Yeni neslin part-time tutkusu yalnızlaştırabiliyor
Z kuşağı, iş dünyasında yerini alırken, trend yarı zamanlı işler oldu. Sektör temsilcileri gelişen teknolojiyle birlikte farklı platformlarda olunmasının yeni iş modellerini beraberinde getirdiğini kaydediyor. Peki değişim beraberinde psikolojik rahatsızlıkları da getiriyor mu?
SİBEL SANCAKLI
Yeni nesil özgürlüğüne düşkün olunca, iş hayatında yarı zamanlı işler trend haline geldi. Uzmanlara göre artık tam zamanlı işlerde de yarı zamanlı performans sergileniyor. Yönetim gurularına göre ise değişime sıcak bakmayan ve inovasyon süreçlerinde başarı sağlayamayan kişi ve kurumların önünde iki bariyer var: Direnç ve iletişim kaynaklarının eksikliği. Bu durum şirketlerin yeni yetenek arayışlarında kriterleri de etkiliyor. Artık yeni nesil iş ilanlarında aranan genel niteliklerde bile, "Part time ve evden çalışma imkânına sahip, sosyal ağlarda iletişim becerisi kuvvetli olanlar" ibareleri yer alıyor. İş dünyasında Y Kuşağı, yönetici pozisyonlarına geçerken, onlardan oldukça farklı Z Kuşağı kapıya dayandı bile.
Diğer yandan uzmanlar son 10 yılda başarı odaklı yaklaşımın beraberinde getirdiği olumsuz sonuçları da değerlendiriyor. Bu tutumun bireysel özellikleri korumayı riske attığını vurguluyorlar. Konuyla ilgili görüşlerini aktaran Klinik Psikolog ve Yeşilay Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Dinç, yeni neslin dikkatinin dağınık olduğunu dolayısıyla artık tam zamanlı yapılan işlerde de yarı zamanlı performans gösterildiğini ifade ediyor.
Mehmet Dinç, "Teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte, insanenerjisine ihtiyaç azalıyor. Bir insanın makinayı verimli kullanabilmesi için uzun zaman gerekmiyor. Bu da yarı zamanlı çalışmayı daha mantıklı kılıyor" ifadelerini kullanıyor.
'Değişime herkes istekli'
İletişim konusunda teknik olanakların arttığını ifade eden Prof. Dr. Vedat Şar ise, yeniliklere uyum konusunda genellikle herkesin istekli olduğunu gördüklerini ve teknik olarak, özellikle gençlerin bunda zorluk çekmediklerini söylüyor. Şar'ın bir de uyarısı var: "Sürekli yeniliklere uyum çabası 'hiperaktif' bir yaşam stiline yol açmamalı. Her hangi bir işi sadece bir şey yapmış olmak için yapmamalıyız. Yeni bir şeyi benimsemeden önce derin bir nefes alıp düşünme, kimi zaman bekletme ve yapılanların orta ve uzun vadedeki sonuçlarını yeniden değerlendirme önemli."
Erişilebilirlikte sınırlar korunmalı
İş yaşamını eve taşımak teknoloji nedeniyle kolaylaştı. Peki bu ilişkileri nasıl etkiliyor? Prof. Dr. Şar'ın bu konuda da çekinceleri var. Diyor ki, "İnsan ilişkileri ve özellikle aile yaşamı bundan etkilenebilir. Aile bireylerinin, eşlerin zamanın büyük bölümünü aynı mekân içerisinde geçirmeleri tahammülsüzlük, birlikte nitelikli zaman geçirme dönemlerinin azalıp iş-eğlence-duygusal ve düşünsel paylaşımın birbirine karışmasına yol açabilir." Şar'a göre 24 saat yönetici ya da işin emrinde olmak yakın ilişkilerde sorun yaratabilir. Hatta bundan çocukların da etkilenebileceğini vurgulayan Şar, "Çocuklar da sürekli kafası meşgul bir ebeveynden kötü etkilenebiliyor ve sınırsız iş saatleri nedeniyle 'anne ve babasız' büyüdüğünü düşünmeye başlayabiliyor" diyor.
Sosyal ağ becerisi merak konusu
Şar'ın verdiği bilgiye göre sosyal ağın doğru kullanılması paylaşım ve iletişimlerde yakınlık ya da uzaklığın dengelenmesiyle ilgili. Şar, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Sosyal ağ becerisi denilen kapasitenin ne olduğu merak uyandırıyor. Herkesin ulaşılabilir olduğu bir dünyada görünür olmak zorunluluğa dönüştü. Ancak bu görünürlük ve başkalarına ulaşabilme olanağı kimi zaman ayarsız biçimde kullanılabilir. Bu da gerek kişilere gerekse onları takip edenlere zarar verebilir. Her şeyde olduğu gibi hayatın bu alanında da denge şart."
'Yarı zamanlı çalışmanın geçici olanı faydalı'
Prof. Dr. Arif Verimli de, yarı zamanlı çalışmanın psikolojik etkilerinin göz ardı edilemeyeceğini vurguluyor. Verimli'ye göre part-time çalışma kişileri yalnızlaştırabiliyor. İletişimi azaltıp, yüz yüze ilişkileri zayıfl atabiliyor. Bu nedenle hayatın bir döneminde tercih edilse de part-time bir yaşam biçimine dönüşmemeli. Verimli, insanların belli bir kurumda belli saatlerde ve belli bir disiplin içinde çalışmalarını, yüz yüze ilişkileri daha faydalı buluyor. Diğer yandan sosyalleşmenin, bir gruba, kurumsal üst kimliğe ait olmanın insanı disipline edeceğini söylüyor Verimli. Diyor ki, "Ancak bu belli bir disiplin, koşturmaca, hukuksal ve maddi anlamda bağlayıcılıklar taşıdığı için bir taraftan yaratıcılık üzerinde etkili olabilir."