Yüz yüze konuşalım, sağlığa iyi geliyor!

İnsanlar bugünlerde yüz yüze konuşurlarken, dikkatlerini başka noktalara kaydırdıklarını saklamaktan çekinmiyorlar. Sürekli sosyal medya hesaplarını güncelliyorlar. Bu sırada kendilerini bulundukları ortamdan soyutlayıp sosyal ilişkilerini bozuyorlar.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

kezban_saglik.jpg

Türkiye’de insanların günde yaklaşık 250 kez cep telefonlarına baktıklarını okuduğumu hatırlıyorum. Normal mi? Sanmıyorum. Daha çok bir hastalık, bağımlılık gibi duruyor. Daha ilginç bir örnek Çin’in Chongqing şehrindeydi sanıyorum, kendilerini sokakta yürürken dahi cep telefonuna bakmaktan alıkoymayanlar için özel şeritli bir yol ayrılmıştı. 

Bu yol, 100 adım genişliğinde ve burada yürüyenler şu uyarı ile karşılaşıyorlar: "Cep telefonlular, kendi sağlığınız için buradan yürüyün!” Bakın, Pew Research Center’ın 2015 yılında yaptığı bir araştırmaya göre de cep telefonu sahiplerinin yüzde 89’u katıldıkları herhangi bir sosyal organizasyonda cep telefonları ile uğraştıklarını fakat bundan dolayı mutsuz olduklarını söyledi. Dahası, araştırmaya katılan yetişkinlerin yüzde 82’si sosyal ortamlarda cep telefonu kullanmanın sosyal ilişkilerini, açık söyleyeyim ‘muhabbeti’ kötü etkilediğini belirtti. Böyle olunca ben de merak ediyorum yüz yüze iletişime ne oldu? 

Ne oldu da insanlar kendilerini sözel olarak ifade etmek yerine daha çok mesaj yazarak, yazılı ifade etmeyi tercih eder oldular? Ne oldu da sokakta, yolda, otobüste, yatmadan önce, yatakta, uyanmadan önce daha uyku mahmurluğunu gidermeden, bir kişiye bile “Günaydın” demeden, atıyoruz elimizi telefona. Sanıyorum, arada bir şeyi kaçırıyoruz. Unuttuğumuz bir şey var? En önemli şeyi unutuyoruz: Konuşmayı, yüz yüze konuşmayı unutuyoruz. Hâlbuki konuşmak, sorun çözüyor. Konuşmak, ilerlemeyi sağlıyor. “Fakat Müzeyyen* bunun sağlıkla ne ilgisi var?” diyeceksiniz. Anlatayım. 

Sürekli sosyal medya yorar 

Gün içinde sürekli sosyal medya takibinde olmak, insanda hem fiziksel hem de zihinsel bir yorgunluğuna yol açar. Hani şu çok popüler olan tükenmişliğin ortaya çıkmasına neden olur. Oysa sağlıklı iletişimin temelinde karşımızdaki kişiyi doğru anlamak ve kendimizi doğru bir şekilde anlatmak var. Bu da konuştuğumuz konuya ve kişiye dikkatimizi ne kadar verebildiğimizle ilişkili. Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Esra Uğurlu Koçer, böyle diyor. -Tabii ben de diyorum- Ve ekliyor: “Kişinin bulunduğu ortamda sürekli sosyal medyayı takip etmesi onu ortamdan uzaklaştırır. Konulara yoğunlaşamamasına ve iletişimin bir süre sonra kısıtlanmasına sebep olur. İletişimin bu şekilde kopuk ve sağlıksız bir hal alması kişinin bulunduğu ortamlardan keyif almasını da engeller. Bu da kişinin yalnızlaşmasına neden olur.” 

Emojiler mi jestler mi? 

Oysa yukarıda da söylediğim gibi neden yalnız kalalım ki yüz yüze konuşmak varken? Sizce hani sürekli yenisi çıkan, yenilenen emojiler yüz yüze konuşurken karşınızdakinin yüzünde göreceğiniz jestlerin, mimiklerin yerini tutar mı? Ya da bir ses kaydı, size belki de en önemli kararlarınızı verdirecek olan, kanlı canlı ses tonunun yerine geçer mi? Sanmıyorum! 

Çünkü bakın ilginç, Dr. Esra Uğurlu Koçer de diyor ki: “Bazen yazı dilinde pek çok cümle kurarak anlatmaya çalıştığımız bir duygumuzu veya düşüncemizi yüz yüze iletişimde 1-2 kelime, jest ve mimiklerle karşı tarafa anlatabiliriz. İşte bu noktada iletişimin tamamen sanal ortama taşınması veya sosyal medya paylaşımlarının iletişimimiz içerisindeki yerinin artması sanıldığının aksine hayatımızı kolaylaştırmıyor, hatta daha da zorlaştırıyor. Bu durumda da yanlış anlaşılmalar, uzaklaşmalar, paylaşımların azalması ve ilişkilerin belirgin biçimde bozulması kaçınılmaz hale geliyor.” O halde, ne duruyorsunuz. Hadi, yüz yüzeyken konuşalım. Bakın, sağlığa da iyi geliyor! 

*Burada, 2014 yapımı “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku” filminin ismine gönderme var. İlgilisine.

Teknoloji bağımlılığı başvuruları arttı

►Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Esra Uğurlu Koçer: Son 3-4 yıl içerisinde başta ergenlik döneminde çocuğu olan anne ve babalar olmak üzere teknoloji bağımlılığı ile ilgili başvurular hızla arttı. Burada düşündürücü olan şu ki; başvurularda şikâyet genellikle kişinin kendisinden değil yakın çevresinden geliyor. Kişi bu durumun bir bağımlılık olduğunu düşünmüyor, bunu reddediyor. Bu ise kişinin zaten çevresi ile bozulmuş olan iletişiminin kopma noktasına gelmesine neden oluyor.

İşyerindeki stresi kulis yaparak değil çalışma arkadaşınızla 'konuşarak' atın

►Dr. Koçer: Sağlıklı kurulan bir iletişimin yaşam kalitemize belirgin olumlu etkileri var. Çalışma hayatında da bu durum aynı şekilde ilerliyor. Örneğin; yoğun iş temposu altında çalıştığımız günümüz koşullarında ‘iş yerinde stres’ giderek yaygınlaşan bir problem haline dönüşüyor. Bu problem kişinin bireysel yaşantısını, sağlığını ve iş performansını olumsuz olarak etkiliyor. Dahası ekip çalışmasında ve iş verimliliğinde de belirgin olumsuz sonuçlar doğuruyor. Halbuki stresin azaltılmasındaki en önemli faktörlerden biri de çalışma arkadaşlarıyla kurulan doğru iletişim, paylaşımlardır. Çünkü bu, kişinin çalışma performansını, verimliliğini artırır.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir