Her gün bir kâse iyi gelir!
Kırmızı renkli meyvelerin faydalı olduğuna dair bir genelleme var ve ahududu da bu kapsamda yer alıyor.
YAVUZ DİZDAR
Aslında gül ailesine üye olduğu kabul edilen dikenli bir çalının meyvesi ahududu. Daha çok ormanlık alanlarda bulunur, o nedenle “orman meyvesi” denince akla gelen koyu kırmızı, mor rengi temsil eder. Biz bu meyveyi yakın zamana dek sadece dalından toplayıp tüketirdik, malum kendine özgü çok güçlü bir aroması var. Ama tam da bu nedenle, ahududu çabuk bozulur, yani ormandan ya da dağdan toplanmış olan ürün şehre bozulmadan nakledilemez. Bu ürün yaz ve sonbaharda olgunlaşan gerçek doğal ahudududur. Bugün marketlerde ya da manavlarda satılan ürün ise sürekli meyve verebilen bileşik formdur, iki farklı türün çaprazlanmasıyla elde edilir. Doğal formu kadar yoğun bir aroma içermese de, yine de lezzetini korur.
Ne gibi faydaları var?
Kırmızı renkli meyvelerin faydalı olduğuna dair bir genelleme var ve ahududu da bu kapsamda yer alıyor. Meyveye bu rengi veren unsur aslında antioksidan özellikleri de beraberinde getiriyor. Özellikle doğal biçiminin yenilmesiyle ciddi miktarda antioksidan alımı sağlanıyor ki, bu kısmen C vitamini içermesinden ama daha çok renklendirici bileşiklerin özelliğinden kaynaklanıyor. Ahududunun vücuda asıl etkisi ise sindirim sistemi üzerinde ortaya çıkıyor. Zira sindirim sisteminin işlevini sağlayan mikroorganizmaların da bu maddelere doğrudan ya da dolaylı olarak ihtiyacı var. Ahududunun hem kabızlık hem de ishal için düzenleyici bir seçenek oluşturmasının olası nedeni bu bence.
Antioksidan etki yaşlanmayı da geciktirir mi?
Ahududunun yaşlanmayı geciktirdiği ve dahası hafızayı güçlendirdiğine ilişkin çok fazla bilgi var. Düzenli tüketilmesi durumunda cildin rengini açan bir özelliği olduğu da biliniyor. Bu etki tirozinaz adı verilen bir enzimle ilgili. Bu enzim ciltte renk oluşumundan da sorumlu, işte ahududu bu enzimi önlüyor. Tirozinaz cilde rengini veren melanin yapımını sağlar. Hangi mekanizmayla olduğu tam olarak bilinmese de, melanin yaşlanmayla birlikte belli bölgelerde artma eğilimindedir. Ahududunun içerdiği maddeler de bu renklenmeyi ortadan kaldırır, dolayısıyla yaşlanmayı yavaşlattığı düşüncesi çok da mantıksız değil. Dağ köylerinde yaşayıp, kendi olanaklarıyla beslenenlerin uzun ve sağlıklı bir hayat sürdürmelerinin sadece temiz hava sayesinde olduğunu düşünmek zaten zaten eksik bir yaklaşım. Yaşlanmayı yavaşlatıcı etki bu nedenle özellikle önemlidir ama kültürel form için ne kadar geçerlidir elbette tartışma konusu.
Üreme sağlığına katkısı var mı?
Aslında ormanın doğal ortamından kaynaklanan pek çok maddenin ahududu da var olduğunu ileri sürmemiz yanlış değil. Nitekim gerek kadınlarda, gerekse erkeklerde üreme sağlığını güçlendirmesi de bundan kaynaklanıyor. Bunun hangi mekanizmayla gerçekleştiği tam olarak bilinmiyor ama ahududu nektarı arıların da temel besin kaynakları içerisinde yer alıyor. Popüler kültüre baktığınızda da ahududunun afrodizyak etki gösterdiği genel kabullenmelerden biri. Bunu kokudan ziyade tadını veren bileşiklerle gerçekleştiriyor. Eh, doğrusu lezzet açısından bu kadar yoğun olan çok fazla meyve yoktur, dolayısıyla hamile kalmayı kolaylaştırdığını varsaymak pek hatalı bir yaklaşım olmayacaktır.
Ne kadar tüketmeliyiz?
Bu sorunun kesin bir yanıtı yok ama küçük bir kasenin gerekli etkiyi yaratacağını öngörmek mümkün. Burada esas sorun her mevsim taze ahududu bulmanın çok mümkün olmamasından kaynaklanıyor. Gelenek de bunun çözümünü zaten marmelat olarak sunuyor bize. Mevsiminde toplanan ahududu reçel ya da marmelata çevrilir, hatta meyve yeterince olgunsa şeker kullanmanıza bile gerek yoktur. Marmelat hazırlama işlemi ağır ateşte gerçekleştirildiğinden içerikteki maddelerde çok fazla kayba neden olmadığı gibi, yoğunlaşmalarını sağlar. Bu, çocuklar tarafından da çok sevilen bir lezzet cümbüşüdür.