesinin 9 milyon TEU olması ön­görülüyor. İzmir’de ise 10 yıl önce inşaatı başlayan ve 300 milyon do­lar harcanan Çandarlı Limanı hala atıl bir şekilde bekliyor. Çandarlı Projesi’nin Türkiye’nin gelecek projesi olduğuna inanıyoruz.

10 yıl önce uluslararası konteyner aktarma limanı olarak tasarla­nan ve nihai elleçleme kapasitesi 12 milyon TEU olarak öngörülen Kuzey Ege Çandarlı Limanı Proje­si’nin yeni bir vizyona kavuşturu­larak askıdan inmesi gerektiğini düşünüyoruz. 10 seneyi geçti in­şaat başlangıcı. 300 milyon dolar harcandı. Ama hala duruyoruz. Bir ikinci yatırım da Adana’da söz ko­nusu olacak. Umarım aynı hatalar yeni projede yapılmaz. Şu anda atıl bir kapasite var, harcanmış para­lar var, değerlendiremiyoruz. As­lında oyuncular belli ama oyuncu yok” açıklamasını yaptı.

Konteynerda katma değer kaçıyor

2022 yılında konteyner hatları­nın global karının 208 milyar dolar olduğuna işaret eden Çelik, “Geçti­ğimiz son 3 yılda 400 milyar dolar kar etmişler. Türkiye olarak kon­teyner piyasasındaki oranımız yüz­de 1.5. Bu karın 6 milyar doları bu bölgenin karı. 2 şirket dışında kon­teyner taşımacılığından kazandığı katma değeri Türkiye’ye kaydeden kimse yok” eleştirinde bulundu.

 Yunan adalarında harcanan rakam 10 milyar dolar

 Döviz kurunun yarattığı baskıyı yaşayan bir diğer sektörün de turizm sektörü olduğunu söyleyerek yüksek enflasyon ve döviz kurunun maliyetlerdeki artışı karşılayacak ölçüde artmamasının turizmciyi rekabetçi olmaktan uzaklaştırdığını vurguladı. Türkiye’nin yerli ve yabancı turist için pahalı kaldığına işaret eden Çelik, “ Döviz kurunun bu seviyede kalması hepimizi etkiliyor, daha pahalı yaşamımıza sebep oluyor.

Yerli turistler pahalılıktan dolayı Yunan adalarına gidiyor. Tabi ki gideceğiz, gezeceğiz ancak kapıda vize uygulaması bir lütuf değil bir tuzak. 10 milyar dolar para harcamışız adalarda. Biz 40 milyar dolar deniz turizminden para kazanacağız, 2 milyon turist ağırlayacağız diyoruz. Pahalılık sebebi ile Avrupalı turist gelmiyor hedefi tutturamıyoruz diyoruz. Ekonomik bir tuzaktan farkı yok” değerlendirmesinde bulundu.