"İş ve iletişimsizlik" çalışanları hasta ediyor

HumanGroup'un gerçekleştirdiği "İş Dünyasının Sağlığı" araştırmasına göre çalışanlar en çok iş yükü ve iletişim sorunları nedeniyle strese giriyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 
İSTANBUL - HumanGroup "İş Dünyasının Sağlığı"nı araştırdı. 2012 Aralık ayında yapılan "İş Dünyasının Sağlığı" araştırmasına, yüzde 47'si orta ve üst düzey yöneticilerden oluşan 350 kişi katıldı. HumanGroup'un araştırmasına göre çalışanlar en çok "iş yükü" (yüzde 51,2) nedeniyle strese giriyor. İş yükünü; iş hayatında yaşanan iletişim zorluğu (yüzde 41,3),  iş-özel hayat dengesi (yüzde 32,9) ve mali zorluklar (yüzde 32,2) izliyor. "Çalışanlar öncelikle yöneticisinden ayrılır" savının aksine, yöneticilerle yaşanan sorunlar (yüzde 25,8) stres kaynağı olarak daha alt sıralarda yer alıyor. 
 
En yaygın rahatsızlık: Bel, boyun, eklem ağrıları ve tutulmalar
Katılımcıların yüzde 61'i haftanın 3 veya daha fazla günü kendisini stresli hissettiğini söylüyor. Bu durum, çalışanların yoğun bir stres altında olduğunu gösteriyor. Stres, çalışanların zaman içinde fiziksel ve ruhsal sağlığını yetirmesine neden oluyor. Çalışanların sağlıklarıyla ilgili olarak en çok yaşadıkları sorun "açık ara" ile (yüzde 59) bel, boyun vb. eklem ağrıları veya tutulmalar. Başka bir deyişle 10 kişiden 6'sı bel, boyun ve eklem ağrısı çekiyor. Kadınlar, erkeklere göre daha yüksek oranda bu ağrılardan şikayet ediyor.  
HumanGroup Genel Müdürü Gaye Özcan, Avrupa standartlarıyla karşılaştırıldığında bu rakamın çok yüksek olduğunu söylüyor: "Avrupa çapında yapılan araştırmalar bu oranı yüzde 20-25 aralığında gösteriyor. Çalışanlar genellikle ofis ergonomisine uygun olmayan şartlarda çalışıyorlar. Yüksek stres nedeniyle yaşanan gerginlik de bu tür ağrıların birincil nedenleri arasında yer alıyor."
 
Çalışanlar "sürekli yorgun, moralsiz ve sinirli"
Araştırmaya göre, çalışanların yüzde 38,2'si "sürekli yorgunluk" çektiğini söylerken, yüzde 36'sı "moral bozukluğu ve sinirlilik halinden", yüzde 33,9'u baş dönmesi/baş ağrısından, yüzde 31,8'i stres kaynaklı mide ve sindirim sistemi rahatsızlıklarından şikayet ediyor. Moral bozukluğu ve sinirlilik hali yine kadınlarda erkeklere oranla daha yüksek.   
 
Hasta olan işe gitmeye devam ediyor
Çalışanların yarıdan fazlası (yüzde 51) sağlık sorunları nedeniyle son 6 ay içinde doktora gittiğini söylüyor. Ancak sağlık sorunları nedeniyle izin alanların oranı son derece düşük (yüzde 34). Üst düzey yöneticiler, yönetici ve uzmanlara oranla hastalık durumunda daha düşük oranda izin alıyor. Özcan, şirketlerin çoğunda "yedekleme" sisteminin olmaması ve çalışanların iş yükünün ağırlığı nedeniyle rahatsız da olsalar izin almadıklarını ve işe gittiklerini belirtiyor.
 
Stresi azaltmak için spor da yapıyorlar, alkol de alıyorlar
Araştırmaya göre, çalışanlar, streslerini azaltmak ve kendilerini iyi hissetmek için en çok spor yapmayı (yüzde 29) tercih ediyor. Hiçbir şey yapmayanların oranı da neredeyse aynı (yüzde 28,6). Üst düzey yöneticiler diğer kademelerde çalışanlara göre daha yüksek oranda spor yapıyor. Her beş kişiden 1'inin stresini azaltmak için bir ya da birkaç kadeh alkollü içki içmeyi tercih etmesi ise araştırmanın ilginç sonuçlarından biri. Çalışanların yüzde 11'i ise "SPA/masaj" yolu ile stresini azaltıyor. Katılımcıların yüzde 19,8'i "düzenli" spor yaptığını belirtirken, erkekler kadınlara oranla çok daha yüksek oranda düzenli spor yapıyor.   
 
10 kişiden 6'sı ilaç kullanıyor
Katılımcılara, fiziksel ve ruhsal sorunları için ilaç alıp almadıkları sorulduğunda yaklaşık yüzde 60'ı sürekli ya da sorun yaşadıkça ilaç kullandığını söylüyor. Kadınlarda erkeklere oranla ilaç alma eğilimi daha yüksek. 
Stres azaltmak için anti-depresan kullananların oranı düşük (yüzde 4,2) gibi görünse de, Özcan bu durumu anti-depresanların sürekli değil, zaman zaman kullanılıyor olmasına bağlıyor. Anti-depresan kullanımı erkeklerde, kadınlara oranla daha yüksek. En az tercih edilen "stresle savaşma" yöntemi ise sakinleştirici kullanmak (yüzde 2,1). Aynı şekilde psikolog ya da psikiyatrdan destek alanların oranı da yüzde 3,5 gibi düşük bir seviyede. Erkekler, kadınlara göre daha yüksek oranda psikolog/psikiyatrdan destek alıyor.  
 
Daha sağlıklı olmak için "öncelikler belirleniyor, eve iş götürülmüyor" 
Araştırma, çalışanların büyük bölümünün "fiziksel ve ruhsal sağlıklarını" iyileştirmek için çaba gösterdiğini ortaya koyuyor. Her 10 katılımcıdan 4'ü, "önceliklerini doğru belirlemeye ve eve iş götürmemeye çalıştığını" söylüyor. Üst düzey yöneticilerde "önceliklerini doğru belirleme" çabası, yönetici ve uzmanlara oranla daha yüksek. 
Daha sağlıklı olmak için beslenmesine dikkat edenlerin ve iş sırasında kendisine rahatlatıcı küçük molalar verenlerin oranı da yüzde 37'yi buluyor. Spora ve hobilerine zaman ayırdığını belirtenlerin oranı yüzde 32,9 iken, her beş kişiden biri "pek bir şey yapmıyorum" diyor. Özcan, bu tablonun şirketlere çok şey anlatması gerektiğini, bireysel çabalardan çok kurumsal çabalara ihtiyaç duyulduğunu söylüyor: "Şirketler yan haklarla ilgili uygulamalara çalışanların ruhsal ve fiziksel sağlığına dönük, spor merkezi üyeliği, terapist, hobilere dönük teşvikler gibi  kalemler eklemeli. Çalışanların sağlığı ile ilgilenmeyen şirketlerin, onlardan yüksek verim ve bağlılık beklemesi çok gerçekçi değil." 
 
Herkes sağlığından şikayet ediyor
Araştırmaya katılanlar, çevrelerindeki insanların yüzde 50'sinin sağlığından sürekli şikayetçi olduğunu belirtiyor. Özcan, sağlık ile ilgili olumsuz bir havanın çalışanlar arasında "iklim" olarak oluştuğunu vurguluyor: "Bu son derece yüksek bir oran. Çevrenizdeki insanlar sağlıklarından şikayetçi olduğu sürece bundan olumsuz etkilenmemeniz ve sağlıklı iken kendinizi rahatsız hissetmemeniz mümkün değil."