Östrojen hormonunun 'uyku apnesinden' koruduğu öngörülüyor
Bilimsel çalışmaların sonucuna göre, kalp-damar sistemi, endokrin bozukluklar, felç, depresyon , hafıza zayıflamaları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen uyku apnesinde, kadınlarda östrojen hormonunun koruyucu etkisi olduğu öngörülüyor
ANKARA - Yapılan bilimsel araştırmalar, kalp-damar sistemi, endokrin bozukluklar, felç, depresyon , hafıza zayıflamaları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen uyku apnesinde, kadınlarda östrojen hormonunun koruyucu etkisi olduğu öngörülüyor.
Türk Toraks Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Hikmet Fırat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uyku sırasında horlamanın solunumun bozulduğunun en basit göstergesi olduğunu belirterek, nefesin tam durması veya yarı durması ise en önemli uykuda solunum bozukluğu belirtileri olduğunu söyledi.
Sabahları ağız kuruluğu ile uyanmak, geceleri altta belirgin bir neden olmadan sık idrara çıkmak, özellikle ense çevresinden aşırı terlemek gibi durumların uykuda solunum bozukluğu olabileceğini düşündürmesi gerektiğinin altını çizen Fırat, tıkayıcı tip (obstrüktif) uyku apne hastalığının genellikle horlama kendini gösterdiğini ifade etti. Fırat, merkezi (santral) tip uyku apne hastalığında ise horlamaya daha az rastlandığını anlatarak, "Bu tip apnelerde horlamadan da solunum durur. Ayrıca ileri derece kalp yetmezlikli hastalarda sıklıkla karşılaşılan özel bir tip solunum bozukluğu olan 'Cheyne Stokes solunum tipi bozuklukta' da klasik tıkayıcı tip apnelerden farklı olarak horlama daha nadir izlenir" diye konuştu.
Solunum kesilmesinin veya kısmi kesilmesinin en az 10 saniye süreyle gerçekleştiğini dile getiren Fırat, bu sürenin sonunda kandaki oksijen doygunluğunun azaldığını söyledi. Fırat, bunun vücuttaki en önemli organlara hasar verdiğine dikkati çekerek, "Bunların başında kalp-damar sistemi (hipertansiyon ve kalp krizi riski), endokrin bozukluklar (diyabet ve guatr birlikteliği), beyin-damar sistemi (felç geçirme riski) ve psikolojik davranışsal bozukluklar (depresyon, cinsel isteksizlik, kişilik bozulmaları, hafıza zayıflamaları gibi) ile gün içi aşırı uykuya meyil bu hastalarda en sık karşılaşılan sonuçlardır" dedi.
Taşınabilir sistemlerle evde ya da hastanede tanı koymak mümkün
Fırat, uyku bozukluğu tanısında altın standartın uyku laboratuvarında yapılacak polisomnografik (uyku testi) incelemesi olduğunu belirtti.
Uzun süreli randevular nedeniyle "tarama testleri" denilen taşınabilir sistemlerle de evde veya hastane ortamında tanı konulabildiğini dile getiren Fırat, bu tür cihazların ehil ellerde, bu işte yetkili ve deneyimli kişilerce yapılıp yorumlanması gerektiğini vurguladı. Fırat, sonuç konusunda herhangi bir tereddüt olduğu takdirde mutlaka uyku laboratuvarında polisomnografik tetkik yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Bilimsel çalışmalar sonucunda kadınlarda menopoz öncesinde, erkeklere oranla bu hastalığın daha az görüldüğünün saptandığını ifade eden Fırat, "Ancak menopoz sonrası bu oran kadınların aleyhine neredeyse eşitlenmiş durumdadır. Bu nedenle östrojen hormonunun koruyucu bir etkisi olduğu düşünülmektedir" dedi.