Obezite normal bir görünüm mü hastalık mı?

"Şişmanlarda ani ölüm zayıflardan daha sık olur" diyen Hipokrat yüzlerce yıl önce bu soruyu yanıtlamış. Mesele estetikten çıkalı çok oldu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

PROF. DR. MUSTAFA SAİT GÖNEN

İsterseniz önce sözü Antepli bir kebapçıya bırakalım ve onun penceresinden şişmanlık, diyet ve beslenme alışkanlıklarıyla ilgili komplo teorisini dinleyelim; “Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlılarını ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir.! Gaye, eskiden bir koyunu bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden kadınlarımızı; kalori hesaplayan, hapşırınca hastalanan, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek. Türkleri Çinliler, Japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmek istiyorlar. Gerektiğinde 240 kiloluk top mermisini bir tutuşta kaldırıp namluya sokan yiğitleri yok etmek istiyorlar. Kuyruk yağlarının, içyağlarının kolesterol yaptığını söylüyorlar. Bir soda içerek kolesterol yenilir. Sakın bu oyuna düşmeyin."

Evrim geçirdik

Elbette Antepli kebapçı gibi de değerlendirebiliriz durumu. Ama işin bir de tıbbi yönden gerçekleri var. Antepli kebapçı da kendi açısından haklı olabilir, çünkü "şişmanlık mı daha iyi yoksa zayıflık mı" sorusunun yanıtı çağlar boyunca değişiklik göstermiş. Bir dönem şişmanlık varlık ve sosyal statü sembolüyken bugün tam tersi.
Bundan 200 yıl önceki kadın resim ve heykellerine bakarsanız bugün "obez" denilebilecek figürleri görürsünüz. O tarihten bugünlere doğru gelirken aynı figürlerin daha "balık eti"ne doğru evrildiği çıkar karşımıza. Evet, toplumdaki şişmanlıkla ilgili algının evrim geçirdiği kesin. Yine de tıbbın babası olarak da kabul edilen Hipokrat, yüzlerce yıl önce "Şişmanlarda ani ölüm zayıfl ardan daha sık olur" diyerek kendi döneminde modern tıbbın bugünkü değerlendirmesine benzer bir yaklaşımda bulunmuştu. Yani bilimsel yaklaşıldığında şişmanlık o dönemde de sağlıklı bulunmuyordu. Bugün de ani ölümün obezlerde daha sık olduğu kanıtlanmış durumda.

Ömrü Kısaltıyor

Gallup Enstitüsü’ne göre, 45-50 yaş arasındaki birinin ideal ağırlığın 5 kg üzerinde olması mortalite, yani ölüm oranını yüzde 8 artırıyor. Bu fazlalık 15 kg olursa oran yüzde 28'e, 25 kg olursa da yüzde 56’ya çıkıyor. Son 50 yıldır obezite, başlı başına ölüm riskini artırdığı ve yol açtığı hastalıklar nedeniyle yaşamı kısaltan bir hastalık olarak kabul ediliyor. Normal kilolu insanlara göre obez insanların yüzde 30 oranında daha fazla doktora başvurduğu, yüzde 50 oranında daha fazla hastaneye yattığı ve yüzde 80 oranında daha fazla ilaç masrafı olduğu tespit edilen rakamlar. Tüm bunlara toplumsal verimliliği azalttığı ve sağlık giderlerini artırdığı da eklenince obeziteyle mücadele son yıllarda kamu yönetimlerinin gündeminde de üst sıralara yükseldi.

Obez kime denir?

Peki birine ne zaman "obez" deriz? Obezite, yaygın olarak Beden Kitle Endeksi (BKE) ölçütleriyle tanımlanıyor. BKE; kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle hesaplanıyor. BKE:18.5kg/m2 altında olanlar zayıf ya da sıska, BKE:18.5-24.9 düzeylerinde olanlar sağlıklı veya normal diye kabul ediliyor. BKE:25-29.9 olanları ise fazla kilolu ya da gürbüz sınıfına koyuyoruz. Bir de BKE: 30kg/m 2 ve üzeri olma durumu var. İşte onlara obez diyoruz. Obezitenin sonuçları açısından en fazla risk altında olanlar ise BKE ; 40 kg/m2 ve üzeri olan grup. Bunlar morbid obez olarak tanımlanıyor.
Obezitenin kendisi başta kardiyovasküler nedenler olmak üzere tüm açılardan ölüm riskini artıran önemli bir hastalık. Öte yandan hipertansiyon, dislipidemi, tip 2 diyabet, inme, safra kesesi hastalıkları, osteoartrit ve bazı tür kanserlerin sıklığını arttıran önemli bir risk faktörü.

Kozmetik sorun değil, tek başına hastalık

Obezitenin bilimsel tanımları var. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) yaptığı tanım, belki de tüm çevrelerin referans kabul ettiği çerçeveyi çiziyor. Diyor ki WHO, "Obezite vücutta sağlığı bozacak ölçüde yağ dokularında anormal veya aşırı miktarda yağ birikmesidir.” Vücutta yağ dokusunun normalden fazla olması ile görülen kronik bir hastalık olarak da tanımlayabiliriz obeziteyi. Bu oran erkekte yüzde 25 , kadında yüzde 35'ten fazla olarak kabul ediliyor. Obeziteyi, " Alınan enerji ile sarf edilmesi gereken arasındaki dengenin bozulması" diye de tanımlayanlar var. Herkesin hem fikir olduğu gerçek şu ki, obezite poligenetik, hormonal, metabolik ve çevresel faktörlerin değişik oranda rol oynadığı karmaşık bir bozukluk. Yani kozmetik bir sorun değil komplike ve multidisipliner yaklaşım gerektiren bir rahatsızlık.
Obezlerde kilo vermekle birlikte sağlık riskleri azalıyor. Bu nedenle mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak bakılıyor. Sonuç olarak obezitenin önlemesi ve tedavisi sadece bir toplum sağlığı sorunu değil, aynı zamanda sosyoekonomik bir sorun.