Oğullarımla anlaşma yaptım!
İKMİB Başkanı Murat Akyüz, üçüncü kuşak yöneticisi olduğu Ankara kökenli Akyüz Plastik’in dışa açılan yüzü.
YASEMİN SALİH
Murat Akyüz’ü şirketi Akyüz Plastik’ten çok İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği’nin (İKMİB) yüksek enerjili başkanı olarak tanıdık. Ankara’da doğan Akyüz, dokuz yaşındayken, tam da 12 Eylül darbe günlerinde İstanbul’a gelmiş. Üç rakamının rastlantısal bir değeri var: Akyüz Plastik’in üçüncü kuşak patronu olmanın yanı sıra beş çocuklu ailenin de üç numarası. Yıldız Teknik Üniversitesi’ne önce matematik mühendisliği okumak üzere giren ancak ikinci sınıfında ayrılarak makine mühendisliği bölümünde eğitimine devam eden Akyüz’ün akademik hikâyesi Amerika’ya kadar uzanıyor. Bu arada tatillerde babasıyla şirkette irsaliye kesmek gibi işler de yapmaktan geri kalmamış.
Şu sıralarda hayatının büyük bölümünü iş toplantıları ve seyahatler kaplasa da spor ve sağlıklı yaşamı ihmal etmeyen iş adamlarından Murat Akyüz. Deniz ve güneş aşığı olduğunu söyleyen 46 yaşındaki iş adamıyla Florya sahilinde “Sabah Yürüyüşü” yaptık.
Nasıl bir çocukluktu sizinki?
İlkokul yılarım Anıttepe’de geçti. Anıtkabir sırtlarında bir ilkokulda okuduğum için sürekli ziyarete giderdik. 9 yaşına geldiğimde ailem şirketi İstanbul’a taşımaya karar verdi. 12 Eylül’de Silivri’deki yazlığımızdaydık. Daha sonra Ataköy’e taşındık ve bütün çocukluğum ve gençliğim burada geçti.
İyi bir öğrenci miydiniz?
Evet, her zaman iyi bir öğrenci oldum. İlkokul mezuniyet defterine doktor olmak istediğimi yazmışım. Ortaokul ve lise yıllarında pilot olma hayalim vardı. Üniversitede önce matematik mühendisliği okudum ama iki yıl sonra bıraktım. Arkasından yine Yıldız Teknik Üniversitesi’nde makine mühendisliğine girdim. Derslerin bazıları örtüştüğünden ikisini toplam 5 yılda bitirdim.
Hedef işadamı olmak mıydı?
Bu yönümü daha ortaokulda göstermiştim aslında. O dönemde Commodore64’ ler vardı. Oyunlar yeni yeni yayılıyordu. ODTÜ Elektrik-elektronik’te okuyan bir öğrenciye oyunları kırdırıp kaydeden bir cihaz yaptırdım. Commodore64 dergisine de ilan veriyordum. Yüzde 200 kârla satıyordum. O dönemde İstinye’de bir buz pateni pisti vardı. Ataköy’den buraya ulaşım zordu. Ben de bir servisle anlaşıp Ataköy’deki arkadaşlarımı organize ediyordum, cumartesi günleri yol+paten kiralama+yemek şeklinde buz pateni turları yaptım.
Amerika eğitimi size ne kattı?
Amerika’da da eğitim almam gerektiğini düşündüm. Hayalim dönüp Türkiye’de aile şirketini yönetmekti. Öncesinde kendimi farklı alanlarda geliştirmek istedim çünkü çok meraklı biriyimdir. Amerika’da KCG adında danışmanlık şirketine girdim. Fortune 100’deki şirketlere danışmanlık yapıyorduk. Dört yılın ardından da Türkiye’ye döndüm. Aile şirketinde yapılacak çok şey vardı. Zaten daha gitmeden önce şirkette birçok yenilik yapmıştım. İlk yenilik mat plastikten rengarenk saksılar yapmak oldu. Hollanda hükümetinden üretim desteği aldık. Böylece Avrupa'ya ihracata başladık. Türkiye'de de zincir marketlerde satılmaya başladı ürünlerimiz. Hatta bir ekonomi dergisi benimle röportaj yapıp "Saksıyı çalıştırdı" diye başlık atmıştı. Bu yenilikçi yönümüzü hep koruduk ve bugünlere geldik.
"Dalmak için seyahat ediyorum"
Başarılı bir akademi ve ticaret hayatınız var. Peki hobiler bu hayatın neresinde?
Onlar da vardı elbette. Ortaokulun sonlarında “Ben maratona katılacağım” dedim. Araştırıp, hazırlık yaptım ve katıldım. Lise ikinci sınıfa kadar arka arkaya maraton koştum.
Üniversitedeyken de dalmaya merak sardım. Balıkadam brövesi aldım. Arkasından amatör gemi kaptanlığı brövesi geldi. Araba yarışları, ralliye çok meraklıydım. Bunun da eğitimlerini aldım, hatta bir dönem Mümtaz Tahincioğlu’nun ekibinde go-kart teknik servis elemanı olarak yer aldım. Bir ara ralli hakemliği de yaptım. Ben hep spora meraklı biri oldum.
Kaliforniya’dayken dalga sörfü dersleri aldım. Okulda da bunu kredi olarak saydılar üstelik. Hafta sonlarım dalga sörfüyle geçiyordu, çok keyifliydi. Arkasından tenis tersleri de aldım Amerika’da. Hocam da benden çok memnundu. Şimdi yine fırsat buldukça oynuyorum. Bugün de hala dalmaya meraklıyım. En son kasımda daldım. Daha çok sıcak sularda dalıyorum, bunun için seyahat ediyorum. Denizin dinginliğini seviyorum.
'Nefes terapisini ihmal etmem'
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Her sabah 6’da kalkarım. Nefes terapisi yapmayı ihmal etmem. Bu aralar gündem çok yoğun o nedenle egzersize vaktim olmuyor. Genellikle sabah 8’de toplantılarım başlıyor. Sonra da maraton devam ediyor. İki oğlum var. Eğer akşam toplantısı yoksa ve onlar uyumadan önce eve gidebilmişsem çok mutlu oluyoruz. Onlarla oynamayı çok seviyorum, onlar da benimle vakit geçirmeyi çok seviyorlar. Genellikle hafta sonlarımı onlara ayırıyorum. Ailecek basketbol maçlarına gitmeyi çok seviyoruz. Hemen hemen her hafta sonu gidiyoruz.
'İz bırakan işlere imza atmak keyifli'
- Hayata geliş amacınızı sorguladığınız oluyor mu? Nasıl bir iz bırakmak istiyorsunuz? Kendi isteğimle gelmedim dünyaya ama madem geldim başarı ve mutluluğu yaşamaya çalışıyorum. Bunun için gerekli sınavları verdiğimi düşünüyorum. Sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığımız işleri bu nedenle çok önemsiyorum. Birlik’te yaptığımız işler iz bırakıyor. Çalışmalarımız sonraki nesillere yön veriyor. Bizden sonra bayrağı devralacak kişilere bir temel bırakıyoruz. Bu çok keyifli.
Ne olursa olsun mutlu ve başarılı olun
Nasıl bir babasınız?
İlgili bir babayım. Doğduklarından beri onlarla tek kelime Türkçe konuşmadım, İngilizce anlaşıyorum. Geçenlerde büyük oğlum gelip dedi ki, “Sen bizi mutlu etmek için çok yoruluyorsun, ben de senin için bir şey yapmak istiyorum”. Onunla bir anlaşma yaptık. Buna göre ne olursa olsun sadece mutlu ve başarılı olmaya odaklanacaklar. Onların bazı şeyleri benden daha erken yaşamalarını istiyorum. Kendi adıma keşkelerim var.
Keşke bize zaman yönetimi öğretselerdi
- Nedir o keşkeler? Bu aslında sadece benim için için bütün jenerasyonum için düşündüğüm "keşke"ler. Bunları şöyle sıralayabilirim:
• Keşke öğrenmeyi öğrenebilseydik, bize öğrenmeyi öğretselerdi.
• Keşke zamanı yönetmeyi öğretselerdi,
• Keşke 10 parmak klavye kullanmayı öğrenseydik,
• Keşke nasıl imza atılacağını öğrenseydik... Ben bunları çocuklarıma öğretmeyi önemsiyorum.
Çocuklarım bayrağı almak zorunda değil
Çocuklarınızın dördüncü kuşak olarak şirketi devralmaları gibi bir hayaliniz var mı?
Hayır. Şirketi devralmaları benim için çok önemli değil. Gerçekten mutlu olacakları ve başarı sağlayabilecekleri başka alanlara da yönelebilirler. Elbette bu şirkette devam etmek isterlerse, bunun için hazırlarsa, hak ediyorlarsa onlara da fırsat sunar, yollarını açarım ama ille de şirketi çocuklarım sürdürmek zorunda değil. Bu şirketin daha kurumsal hale gelmesi gerek.
Murat Akyüz'den sağlık tüyoları..
Sağlığınızla ilgili neler yapıyorsunuz?
Sağlıklı yaşamı önemsiyorum. Sağlığı tehlikeye atan, özellikle kansere yol açan üç nokta var. Ben de bunları dikkat alıyorum hayatımda. Birincisi vücuttaki asit ortamı. Bu asidik ortamı bazik hale getirmelisiniz. Bunun için bir formülüm var. Her sabah taze sıkılmış bir limonun suyuna çay kaşığının üçte biri kadar kaliteli karbonat (tercihen eczaneden alınmış) atıyorum. Karıştırıp, kabaran sıvının yeniden sönmesini beklerim. Dipteki çökelti bardakta kalacak şekilde içerim. Kahvaltıdan sonra her sabah içildiğinde birçok faydası var ve kanseri yüzde 40 önlediği söyleniyor.
İkinci konu, yapay şeker. Kanser hücrelerinin en sevdiği şey yapay şeker. Unutmayın kanser hücreleri oksijensiz ortamda şeker yiyerek büyür. Dolayısıyla yapay şeker içeren beyaz ekmek, endüstriyel tatlılar gibi yiyecekleri tüketmemeye dikkat ediyorum.
Üçüncüsü de mümkün olduğunca vücudumu oksijensiz bırakmıyorum. Bunun en iyi yollarından biri açık havada spor yapmak. Ben de spor yapmayı, koşmayı, yürümeyi seviyorum. Eğer spor yapacak vaktim yoksa nefes terapisi yapıyorum.