Mide kadar ihtiras da oruç tutar

Sağlıklı iftar yemeğinin temel mantığı, vücudu şaşırtmayan yiyecekler tüketmek olmalı. Bütün gün açlık sinyali alan beyni bir anda ağır yemeklerle dumura uğratmayın. Metabolizmanın istikrarını korumaya odaklanın.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YAVUZ DİZDAR

Oruç ne kadar önemliyse, iftar sofrası da o kadar mühim. Bu ibadet sadece aç kalmak amacıyla yapılmaz, bedenin dinlendirilmesinin yanı sıra ihtirasın da kontrolünü amaçlar. Dolayısıyla “aç kaldık, iftarda yemeğe dalarız” hatasına düşmemek gerekiyor. Oruç, bedenin arınmasını sağlar ama açlık duyusuna yenik düşerek abartıya kaçmak, beklenenin tam tersi bir sonuç doğurur. Uzun açlık dönemi metabolizmayı da tersine döndürür. Vücut mevcutların fazlasının yakılması üzerine bir kurgu yapar ama beraberinde açlık duygusunu da uyandırır. Lakin uzun açlıkta değişen koşullar, iftarda aşırı yemekle karşılanırsa sistem şaşıracaktır. O nedenle iftar sofrasının esası vücudun bu şaşkınlığa düşmeden beslenmesi olmalı.

Aşırı yemekten mutlaka kaçının!

Bütün gün boş olan mideye, dolayısıyla metabolizmaya aşırı yüklenmemek adına iftarda ne yediğimiz önemli. İftariyelikler denen besinlerin görevi de bu. Hurma ya da zeytin fark etmez, beraberinde ihtiyacı bastıracak kadar suyla işe başlamak en doğrusu. Bunu da elbette çorba takip eder, zira çorbanın hem besleyiciliği yüksek, hem de sindirimi kolaydır. İşte bundan sonrası önemli. Bir süre ara vermelisiniz. Bu arada esas olan sohbettir desek yalan olmaz ama yapabilene. Zira sohbet biyolojik doyma sinyallerinin hazırlanmasına da zaman tanır. Bu sinyaller çok önemli. Gecikmesi durumunda sınırsız yeme isteği devam eder.

Neden iftarda şişeriz?

Çünkü, açsınız ama doymaya başladığınızı anlamanız zaman alır. Bir anda yemeye yüklenirseniz mide bu sinyalleri hemen gönderemez, yemeye devam ederseniz de şişersiniz. Sonra da elbette sindirim sorunu başlar, bütün gün aç olan mide ve metabolizma çok şaşırmıştır çünkü. Çoğu insanın ramazandan oruç tutmasına rağmen kilo alarak çıkmasının nedeni de budur. Üstelik yeme eyleminin sonrası da uykudur, yani alınanın yakılması söz konusu olamaz. Derken sahur vakti gelir, henüz daha sindirilmemişlerin üzerine yenisi eklenir. O nedenle diyorum ki, oruç sadece vücudun aç bırakılması değil, ihtirasların da terbiye edilmesidir.

Sofrada hangi yiyecekler yer almalı?

Bunu gelenek belirler ama biyolojik mantığa da son derece uygun olan bir gerçek var. İftarda kolay sindirilebilir tencere yemekleri tercih edilmelidir. Mevsim gereği mesela “türlü” çok iyi bir seçenektir. Kış vakti kuru fasulye gibi baklagiller de tercih sebebi olabilir ama yaz zamanı bunların yükü ağır olacaktır. Hakeza zeytinyağlılar gerek besleyici değer, gerekse sindirim avantajları nedeniyle tercih edilmesi gereken seçenekler. Yine de tekrarlayalım, önemli olan bunların kararında ve yavaş yenilmesi. Ramazan sofralarında ızgara et gibi susuz yiyecekler genellikle pek yer bulmamalı çünkü hazımları kolay değildir. Ev yapımı yoğurt tek başına çok fazla şey ifade eder. Benzer durum tatlı için de geçerli bence.

Ramazanda tatlı yiyelim mi?

Ramazanda tatlının zamanı ve kararı önemli. İftardan kalkar kalmaz değil bir süre bekledikten sonra tatlı yenilmeli. Sütlaç, aşure gibi hafif tatlılar tercih edilmeli. Bu zaten vücudun verdiği bir sinyal; nedense gün içinde öğünlerde değil ama akşam yemeğinden sonra insanın canı tatlı çeker. Olasılıkla bitkilerdeki “şekerin gece sentezlenmesi”mantığının bizdeki karşılığı. Tamir ve yenileme işlemleri gece yapılır, dolayısıyla şekere gereksinim duyulur. Bunu kısmen artık pek yapılmayan hoşaf ile karşılayabilirsiniz. Ramazan bunu güllaçla çözer, sütlü, nişastalı, cevizli ama yeterince şekerli, asla çok tatlı olmamalıdır tatlınız. Bu yüzden güllaç gibi bir seçenek aslında mükemmel. Çok kolay sindirilir, fazlasıyla da tatminkârdır.

Bu konularda ilginizi çekebilir