Teknolojiyle gençlik mümkün mü?
30'lu yaşlardan itibaren cilt zamana teslim olmaya başlıyor. Genleriniz, yaşam biçiminiz bu savaşta önemli müttefikler ancak teknolojinin nimetlerini de unutmamak gerek. İşte sizlere gençleşme operasyonlarında lazer yönteminin bilinmeyenleri...
Prof. Dr. GÜRSEL TURGUT
Teknoloji artık her alanda kendini gösteriyor; sağlık, estetik, güzellik gibi pek çok konuda hızla gelişmeye devam ediyor. Sağlıklı ve güzel yaş almak için anti aging yöntemler gelişim göstermeye devam ederken, uzun iyileşme süreçleri ile kişileri sosyal ve iş hayatından koparan ameliyatlar yerine cerrahisiz estetik uygulamalar giderek popülerleşiyor. Peki daha genç bir görünüm için teknoloji yeterli mi? Yanıt elbette 'hayır'. İyi görünmek için iyi yaşamak gerekiyor, teknoloji sadece destek.
Cilt lekeleri hastalık habercisi olabilir
Sağlıklı görünen bir ciltte lekeler istenmiyor. Deri renginde koyulaşmayı ifade eden cilt lekeleri vücudun bir bölgesinde ya da yaygın olabiliyor. Çoğu kez iyi huylu olan lekelerin altında yatan nedenlere bakmak gerek. Çünkü önemli bir hastalığın hatta kanserin göstergesi de olabiliyorlar. Doğuştan, yaşla ve dış etkenlerle oluşan lekelerin tedavisi, lekenin cinsine göre çeşitlilik gösterir. Zira deride leke ile seyreden hastalıklar oldukça yaygın. Güneş ışınları, hormonlar, çeşitli ilaç ve kozmetikler leke oluşumunun genel sorumluları. Çeşitli leke tedavi yöntemleri var. Unutulmaması gereken uzman ellerde yapılmayan lazer ve kimyasal soyma tedavilerinin lekeye neden olabileceği. Cildimizin koyu ya da açık renkte olmasını sağlayan melanin adı verilen pigmentlerin homojen dağılımı bir sorun yaratmıyor ancak bölgesel artışlar dikkat çektiği için genellikle kişileri rahatız ediyor.
Neden oluyor?
Melanin pigmentinin belli bölgelerde toplanarak cilt lekelerini oluşturması çeşitli sebeplerden kaynaklanır. Bu lekelerin bir kısmı, güneşin cildimize verdiği hasar (fotoyaşlanma), hormonal değişiklikler, ilerleyen yaş, yanlış ürün kullanımı ve yanlış uygulamalar sonucu oluşabilir. Melazma adı verilen lekeler ise çoğunlukla yanaklar, alın ve göz çevresine yerleşirler. Genellikle yaşlanma, güneş, gebelik ve doğum kontrol ilacı kullanımı gibi hormonları etkileyen durumlarda ortaya çıkarlar. Lazer sistemlerinin geliştirilmesi ile leke tedavisinde eskiye oranla çok daha başarılı sonuçlar alınıyor. Melanin pigmentini hedef alan bir lazer normal hücreler tarafından tutulmadığından diğer hücrelere de zarar vermiyor. Peki kimler lazer tedavisine daha uygun? Bu lazerler, özellikle koyu tenli kişilerdeki leke tedavisinde daha güvenli bir şekilde kullanılabiliyor. Lazerler artık çiller, sütlü kahve lekesi, kahverengi yaşlılık lekeleri, güneş lekeleri gibi yüzeyel (epidermal) lezyonlar, ameliyat izleri, doğumsal lekeler, benler, dövme silme işlemlerinde de güvenle kullanılıyor.
Lazer sonrası nelere dikkat edilmeli?
Öncelikle ister lekeli ister değil, herkesin cildini korumak için güneşten korunması zorunlu. Aksi taktirde ciltteki problemler artar. Hatta bunu bir yaşam şekli haline getirerek güneş koruma faktörlü kremlerle birlikte güneşin yoğun olduğu mevsimlerde örtücü kıyafetlerden de faydalanarak ek önlemler alınmasını tavsiye ediyoruz hastalarımıza. Leke tedavisinde de tüm lazer uygulamalarında olduğu gibi uygulama yapılan bölge güneşten korunmalı. Ayrıca lazerle leke tedavisinden sonra cilt bakımı da önemli. Tedavi sonrası temizleyici olarak alkol içermeyen ürünler tercih edilmeli.
Lazer ameliyat yerine geçer mi?
Lazer operasyonlar artık teknoloji sayesinde birçok problemde çözüm olabiliyor. Özellikle estetikte sık kullanılan bu yöntemle sarkan çene bölgesi toparlanabilir, gıdı ve boyun sarkmaları düzeltilebilir, düşen kaşlar kaldırılabilir, torbalanmış göz kapakları düzeltilebilir, göz ve ağız çevresi kırışıklıkları başta olmak üzere yüz ve boyun dekoltesindeki kırışıklıklar düzeltilebilir. Ameliyatsız yüz germe ve gençleştirme için bazen tek başına, bazen de farklı yöntemlerle kombine edilebilir. Cildin sıkılığını yitirmesiyle sarkan kaş, alın, yanak, ağız kenarı, yüz konturu, çene hattı, gıdı bölgesi, dekolte bölgesi ve kırışan göz çevresinde ameliyatsız toparlanma ve gençleşme son dönemde mümkün. Bu alanda faaliyet gösteren birçok merkez, enstitü unvanlarını kullanan kuruluş var. Burada tercih belirleyici rol oynuyor aksi taktirde istenmeyen bazı sonuçları medyadan da takip ediyoruz. Önerimiz; gideceğiniz kuruluştaki uzmanların gerçek olması, sertifikaları, cihazların yeniliği, hijyene verilen önem gibi konularda işi şansa bırakmayın.
Doğru bakım yapın, yaşlanmayı geciktirin
Herkes genç ve güzel görünmek ister. Yaşlanmanın gözle görünür göstergesi deri yaşlanması, yaşam süresinin uzamasıyla artık herkes tarafından daha da önemseniyor. Yaşlanmayı geciktirmek için alınabilecek önlemler var.
• CİLT tipi ve yaşa uygun temizleyici ürünler ile yüzünüzü sabah-akşam temizleyin.
• GÜNDÜZLERİ makyaj altına mutlaka güneşten koruyucu krem kullanın.
• AKŞAMLARI makyajla asla uyumayın. Ciltte hassasiyet yaratmayacak ve alerji riski minimum olan tercihen parfümsüz ürünleri seçin.
• YAĞLI ve akneye meyilli ciltlerde kullanılacak temizleyicilerde salisilik asit, benzoil peroksit, glikolik asit gibi aktif içerikler bulunursa daha etkili bir temizleme sağlanır. Kuru ciltlerde ise kremsi temizleyiciler tercih edilmeli. Toleransız ve alerjik ciltlerdeyse içeriklerinde nikel, paraben, parfüm olmayan ürünler kullanılmalı.
• 30'LU YAŞLARDAN itibaren gece yatmadan önce yaş ve cilt tipine uygun anti-aging kremleri kullanmaya başlayabilirsiniz.
• DERİ yaşlanması sürecinde genç ve olgun ciltler için farklı ürünler kullanılmak gerekiyor. 30-35’li yaşlarda C vitaminli, antioksidan içerikli veya meyve asitleri içeren kremler önerilebilir. Daha olgun ciltlerdeyse A vitamini, retinoid, peptid içeren kremlerin kullanılması cildin yaşlanmasını geciktirir.
Yaşam şekli önemli
Deri yaşlanması bir süreçtir ve oluşumunda iç ve dış etkenler rol oynar. Kalıtım yoluyla anne babamızdan aldıklarımız ve yaşımız önemli etkenler. Kısaca genetik mirasımız ve biyolojik saatimiz deri yaşlanmamızdaki iç etkenler. Bu basamağı engellemek veya geciktirmek şimdilik olası değil ama deri yaşlanmasından daha çok sorumlu olan dış faktörlerin etkilerini azaltmak ve geciktirmek mümkün. Deri yaşlanmasında rol alan dış etkenler arasında çevresel faktörler ve yaşam şeklimiz önemli. Bunlar arasında güneş ışınları, sigara kullanımı, hava kirliliği, alkol alımı, yeme, uyku alışkanlıklarımız ve stres sayılabilir. Deri yaşlanmasından sorumlu en önemli faktör güneş ışınlarıdır ki, bu süreç foto yaşlanma olarak isimlendirilir. Foto yaşlanma uzun süreli ve devamlı güneşe maruz kalan el üstleri ve yüzde belirgindir.