Obezite ameliyatları mercek altında

Kent insanı zihni hızlandıkça bedenini daha yavaş kullanıyor. Bu da kilo almasına neden oluyor. Yaşam tarzını değiştirmek yerine en hızlı yoldan zayıflamak hevesi kontrolsüz obezite ameliyatlarını gündeme getirdi. Oysa bu iş asla aceleye gelmez. Cerrahlar hastaları en az 3 ay 360 derece izlemeli.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

PROF. DR. MUSTAFA SAİT GÖNEN

Gün geçmiyor ki kamuoyunda mide küçültme, tüp mide, bariatrik cerrahi ya da daha geniş anlamıyla "obezite ameliyatı" olarak isimlendirilen operasyonlarla ilgili bir haber çıkmasın. Bu ameliyatlarla ilgili bazı cerrah meslektaşlarımızın değişik platformlarda ameliyat olanlar ve olmak isteyenleri bir araya getirdikleri organizasyonlar, fan kulüpleri ve tanıtıcı reklam filmlerine artık sıkça rastlıyoruz. "Dr. Google" da Türkçe olarak "obezite ameliyatı" diye tarama yaptığınızda 503 bin sonuç çıkıyor. Hekimlikte ülkemizde reklam yasak olmasına rağmen caddelerde, billboardlarda, otobüste, vapurda, metrobüste gözümüzün değdiği her yerde obezite cerrahisiyle ilgili reklamlara rastlıyoruz.

Artık her kilodan insan şöyle sorularla geliyor: “Hocam ben obezite ameliyatı olacağım kimi tavsiye edersiniz?” Veya bir adım ötesi “Şeker hastalığı ameliyatla tedavi oluyormuş, ne dersiniz, kimi önerirsiniz?”

Çok değil 10 yıllık bir macera bu. Günümüz insanı giderek artan oranda fiziksel olarak daha az hareketli ve durağan yaşamasına rağmen, zihinsel olarak oldukça hızlı hareket ediyor. Her şeyde olduğu gibi sağlık ve kozmetikle ilgili sorunlarında da aceleci davranıyorlar. Artık belirli bir zaman ve yaşam tarzı disiplini isteyen, sabır gerektiren, bunları uygularken de hedefine ulaşıp ulaşamayacağı şüpheli olan tedaviler yerine hemen birkaç saat içerisinde tüm fazlalıklarından kurtularak zihninde kurguladığı fiziki görünüme kavuşabileceğini hayal ediyorlar. Marketlerde bunu sağlayacak sihirli ürünlere inanmayı tercih ediyorlar.

Nasıl gündeme geldi?

"Bariatric" kelimesinin etimolojisini incelediğimizde Latin kökenli olduğunu görürüz. "Bar(os)" ağırlık anlamında, "iatria" ise medikal tedavi demek. Birlikte telaff uzu ise kilonun medikal tedavisi anlamına geliyor. Daha geniş anlamyla “Obezitenin sebepleri, engellenmesi ve tedavisiyle ilgilenen bilim dalı” diyebiliriz.

Bu metotlar aslında midenin ya da ince bağırsakların bir kısmının çıkarılmasına dayanan kanser ve ülser ameliyatlarından geliştirilmiştir. Bu operasyonları geçiren hastaların ameliyattan sonra hızla kilo kaybetmesi, cerrahlarda aynı uygulamaları morbid obezitenin tedavisinde de kullanma fikrini doğurdu. Önceleri morbid obezitenin tedavisinde beslenme programları ve egzersizle sonuç alınamayan vakalarda başlatılan bu ameliyatlar, giderek her yaş grubuna detaylı araştırılmadan maalesef daha kolay endikasyon konularak yapılmaya başlandı. Öncelikli olarak obezitenin tedavisinde temel yaklaşım tıbbi beslenme tedavisi ve düzenli fiziksel aktivitedir. Gerekli vakalarda farmakolojik tedavi ve cerrahi tedavi seçeneklerinden yararlanılılır elbette.

Hasta takibi önemli

Obezitede cerrahi tedavi, medyanın da etkisiyle hem tüm dünyada hem de ülkemizde giderek artan bir oranla, hastalar ve hekimler tarafından tercih ediliyor artık. Bununla birlikte, artan cerrahi işlemler tıbbi ve sosyal anlamda ciddi problemler yaşanmasına da neden oluyor. Son yaşanan ölüm bunun en uç örneği.

Bu problemler temelde cerrahiye uygun hasta seçimi ve operasyon sonrası kısa- uzun süreli hasta takibinde yaşanan aksaklıklarla ilgili. Birde obezitenin takip ve tedavisinden birinci derecede sorumlu olan endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı meslektaşlarımızın da haklı yakınmalarını dile getirmekte fayda var.

Meslektaşlarımızın öncelikli yakınması obezite cerrahisi önerilen hastaların genel cerrahlar tarafından yönlendirilmiş olmaları. Bu durumda ise endokrinolojik olarak hasta değerlendirildikten sonra cerrahi için onay verilmediğinde ya da tetkik süreci uzadığında süreç için fazlasıyla motive olan hasta ile endokrinolog karşı karşıya kalıyor. Halbuki hastalarda önce tıbbi beslenme programı ve düzenli egzersizle takip, sonuç alınamazsa cerrahi tedavi kararı vermek, bu kararı verirken de multidisipliner bir yaklaşımla hareket etmek gerekiyor. Başarılı ve etkili bir bariatrik cerrahi için hastaların dikkatli seçilmesi gerek. Yine bu hastaları seçerken güncel öneriler ve klavuzların dışına çıkmamak da lazım. Bu önerilerden biri cerrahi öncesi hastaların bir müddet takip edilmesidir ki bu takip başarıyıda artırır.

Ruhsatlanma gerekli

Az miktarda kilo kaybı olanlarda bile bu sayede cerrahi riskte belirgin azalma sağlanabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı cerrahi kararı vermeden önce hastaların 3 ila 6 ay boyunca endokrinoloji birimi tarafından takip edilmesi yararlı olur. Bu dönemde cerrahi endikasyonlar ve kontrendike durumlar gözden geçirilmeli, hastaların diyet tedavisine ve takip vizitlerine uyumu, istek ve kararlılık durumu belirlenmeli. Gerekirse cerrahi operasyon kararı iptal edilmeli. Başka bir yazımızda bariatrik cerrahi hangi hastalara uygulanabilir, kimlere uygulamak doğru değildir konularını ele alacağız. Bu ameliyatların multidisipliner olarak ele alındığı, takiplerinin aksatmadan yapılabildiği, endokrinoloğun, dahiliye ve diyet uzmanının, psikiyatristin,anestezistin ve genel cerrahi uzmanının hastaları bir konseyde birlikte değerlendirdiği merkezler oluşturmakta fayda var. Belki de oluşturulan bu merkezleri ruhsatlandırmak da çözüme bir oranda katkı sağlayabilir.

Yol haritası belirleniyor...

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği obezite ameliyatlarıyla ilgili hummalı bir çalışma yürütüyor. İlk olarak dernek bünyesinde bulunan Obezite, Dislipidemi, Hipertansiyon Çalışma Gurubu kurulmuş ve kanıta dayalı tıp rehberliğinde bir klavuz oluşturulmuş. Klavuz, Cerrahi Derneği ve Sağlık Bakanlığı ile paylaşılacak. Obezite ameliyatlarıyla ilgili bir yol haritası çıkarmak üzere tüm tarafl ar çalışma yürütüyor. Medyada obezite cerrahisini özendiren, teşvik eden her türlü haber ve reklam denetlenmeli.