Nefes borumuza plastik tıkıyoruz!
Denizler havadaki oksijenin yarısını üretiyor. Onlar ve içinde yaşayan canlılar yok oldukça aslında insanlık bindiği dalı kesiyor. Özellikle deniz ticareti, atılan mikroplastikler ve bilinçsiz balıkçılık denizleri tehlikeye atıyor.
Gezegenimizde tüm canlıların ihtiyaç duyduğu oksijenin yarısından fazlasını deniz ve okyanuslar üretiyor. Ne yazık ki bu üretim son 100 yıldır insan eliyle hızla sekteye uğratılıyor. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) kuruluşunun 20’inci yılında denizlerin sağlığıyla ilgili önemli bir rapor yayınladı. 45 sayfalık rapor, bir yandan deniz ve okyanuslardaki vahim tabloyu ortaya koyarken bir yandan da özellikle Türk denizlerini bekleyen tehlikeleri ve alınması gereken tedbirleri tüm açıklığıyla gözler önüne serdi. Denizler ve okyanusların küresel iklimin düzenlenmesinde büyük rol oynadığını hatırlatan raporda “mavi ekonomi”nin önemine dikkat çekiliyor. Mavi ekonomi ulaşımdan turizme, sağlıktan balıkçılığa kadar denizlerle ilgili her konuyu içine alan ve sağlıklı bir eko-sistem için büyümesi gereken alan olarak tanımlanıyor. Deniz ulaşımı mavi ekonominin bir parçası ancak rapora göre dünya ticaretinin yüzde 80’inin deniz yoluyla yapılması yüzünden okyanuslar kirleniyor. Öte yandan aşırı ve bilinçsiz balıkçılık da mavi büyüme açısından önemli bir risk. Rapor, bu konuda hem ulusal hem de küresel çapta önlemler alınması gerektiğini vurguluyor.
Marmara tehlikede
TÜDAV’ın 20’nci yıl raporunda, üç büyük kıta arasında geçiş sağlayan ve iki büyük denizi birbirine bağladığı için bölgesel iklimi de kontrol eden Türk Boğazlar Sistemi ile Marmara Denizi’ne özel bir yer ayrılmış. Rapora göre Boğazlar, dünyada başka bir örneği bulunmayan özgün bir sistem ve göçmen türler nedeniyle Akdeniz ile Karadeniz arasında biyolojik koridor niteliğinde. Marmara Denizi ise su canlıları için bir kuluçka merkezi, çevredeki denizler açısından da biyolojik koridor görevi görüyor. Bu yönüyle Marmara’nın, Akdeniz ve Karadeniz için bir anlamda genetik materyal havuzu olarak da nitelendirildiği raporda bu zenginliğin ciddi tehlike altında olduğu ve acil eylem planı hazırlanması gerektiği konusunda yetkililer uyarılıyor.
Karadeniz'in yapısı değişiyor
Raporda Karadeniz için de ciddi bir iklim ve yapı değişikliği sinyali verilerek şu uyarıda bulunuluyor: “Karadeniz yanlış uygulamalar nedeniyle iklim değişikliğine uğruyor. Karadeniz Akdenizleşiyor. Son zamanlarda iklim değişikliğine bağlı olarak daha fazla Akdeniz kökenli türlerin Karadeniz’e girdiği tespit edildi. Halen gözlenmekte olan bu değişim gelecekte ekosistemi olumsuz etkileyebilir.”
Deniz çayırları çekiliyor
TÜDAV’a göre milyonlarca yılda oluşan denilerdeki biyolojik yapı kirlenme nedeniyle büyük bir tehlike altında. Birçok tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Okyanus ve denizlerde avlanan balık miktarı istikrarlı bir şekilde düşüyor. 2007-2015 arasında yaşanan düşüş yüzde 32. Bu Türkiye için de geçerli. Diğer yandan, denizlerin akciğerleri olarak bilinen deniz çayırları son 30 yılda 2 metre kadar çekilmiş. Bu sorunlara karşı önlem alınmazsa gezegende kapsayıcı sağlıktan bahsetmek mümkün olmayacak.
‘Sözümüzü tutmalıyız’
Deniz koruma alanları hayati değere sahip. Türkiye’nin de bu anlamda taraf olduğu “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi”nde verdiği sözleri yerine getirerek önlem alabileceğine dikkat çekilen rapor şunları söylüyor: “Türkiye’nin Karadeniz ve Marmara’da böyle bir çalışması yok. Oysa sözleşme gereği Türkiye’nin 2020’ye kadar tüm deniz alanlarının yüzde 10’unun koruma bölgesi olarak ilan etmesi gerekiyor. Bu oran halen yaklaşık yüzde 5.”
Oksijen yetmezliği kapdıa!
- İklim değişimi sonucu deniz suyu sıcaklığının artışı hipoksiyaya (oksijen yetmezliği), denizlerdeki asitleşme de biyoçeşitlilik kaybına neden oluyor.
- Geçen yüz yılda deniz seviyesi küresel ölçekte 10-20 cm. yükseldi, bu yüzyılda ise 40-60 cm. daha eklenmesi bekleniyor.
- Deniz suyu sıcaklığındaki artış Pasifik ve Hint Okyanusu’ndaki mercanların beyazlaşmasıyla toplu ölümlere yol açıyor. Örneğin Karayipler’de deniz suyu sıcaklığının 2 derece artması mercanların kitlesel ölümüne neden oldu. Mercanların ortadan kalkması, küresel ısınmadan birinci derece sorumlu olan karbondioksitin denizler tarafından emilimi de azaltıyor.
- Denizlerde her yıl yüzde 20 oranında artan plastiklerin azaltılması için öncelikle atıkların yerinde ayrıştırılmaları gerek.
- Suda çözünen zehirli kimyasallar besin zinciri yoluyla tekrar insana geçiyor. Üstelik bu plastik kökenli maddeleri yunuslar, balinalar ve deniz kuşları besin zannederek ağızlarına aldıkları için boğularak ölebiliyorlar.