Şekeriniz varsa ayaklarınıza iyi bakın

Şeker hastalarının yüzde 15'inde görülen "diyabetik ayak iltihapları" tedavisi uzun ve sıkıntılı hasarlardır. Eğer şeker hastasıysanız ayaklarınızı düzenli ve hassas şekilde temizleyin, evde bile çıplak ayakla yürümeyin!

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

PROF. DR. MUSTAFA SAİT GÖNEN

Diabetes Mellitus ya da genel bilinen adıyla “Şeker Hastalığı" daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi dünyanın 21’inci yüzyılda karşı karşıya kaldığı en önemli halk sağlığı sorunlarından biri. Ülkemizde de her dört erişkinden biri diyabet hastalığından ya da prediyabetten (gizli şeker) muzdarip. Hastalık insanda göz, böbrekler, damar tutulumu, duyu hissinin kaybolması gibi olumsuz sonuçlara sebep olabilir. Bu hastalığın yarattığı bir başka sorun da “Diyabetik ayak” . Şeker hastalarının ayaklarında çıkan ve iyileşmesi güç olan yaralar. Şeker hastalarında enfeksiyona yatkınlık nedeniyle ayakta oluşan küçük bir yara kolaylıkla iltihaplanıp “Diyabetik Ayak Enfeksiyonu”na dönüşebiliyor. Şeker hastalığında mikrovasküler hastalığa bağlı kan dolaşımının tehlikeye girmesi, periferik sinirlerde oluşan hasarlar sonucu gelişen nöropati, bu nedenle duysal sinirlerin duyarlılığının azalması ayak enfeksiyonlarına yatkınlığa neden oluyor. Bu enfeksiyonlar, basit yüzeysel selülitten kronik osteomyelite kadar uzanıyor.

Peki diyabetik ayak açışından kimler riskli?

Şeker hastalarının yüzde 15- 20'si yaşamlarının bir döneminde diyabetik ayak yarası ile karşılaşır. İyi bir bakımla bunun çıkabilecek olumsuz sonuçlarından büyük ölçüde kaçınılabilir. Bu nedenle kimlerin diyabetik ayak gelişimi açısından risk altında olduğunun bilinmesi ve bu gruptaki hastaların düzenli kontrollerden geçmesi büyük önem taşıyor. Bu grubu şöyle sıralayabiliriz: Kan şekeri seviyesi yüksek seyreden kişiler, ayakta daha önce yara açılmış kişiler, ayakta his kaybı olanlar, diyabete bağlı böbrek hasarı gelişenler, görme bozukluğu/ kaybı olanlar, damar tıkanıklığı gelişenler, ayak bileği hareketliliğinde azalma olanlar, ayakta şekil bozukluğu olanlar, ayakta kuruluk ve çatlakları olanlar, yetersiz ayak bakımı olan kişiler, ayak temizliğine dikkat etmeyenler, sigara kullanımı olanlar, şişman ( obez ) kişiler, 65 yaş ve üzerinde olanlar, ayak ve tırnakta mantar enfeksiyonu olanlar, uygun olmayan ayakkabı kullanan veya çıplak ayakla dolaşanlar.

Belirtileri neler?

Diyabetik ayak yaralarının birçok nedeni var. Önemli olan bunları bilerek dikkatli olmak. Çünkü bu yaraların iyileşmeleri çok uzun ve acılı olabiliyor. Size bu nedenleri de sıralamak istedim...
Selülit : Bu aşamada Cilt altı dokusu ve yumuşak doku enfeksiyonları görülür. Eritem, cilt lezyonları mevcuttur, bazen de streptokok ve stafilokok enfeksiyonları sonucu lenfanjit gelişir. Bu evrede hiçbir ülser veya yara akıntısı mevcut değildir. Bu evre antibiyotiklere duyarlıdır ve kan şekeri regülasyonu ile birlikte hızlı sonuç alınabilir.

Cilt altı dokusu ve yumuşak doku enfeksiyonları: Ekstremitedeki yumuşak dokuların ağrılı endurasyonu ile acil bir durum arzedebilir. Yara boşaltımı genellikle gerekmez Anaerobları içerebilen karışık enfeksiyonlarda, rahatsız olan bölgede krepitasyon (çıtırtı sesi) tesbit edilebilir. Aşırı ağrı ve hassasiyet kompartman sendromunu veya klostridial enfeksiyonu (örn. gazlı kangren) akla getirilmelidir. Dokular gergin değildir ve büller mevcut olabilir. İçi sıvı dolu büller mevcutsa mutlaka tahliye edilir.

Cilt altı ve yumuşak doku enfeksiyonları genellikle iyileştirilebilir, ancak ek olarak debridman (enfekte dokunun çıkarılması) gereklidir.

Akut osteomiyelit: Periferik nöropati mevcut olmadığı sürece, ilikli kemiğin bulunduğu yerde ağrı vardır Genellikle, ateş ve bölgesel adenopati yoktur ancak antimikrobiyal tedavi ile başarılı bir şekilde iyileştirilebilir. Bu konudaki tedavi süresi ve başarısı diyabetsiz hastalarda olduğu gibidir.

Kronik osteomiyelit: Periferik nöropatinin derecesine bağlı olarak ağrı mevcut olabilir veya olmayabilir. Derin ve penetran ülserler genellikle ayak parmakları arasında veya ayağın plantar yüzeyi dediğimiz tabanında özellikle zemine temas eden bölgede oluşur. Bunlar açık yara ya da fistül olarak ortaya çıkarlar. Yaranın çıkış yeri tesbit edilmek istendiğinde kemiğe kadar gittiği görülür. Bu vakalarda ayak filmi veya MR istendiğinde genellikle kemikteki tutulum gözlemlenir. Kronik osteomiyelitin tedavisinde cerrahi yoluyla iltihap boşaltılır, bu yöntem antibiyotiklere ek olarak çok önemlidir. Cerrahi sırasında amputasyon gerekli olabilir. Bu aşamaya gelmiş vakalarda hastanın aylarca takip ve tedavisi sürmesine rağmen tam tedavi gerçekleşmeyebilir. Son söz olarak diyabetiklerde ayak bakımının çok önemli olduğunu bilmeliyiz ve ayaklarımıza gözümüz gibi bakmalıyız.

Korunmak için neler yapılmalı?

-İlk olarak düzenli kan şekeri takibi yaparak mutlaka kan şekeri seviyesini normal sınırlar içinde tutmak gerekiyor.

-Hastalar ayaklarındaki hissetme duyusunun kaybolacağını bilerek günlük ayak kontrolünü aksatmamalı. Bu ihtimali her zaman göz önünde bulundurmalı. ? Her gün ayaklar ılık su ve sabunla yıkanarak temizlenmeli, özellikle parmak araları mutlaka yumuşak bir havlu ile kurulanmalı ve bu sırada olası bir kanama ya da iltihabı görmek için beyaz havlu tercih edilmeli.

-Cildin kuruyup çatlamaması için nemlendirici bir vücut losyonu ya da ayak kremi kullanmak gerekir.

-Ayak tırnaklarını keskin bir tırnak makası ile kısa olmamak şartıyla dikkatlice ve düz kesmek ve törpülemek gibi bakım işlemlerini aksatmamak gerekiyor.

-Her gün bir ayna yardımı ile ayakları kontrol etmek tedbir almak açısından önemli. Renk değişikliği, kızarıklık, kesik, su toplaması gibi değişikliklerin olup olmadığına bakılmalı.

-Çorapsız evde bile dolaşılmamalı. Çorabın lastiksiz olması tercih edilmeli ve günlük olarak değiştirmeli. Çorabın ayağı sıkmamasına ve pamuklu olmasına dikkat edilmeli.

-Ayakkabıyı giymeden önce içinde yabancı cisim olup olmadığı kontrol edilmeli. Mutlaka rahat, yumuşak, yuvarlak burunlu, lastik tabanlı ve ortopedik ayakkabılar tercih edilmeli. Ayrıca yüksek topuklu ya da ucu açık, dar ayakkabılar uygun değil. Ayakkabının genişleyebilmesi açısından bağcıklı olması tercih edilmeli.

-Uzun süre kullanılmış, yıpranmış ayakkabılar rahatlığını yitirir ve sorunlara neden olur. Eğer ayaklarda şekilsel olarak bozukluk varsa mutlaka özel yapım ayakkabı tercih edilmeli.

-Yeni ayakkabılar alışana kadar günde 2-3 saatten fazla giyilmemeli. Oluşan sertlikler veya nasırlar, kesik, tırnak batığı, mantar enfeksiyonu gibi durumlarda da hiçbir müdahalede bulunmadan bir ayak bakım uzmanına başvurulmalı.

-Ayakları ısıtmak için soba, elektrikli ısıtıcı ve kalorifer peteklerine fazla yaklaşılmamalı. Asla sıcak su torbası ile ayakları ısıtmaya çalışılmaması gerekiyor. Çünkü ayaklarda his kaybı olduğundan oluşacak olası yanıklar ve hasarlar hissedilmeyebilir.

Bu konularda ilginizi çekebilir