İstanbul'da beyzbol tutkunu bir Japon

Yıldız Holding’in içecek grubunu satın alarak Japonya dışındaki ilk yatırımını Türkiye’ye yapan DyDo Drinco’nun Türkiye CEO’su Tadashi Sakashita’yla İstanbul’daki hayatını konuştuk. Tam bir beyzbol tutkunu olan Sakashita, her cumartesi memleketlileriyle buluşup halı sahada maç yapıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YASEMİN SALİH

Japon kültürü son yılların en trend ilgi alanlarından. Belki ünlü yazarları Haruki Murakami’nin de bunda etkisi vardır. Öte yandan Japon sermayesinin yurtdışına açılma hevesinin de katkısını yadsımamak lazım. Ben de Japon şehirleri, yazarları, sakura zamanı, yemekleri gibi konulara ilgi duymuyor değilim. Bu nedenle Tadashi Sakashita’yla Türkiye’deki ilk röportajını yapacak gazeteci olmak beni ayrıca heyecanlandırdı. Şirket çalışanlarının “Sakaşita San” diye hitap ettiği bu haftaki yürüyüş arkadaşım Yıldız Holding’in Saka Su, Cola Turca gibi markalarını içinde bulunduran içecek grubunu satın alarak Türkiye’ye giren Dy- Do Drinco’nun Türkiye CEO’su. Kendisiyle Arnavutköy’ün Boğaz manzaralı sokaklarını aşındırırken 68 doğumlu olduğunu ve aslan burcunun tipik özelliklerini taşıdığını öğreniyorum. Tam düşündüğüm gibi; mütevazı hatta biraz çekingen, açık sözlü ama çok konuşmayan biri Bay Sakashita. Ancak kendi deyimiyle Japon geleneklerinin dışında özellikleri de var. Örneğin maceracı bir yapısı olduğunu ve yönlendirilmekten hoşlanmadığını söylüyor. İşte İstanbul’da bir Japon CEO’nun hikâyesi...

Türkler birbirlerine mutlaka sorar, size de Türk usulü soralım, Japonya’nın neresindensiniz?

Kanagawa bölgesinde doğdum, sahilde Fujisawa adında bir şehirde. Japonya’da sofistike insanların yaşadığı bir yer olarak bilinir, gelir grubu yüksektir. Çok iyi okulları vardır, bu nedenle ünlü politikacılar çıkmıştır bölgemizden. Bir de ünlü sanatçılar orada yaşarlar, özellikle şarkıcılar tercih eder.

Çocukken en çok neyin hayalini kurardınız?

Beyzbolcu olmayı hayal ediyordum. Beyzbol Japonya’da çok popüler bir spor. Ben de sekizinci sınıfa kadar oynadım. Lisede hentbol, üniversitede de boks yaptım. Bir de triatloncuyum. Japonya’da insanlar sosyal anlamda ikiye ayrılır; sporcular ve kültürel yanları güçlü olanlar. Ben ilk gruptanım ama kitap okumayı da çok severim. Bir ayda 50 kitap okurum.

Amerika’da ekonomi konusunda yüksek lisans yapmışsınız. Hangi hayallerle Amerika’ya gittiniz?

Lisans eğitimim hukuk üzerine. Avukat olmak istiyordum. Hukuk fakültesini bitirdim ama Japonya’da sistem biraz farklı. Fakülte bittikten sonra iki aşamalı çok zor bir sınava giriyorsunuz. Başarı oranı binde üç. Ben de ilk aşamayı geçtim ama ikincisini geçemedim. Bir bankada işe girdim. Bir yatırım bankasıydı. Bankanın satın alma bölümünde yükseldim. O dönemde Japonya’da satın alımlar yurtdışına açılmaya başladı. Oysa öncesinde Japon sermayesi ağırlıklı olarak iç piyasayla ilgileniyordu. Dışa açılmayla birlikte İngilizce bilgisine ihtiyaç oldu. Ben de dil öğrenmek hedefiyle Amerika’ya gittim.

Farklı ülkelerde bulunmak size ne kattı?

Farklı özelliklerinizi görmenizi sağlıyor yeni kültürler. Örneğin ben buradan önce Singapur’da CFO olarak çalıştım. Şirketteki tek Japon bendim. Singapur bir Asya ülkesi ama bakış açısı daha çok Batı’ya yakın. İnsanları Japonya’daki gibi yönetemezdim. Yeni yöntemler geliştirmek zorunda kaldım.

Buradan iletişimi güçlü biri olduğunuz sonucunu çıkarabilir miyiz?

Evet, sanırım. Önceki şirketlerde de iletişim yeteneğimi kullanma fırsatım oldu. Japonya’da zaten güçlüydü. Bunu İngilizce olarak yapmak biraz zordu ama ben zorlayıcı işleri severim. Maceracı bir yapım var.

Osman Gazi Köprüsü’nün yapımı sırasında bir hata nedeniyle Japon mühendislerden biri intihar edince Türkiye’de çok konuşuldu. Burada alışılmış bir durum değildir. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu? Siz de aşırı disiplinli biri misiniz?

Evet, ben de disipline önem veririm. Japonya’da sorumluluk almak çok önemlidir. Sorumluluk alan kişilere toplumda çok değer verilir. Sorumluluk alan kişilerin bir hata yaptıklarında özür dilemesi normal karşılanır.

Türkiye benim en büyük maceram 

Maceracıyım diyorsunuz, hayalinizdeki macera nedir?

Türkiye’de büyümek, yetmez mi? Türkiye en büyük maceram. Türkiye ve çevresindeki ülkeler önümüzdeki dönemde daha da büyüyecek. Ben de şirketi bu bölgede büyüteceğim. Bu benim için büyük bir kafa tutuş. Bu yüzden o mühendisi de anlayabiliyorum. Ama onun yerinde ben olsaydım ölümü seçmezdim. Onun yerine durumu iyileştirmeye çalışırdım.

Peki sizin hayatınızı yönlendiren felsefe nedir?

Japonlar bu tür soruları yanıtlamayı pek sevmez. Elimden geldiğince anlatayım. Öyle çok fazla arkadaşım olsun istemem, az ama derin dostluklar olsun hayatımda bana yeter. Çok fazla insanın etrafımda olması beni rahatsız ediyor çünkü. Daha derin, az ama has insanlarla zaman geçirmeyi her zaman tercih ederim.

Bir de Japon turist meselesi var. Yaşlılarınız bu enerjiyi nereden buluyor ?

Japonya’da çalışma hayatı çok sıkı, zor. Çalıştıkları yıllarda tatil yapamıyorlar, sonraki yıllarda bunun acısını çıkarmak için geziyorlar. Sağlıklı beslendikleri için sıhhatleri de yerinde. Sürekli chek-up yaptırır orada insanlar.

Japon kadınlardan daha iyi yemek yaparım

Japon mutfağı çok ünlü. Siz bu işlerden anlıyor musunuz?

Japonya’daki her hangi bir ev hanımından daha iyi yemek yaparım. Sushi dahil her yemeği bilir, en iyi sulu tencere yemeklerini pişiririm. Çocukluğumda annem sık sık hastalanırdı, ablam da yemekten anlamazdı. Ben sekiz yaşındayken okuldan gelir markete gider yemek malzemeleri alırdım. Akşam yemeğini ben yapardım. Bunun yanında temizlik ve ütü de yaparım. Eşimden daha iyi ütü yapıyorum bence.

70 yaşında profesör olacağım

Nasıl emeklilik hayali kuruyorsunuz?

Emekliliği sürekli ertelemeyi düşünüyorum. Sürekli kaçacağım emeklilikten. Şu anda Avustralya’da kurumsal sosyal sorumlulukla ilgili yüksek lisans tezi hazırlıyorum. Beşinci sınıftayım. Sınavı geçersem doktorayı bitirmiş olacağım. Akademisyen olarak ders vermeyi planlıyorum. Hedefim 70 yaşında profesör olmak.

Doğrulardan kaçamam

Ahlaki, gelenekselci bir yapınız olduğunu söyleyebilir miyiz?

Adım Tadashi. Tadash, Japonca’da “ahlaki olarak doğru olan” anlamına gelir. Belki de bu yüzden ben de doğru olanı yapmaktan kaçamıyorum. Ancak daha özgür ruhluyumdur. İnsanların bir hedef için gayret göstermelerini isterim. Gayret gösterilmemesi beni çok öfk elendirir.

Porsiyonlar çok büyük

Ülkenize sık sık gidiyor musunuz?

Yılda üç-dört kez gidiyoruz. En çok özlediğim ayak üstü noodle yemek.

Peki Türk yemekleriyle aranız nasıl?

Çok iyi, hepsini rahatlıkla yiyebiliyorum. Patlıcan ezmesini çok seviyorum. Tek sıkıntı porsiyonların büyük olması. Kendimi dizginlemekte zorlanıyorum.

Hayatıma denge geldi!

Sizin felsefenizde iyi yaşam neyi ifade ediyor?

Buna kendi açımdan yanıt vermek istiyorum. Bana göre iyi yaşam çalışma ve özel hayatın dengede olması demek. Biz bunu Japonya’da pek yapamayız. Ben de yurtdışında yaşarken öğrendim. Japonya’da sabah 8’den gece 02’ye kadar çalışıyordum. Özel hayatım neredeyse yoktu. Hafta sonları bile şirkete gidebiliyorduk bazen. 20 yıl bu şekilde yaşadım. Sonra yurtdışına çalışmaya gidince başka türlü bir hayatın da olabileceğini gördüm. Türkiye'de de daha rahat çalışıyoruz. Artık hayatımda istediğim gibi bir denge var. Bundan çok memnunum.

Sıra meselesi...

İstanbul'da sizi en çok zorlayan nedir?

Türkiye’de herkes çok neşeli, yemek yemeyi seviyorlar ve hoşsohbetler. Sadece insanların sıraya girmemelerine sinirleniyorum. Bu düzensizliği sevmiyorum.

Cumartesi sporu

İstanbul'da spor yapabilir musunuz?

Spor yapmayı çok seviyorum. 20-30 kişilik bir Japon grubumuz var. Her cumartesi buluşup beyzbol oynuyoruz. Genellikle halı sahada oynuyoruz. Ayrıca kızımla yüzüyorum.