Zor günleri spor sayesinde atlattım

Günkar Tekstil ve kurucusu Kemal Güneş’in hikâyesi bir dönem tüm ekonomi çevrelerinde örnek gösteriliyordu. Dünyaca ünlü modeller şirketin amiral gemisi olan Sunset markalı mayoların katalog çekiminde yer alırken rüzgâr birden tersten esti ve şirket 2014’te iflas erteleme istedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YASEMİN SALİH

Basın genellikle başarı hikâyeleri odaklıdır. O hikâyelerin kahramanlarını manşetlere çıkarmayı tercih ederiz, onların sözlerini başlıklara taşırız. Sunset markasıyla mayoda bir dönem Türkiye’nin en ünlü markalarından olan ve birçok ülkeye ihracat yapan Günkar Tekstil’in patronu Kemal Güneş de ekonomi basını için bu kriterlerde bir isim oldu yıllarca. Şimdilerde onu gazete ve televizyonlarda pek görmüyoruz, çünkü 2014’te düştüğü mali sıkıntı nedeniyle her işadamının başından geçebilecek bir süreç yaşıyor. Piyasaya ve bankalara olan borçlarını döndürmekte sıkıntı yaşayınca Günkar Tekstil iflas erteleme istemiş bir süre sonra da şirkete kayyum atanmıştı.

Şimdi o hikâyesine kaldığı yerden devam etmek için kardeşleriyle birlikte çalışıyor, Adıyamanlı işadamı. Artık sıkıntılarını atlattığını, zor günleri geride bıraktığını söylüyor. Biz de Kemal Güneş’in dört yıllık süreçteki deneyimlerini ve nasıl bir hayat felsefesiyle bu günleri atlattığını aktarmak istedik sizlere. Çünkü artık dünya değişti, ABD başta olmak üzere bütün gelişmiş ülkelerde krizler en büyük deneyim kabul ediliyor, en ünlü iş adamlarına konferanslarda başarı değil başarısızlık hikâyelerini anlatmaları için para ödeniyor. Üniversitelerde örnek vaka olarak anlatılıyor bu tecrübeler.

Kemal Güneş’le soğuk bir şubat sabahı saat 7:00’de Büyükçekmece sahilinde buluştuk. Uzun bir yürüyüş yaptık. Buluştuğumuzda o, yaklaşık bir saattir aynı parkurda koşuyordu. Hem spora olan merakını, hem iş adamlarıyla kurduğu koşu grubunu hem de iş hayatındaki deneyimlerini konuştuk...

Kemal Bey her sabah bu saatte mi spora başlarsınız?

Her sabah saat beşte kalkarım. Bu babamızdan geçen bir alışkanlık, “Üzerinize güneş doğmasın” derdi. 10 kardeşiz, hepimiz için kural budur. Saat altı gibi de buraya gelip koşmaya başlarım.

Kardeşlerinizle birbirinize çok bağlısınız, siz kaçıncı sıradasınız?

Ben beşinciyim. Adıyamanlıyız ama hikâyem Elbistan’da başlıyor benim, orada doğmuşum. Babam icra memuruydu, bu nedenle çok dolaştık Türkiye’de. En son 72’de İstanbul’a atandı ve 1990’da emekli oldu. Biz de kardeşlerimle birçok iş yaptıktan sonra 1979’de tekstil işine girdik burada. Kısa sürede çok başarılı işler yaptık ve 93’te ihracata başladık.

Borçların %70'ı ödendi

2014’te bir sıkıntı yaşadınız. Şu anda durum nedir?

Şu anda fabrikalarımız var, üretim de yapıyoruz. Piyasaya olan borçlarımızın tamamını ödedik. Bankalarla da yapılandırma anlaşmaları yapıyoruz. Toplam borcumuzun yüzde 70’ini ödedik.

Nasıl geçiyor bu süreç?

Elbette kolay olmadı ama hep şuna inandım; önce sağlık olmalı. Kardeşlerime de bunu söyledim. Eğer sağlığımız olmazsa borcumuzu da ödeyemeyiz, insanları da üzeriz. Bu parayı biz kazandık, biz kaybettik. Sağlıklı olalım, yine kazanırız diye düşündüm. Spor hayatımın bir parçasıydı ve zihnimi açıyordu yıllardır, kendime güvenmem gerektiğini düşündüm.

Ne zamandır spor yapıyorsunuz?

Uzun yıllardır her sabah spor yapıyorum. Şimdi 60 yaşındayım ama kendimi çok iyi hissediyorum. Çok sağlıksız yaşıyordum. 105 kiloydum, günde üç paket sigara içiyordum. Birgün eve geldim, oğlum iki yaşındaydı, onu kucağıma alıp sevmek istediğimde yüzünü buruşturup beni itti. Çünkü kötü kokuyordum. O gece uyumadım. “Bırakacağım” dedim. Hem kilo vermeye çalışıyorum, hem sigarayı bırakmışım hem de işte sıkıntılar var. Bunlar beni çok yıprattı. Bir uzmana gittim bana akupunktur önerdi. Dedi ki, “Canın sigara istediğinde ılık bir duş al”. Dediğini yaptım ve o şekilde sigarayı bıraktım. Sonra günde 20 dakikalık yürüyüşlere başladım, giderek süreyi artırdım. Zamanla spor bağımlılık yarattı ve büyük keyif almaya başladım. 2 saat koştuğum halde yorulmuyordum.

Ne kazandırdı size bu bağımlılık?

Spor üzerimdeki kötü düşünceleri uzaklaştırıyor. Güne pozitif başlıyorum bu sayede, büyük keyif veriyor. Vodafone İstanbul Maratonu’nda, Caretta Koşusu’nda koştum. Spor yapan insanlar kötü düşüncelere sahip olmuyor. Vücut endorfin salgılıyor ve mutlu oluyorlar. Bu işime de pozitif yansıdı. Bu süreci spor sayesinde atlattım.

İtibar çok kıymetli

Çevrenizden nasıl bir yaklaşım gördünüz bu süreçte?

Ben bu deneyimden şunu öğrendim ki, iş hayatında en büyük sermaye itibarmış. Piyasada borçlandığımız ama üzerimize gelen tek bir arkadaşımız olmadı. Tam tersine, “Sen merak etme, yeniden kazanırsın, atlatırsın, biz seni iyi tanıyoruz” diye destek oldular bana. Bu büyük güç verdi, moral verdi. Sanayiciler yanımda oldu. Bu sayede şimdi hâlâ piyasadayız, çalışıyoruz. Vaktiyle iyi şeyler yapmışız, güven tesis etmişiz. Bu sayede Sunset marka olarak hayatına devam ediyor.

Çocuklarınız peki, onlar neler yapıyor?

Üç çocuğum var. Oğullarım benden ayrı çalışıyorlar. Onlar da tekstille uğraşıyorlar ama benimle birlikte değiller.

Şimdi geriye baktığınızda çıkardığınız ders, “keşke” dediğiniz noktalar var mı?

Keşke bilmediğim bir işe girmeseydim. Otomotiv kiralama işine girdik, bu bir hataydı. Kazandığın parayı daima bildiğin işe yatıracaksın.

Türkiye deniz aslanları

İş dünyasında sizin de başı çektiğiniz ve birçok işadamının yer aldığı bir spor grubundan bahsediliyor. Nedir bu işin aslı?

Benim her zaman çok sosyal bir hayatım oldu. İlişkilerim hep iyidir. Hadımköy’de Alkent 2000’de oturuyorum. Orada birçok işadamı, sanayici yaşıyor. Herkes kendi çapında yürüyüş, koşu yapıyordu. Genellikle de Büyükçekmece sahilini tercih ediyor, orada karşılaşıyorduk. Biz de bir grup kurmaya karar verdik. Adını da Türkiye’nin Deniz Aslanları koyduk. 25 işadamı var. Altınbaş kardeşler, Kıktaş, İbrahim Nalbant, Adem Kameroğlu gibi Türk iş dünyasının önemli ihracatçıları, birliklerin başkanları var grupta. Hafta sonları saat 7:30’da buluşup 9:45’e kadar yürüyor, koşuyoruz. Bazıları seyahat ya da farklı nedenlerle gelemiyor ama en az 13 kişi oluyoruz mutlaka. O sahilde birkaç yüz milyon dolarlık işadamı yürüyor anlayacağınız. Bu sırada ülke gündeminden, piyasadan, iş hayatından konuşuyoruz. Her bakımdan faydalı yani. Ayda bir kez de bir konuşmacının katıldığı akşam yemeklerimiz var. Fikir alışverişi yapıyor, ufk umuzu açıyoruz bu sayede.

'Dalyan'a yerleşip oradan çalışacağım'

Bundan sonrası için aklınızda nasıl bir hayat var?

Bu saatten sonra sağlıktan başka bir şey hayal etmiyorum. Planım, eşimle birlikte Dalyan’da sakin bir hayat sürmek. İşlerimi bırakmayı kesinlikle düşünmüyorum ama bunu İstanbul değil, Dalyan’dan yürüteceğim. Çünkü iş hayatında çalışarak vefat etmek isterim.

Sonbaharda sarımsak limon, sabahları aç karnına yağda incir kürü...

Sizin bir de beslenme kürleriniz var. Bize tüyolar verir misiniz?

Neler yapıyorsunuz? Her ay için ayrı bir beslenme takvimi izliyorum. Sürekli aynı şeyi yapmıyorum öncelikle, bu çok önemli. Bu tarifl eri de kimseden almadım, bu işe önem verdiğimden deneme yanılma yöntemiyle kendim buldum. Mevsime göre farklı kürler uyguluyorum. Mısır Çarşısı’ndaki Arifoğlu’na gidip o mevsime uygun bahartalar alıyorum. Örneğin mevsim geçişlerinde ginseng, zerdeçal, ısırgan otu ve zencefil tozlarından bir karışım yaptırıyorum. Sabahları spordan önce bir kaşık yutuyorum bundan. Müthiş güç ve enerji veriyor.

Bursa’da İlhan Sarı adında bir zeytinyağı üreticisi var, dalından koparıldıktan dört saat sonra zeytinleri sıkıp yağını çıkarıyor. Bu çok kıymetli bir yağ. Gün ışığında kurutulmuş inciri bir kavanoz dolusu yağın içine yatırıyorum. Bir ay boyunca sabahları aç karnına bu incirlerden yiyorum. Bu da dedemin formülüdür, bu sayede hiç hastalanmıyorum. Vücutta dengeyi sağlıyor. Sonbaharın başlangıcında bir kavanoza Taşköprü sarımsağını doldurup üzerini kapatacak kadar limon suyu koyuyorum. Folyo ile ışık almayacak şekilde kapatıp, dinlendiriyorum ve bir ay boyunca bir fincan içiyorum bu sudan. Ayrıca akşamları yemek yemem, yatmadan önce bir küçük kase ev yoğurdu yerim sadece. Bazen de kabak çekirdeği tüketirim. Eşim Bolulu, çok iyi yemek yapar ama ben dikkat ediyorum.