Gençlere vücudun sırlarını anlatıyor
Yaprak Özer ,Fikir Buluşmaları köşesinde bu hafta Rayka Kumruyu konuk etti.
YAPRAK ÖZER
Ezber bozmak, cesaretle konfor alanından çıkmayı gerektiriyor. Konfor denilen şey o kadar etkili ki, adına ister 'korkaklık', ister 'adam sendecilik' deyin, büyük rahatlık. Ezber bozanlar ise rahatı sabote edenler. Rayka Kumru da bence onlardan biri. Liseyi Türkiye’de okuduktan sonra üniversite için Kanada’ya gitti. Sosyoloji lisans eğitimi aldı, gözüne “cinsellik bilimleri” takılınca yan dal yapmaya karar verdi. Sonra Avustralya’da seksoloji yüksek lisansını tamamladı. Kumru, Türkiye’nin en genç seksoloğu. Bu tanımda bir meslek dahi yok. Çocuklardan ergenlik çağındaki gençlere, ebeveynlerden sporcu ya da mülteci gruplarına uzanan geniş bir yelpazede çalışıyor. Türkiye gibi muhafazakâr dürtüleri yüksek toplumsal yapıda cesaretle çalışmalar yapıyor. Oysa mesleği, “sex” değil, sosyolojik ve anatomik bir dal. İşin gerçek yüzünü ondan dinleyelim...
Seksolog bir meslek grubunu mu ifade ediyor, bu mesleği nasıl seçtin?
Türkiye’de yok ama başka ülkelerde var. Mesela Kanada’da, Norveç’te vs. Ben seksolog olacağım diye yola çıkmadım. Sosyoloji okudum. Politika okumaya karar vermiştim aslında… Seksoloji birçok farklı konuyu kapsıyor; anatomiden toplum incelemelerine, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan vücudun kas sistemine, çoklu ilişkilerden ebeveyn çocuk iletişimine kadar uzanıyor. İlgilendiğim alan işin sosyal boyutu.
İşin sosyal boyutu nedir?
Kültür olarak dinin, coğrafyanın hatta hava koşullarının, aile sistemi, ahlak anlayışı gibi faktörlerin cinselliği nasıl etkilediği, ne tür bir etkileşim içinde olduğunun incelenmesi sosyal boyutu. Benim işim bir şeye bakıp nedenini anlamak ve ona göre hareket etmek.
Sosyoloji-politika okumaya gidip, seksolog olmaya karar verdiğinde ailen ne dedi?
Kanada’da mezun olmak üzereydim. “Rayka ne yapacaksın mezun olunca?” soruları gelmeye başlamıştı. “Ben çalışacağım alanı buldum” dedim. Heyecanla “nedir” diye sordular. Babam hukuk umut ediyordu. Duyunca durdu, 5 saniye ses çıkmadı. “Tamam yavrum oku tabii, oku da… önce bana şunun ne olduğunu anlat, ben de soranlara söyleyebileyim” dedi. Çok şanslıyım ki ailem mesleğimi gerçekten destekliyor. Desteklemekle kalmayıp ilgi de göstermeye başladılar.
Mesleği icra ettiğin alanlar neler?
Uçsuz bucaksız aslında. Şu anda iki farklı üniversitede ders veriyorum. Birinde uluslararası bir perspektiften lisans öğrencilerine, sosyoloji bazlı toplumsal cinsiyet dersi veriyorum. İkincisi üniversitede psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğrencilerine cinsel sağlık eğitimi veriyorum. Bunun dışında okullar eğitmen olarak beni çağırıyor.
Türk halkı cinselliği ne kadar biliyor, sorunlarının ne kadarı bunlardan kaynaklanıyor?
Bizde çok büyük bir bilgi kirliliği var. Türk halkı cinselliği bilmiyor diyemez kimse. Burada problematik olan bildiğimizin hangisi doğru ya da yanlış, muhakemesini yapamıyoruz. Mitler ağırlıkta bizde.
Küçük yaşta bedenimizin özel bölgeleri olduğunu ve “hayır” diyebilmenin normal olduğunu öğrensek bazı problemlerimizi daha kolay aşabilir miyiz?
“Bu benim bedenim, senin dokunmanı istemiyorum” diyebilmek kadar, “Bu benim bedenim ben bu davranışı yapmak istiyorum” diyebilmek de önemli. Sadece “hayır” ve koruma, korkutma kısmını değil, bireyin hakkı ve kararlarıyla olabilecek bir şey olduğunu da anlamalıyız…
Daha çok bilgimiz olsa kadın bu kadar horlanır mıydı?
Böyle bir eğitim sisteminden geçsek, ben birçok problemin yaşanmayacağına inanıyorum. "Ağaç yaşken eğilir" sözü doğru. Hiçbir zaman hiçbir şey için geç değil. Bireyler ne kadar erken öğrenirlerse, o kadar daha az tabu, o kadar az ayıplık kafesi, o kadar az önyargının içine gömülmüş oluyor.
Sert, hoyrat söylemlerimiz var. Eğitim sayesinde üstesinden gelebilir miyiz?
Lisan çok önemli. Kullandığımız sözler gerçeğimizi oluşturuyor. Bir kültürde ya da bir alt grupta kullanılan dili incelediğiniz zaman zaten o grubun önyargıları, düşünce sistemleri, kadın-erkek diğer cinsiyetlere bakış açısını anlayabilir hale geliyorsunuz. Örneğin üniversitedeki öğrencilere “sapık” kelimesini dikkatle kullanmaları gerektiğini anlatıyorum. “Ayıp” da aynı şekilde. Hepimize göre ayıp bambaşka bir anlama geliyor.
Önce tanımak gerek
İki fasikülden oluşan kitabın var; biri ebeveyn, öbürü çocuklar için. Vücudumuzu anlatıyorsun, tanımıyor muyuz? Çok doğru, bütün olay vücudu ilk başta tanımakla başlıyor. Vücudu tanımadığımız zaman sahiplenemeyiz, vücudu sahiplenemediğimiz zaman neyin kabul edilip neyin edilemeyecek bir davranış olduğunu saptayamayız. İstenilmeyen bir davranışla karşılaştığımız zaman da kime başvuracağımızı, haklarımızın ne olduğunu, bunun iyi mi kötü mü hissettirdiğini bilemiyoruz. Olumsuz ya da olumlu davranışlar için de geçerli.
Haklarımız var
Bu kelimeyi cımbızlayayım, “hak” dedin. Hangi haktan söz ediyoruz? Dünya Cinsel Sağlık Örgütü tarafından yazılmış “Cinsel Haklar Bildirgesi” var. Bireylerin bedensel, psikolojik cinsel anlamda haklarıyla ilgili bir bilgilendirme.
Mesleği anlamıyorlar
Nasıl tepkiler alıyorsun? Zorlukların var mı?
Çektiğim zorluk çoğunlukla mesleki. Mesleğin tanınmaması. Türkiye’de çok iyi çalışmalar yapan terapist, psikiyatr ve psikologlar olmasına karşın mesleği tanıtmakta zorluk çekiyorum. Bu mesleğe neden ihtiyaç olduğunu anlamakta zorlanıyorlar.
Sporcuları eğittik
Spor kulüpleri ve kurumsal firmalarla da çalışıyorsun, seksolog oralarda ne iş yapar?
Çalıştığım spor kulübü 14-17 yaş grupları arasındaki futbolcular için bir ergenlik ve vücut farkındalığı eğitimi istedi. Sporcuların bedensel soruları olduğunda, antrenör ve kurum psikologları, “tam olarak çizgimiz nedir, nereye kadar çocuklarla beden ve cinsel sağlığı konuşmalıyız” gibi haklı çekinceler duyuyorlar. Ciddi bir eğitim istediler. Dört buçuk saatlik bir eğitim verdik.