Futbol kitlesel bir güç

Metin-Ali-Feyyaz’ın Ali’si diye bildik onu... Futbolun efsane ismi Ali Gültiken artık sahalarda takım elbiseyle, bir yönetici olarak boy gösterse de gönüllerin golcüsü olarak akıllardan çıkmayacak bir isim. Şimdi dünya çapında bir futbol organizasyonuyla önemli bir projeye imza atıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

YASEMİN SALİH

Bir dönem başta Beşiktaş taraftarı olmak üzere futbol tutkunlarının formalarına sarılarak uyuduğu bir ekipti onlar... Türkiye’de futbolun itibarını artıran, anne-babaların bu işi bir meslek olarak görmelerini sağlayan “eğitimli-futbolcu” kuşağının ilk temsilcilerindendiler... Metin-Ali- Feyyaz denildiği zaman akan sular duruyor, rakip takımların taraftarları bile milli takımdaki yerleri nedeniyle ayrı bir değer yüklüyordu onlara... Zamanla öyle bir hal aldı ki durum, isimleri tek başına anılmaz oldu. Şimdi futbolun doğal sürecinde bu endüstrinin içinde farklı rolleri var her birinin. İşte bu üçlünün “fırtınalarından” biriyle, Ali Gültiken ile bir araya geldik bu hafta.
Üstelik onun ilk profesyonel maçına çıktığı, “Top koşturduğum ilk çim saha. Burada bir maçta 5 gol attım ve milli takıma çağırıldım” dediği Sarıyer Stadyumu’ndayız.

Buranın Ali Gültiken için yeri hep özel olmuş. Bu yüzden bizi “evindeymiş gibi” ağırladı. Ali Gültiken futboldan hiç kopmamış bir isim. Ona göre kendisi gibi bu işin içinden gelmiş insanlar için zaten tam anlamıyla bir kopuş mümkün değil. Bu kez karşımızda bir işadamı olarak görüyoruz onu. Takım elbiseyle Sarıyer Stadyumu’nda topla buluşan Ali Gültiken, dünya çapında ses getireceğine inandığı bir organizasyona imza atıyor: World Football Week. Uzun çalışmalar sonrasında en az 20 ülkeden amatör futbolcuyu bu organizasyonla Antalya’da buluşturacak. World Football Week Yönetim Kurulu Başkanı Ali Gültiken ile hem 7-11 Kasım’da yapılacak organizasyonu hem de kariyerini konuştuk.

Babam hep destek oldu

- Futbolda efsaneler arasına adınızı yazdırdınız. Nasıl başladı bu hikâye?

Futbol küçüklük aşkım. Ortaokuldaydım, bir gün eve geldim, babama "Yücespor’un seçmeleri varmış yarın” dedim. “Sen de git” dedi. O şekilde seçmelere gittim, seçildim ve beş yıl oynadım. Yücespor’da şöhretler turnuvaları olurdu, böyle bir atmosferde geçti ilk yıllarım. Hem genç takım hem de A takımında aynı anda oynadım. Bir yandan da İngilizce kurslarına gidiyordum. Babamla bir seçim yapmak zorunda kaldık, futbolu tercih ettik. 1983’te de Beşiktaş’a girdim. 1995’e kadar Türk futbolunun en başarılı dönemini yaşadım. 19 kupa, gol rekorları, birçok başarı geldi.

- Bir futbolcu sahadan tribüne bakınca ne görür?

Bunu anlatmak çok zor. Futbolda playback yoktur. Gol atarsınız milyonlar ayağa kalkar, kötü oynarsanız gelir soyunma odasını basarlar. Adam stadın kapısına kadar efendi bir meslek erbabı olarak geliyor, içeride kurt adama dönüşüyor. Buna mantıklı bir açıklama getirmek çok zor. Siz de o taraftar grubuna bakarsınız. Aynı coşkuyu yaşarsınız. Bu gücü hissedersiniz. Futbolcu için bunu yaşamak çok kıymetlidir. Tarif edilemez.

- Bir futbol insanı ve işadamı olarak bu endüstrinin geldiği noktayı, milyarlık yatırımları vs. nasıl yorumluyorsunuz?

Aslında bu duruma kaynak yaratmak olarak bakılmalı. UEFA ve FIFA’nın da en büyük sorun olarak ele aldığı konulardan biri kaynak yaratmak. Bence futbol bunu başardı. Maç yayınları, ürün satışları, sponsor gelirleri vs. ile başarılı bir endüstri oluştu. Parası olanın şampiyonlukta şansı daha yüksek hale geldi. Bu durum ülke içinde kaldığı sürece sorun değil. Konu uluslararası hale geldiğinde başka oluyor. Orada fırtına kopuyor. Bu nedenle olayı paradan bağımsız hale getirmek lazım. “Parayı ver şampiyonluğu al” durumu istenmiyor ama bunu aşabilmek kolay değil. Örneğin İngiltere, İspanya, İtalya ve Almanya. Bu ülkelerin dörder takımı var ve artık taraftarları uluslararası düzeyde. Marka olmuş takımlar. Milyar dolarlık gelir demek bu. Çin’e gelince, dünyada futbola en deli parayı veren ülke. Transferler yapıyor, ülkesini tanıtıyor, kendi liginin kalitesini yükseltiyor. Futbolun global tanıtım gücü var artık. Bir takımın şampiyon olması, 1 milyar dolarlık reklam kampanyasından daha etkili.

- Amatörlere bir turnuva düzenleme fikri nereden çıktı? Ortada kulüp yok, taraftar yok... Futbol çok dinamik, motivasyon işi. Evet, bir yanda profesyonel bir endüstri var ama hepsi bu değil. Başka meslekleri yapan ama futbola aşık binlerce insan var dünyada. Onlar da kendi turnuvalarını düzenliyor. Hukukçular, parlamenterler, aşçılar turnuvası gibi organizasyonlar oluyor. Farklı unvanlardan insanlar aynı takımda oynuyorlar. Beni bu fikre ısındıran da işte bu gerçek oldu. Dedik ki, “Antalya’da futbol kampları yapılıyor, ünlü takımlar gelip burada çalışıyor. Neden amatörler de gelmesin.” Biz futbol ülkesiyiz, turizm ülkesiyiz. Bu ikisini birleştirelim dedik. Emre Gelende ile oturduk konuştuk. Sekiz aydır üzerinde çalışıyoruz. En az 20 ülkeden 32’den fazla takım gelecek. Takım sayısı 80’e kadar da çıkabilir.

- Peki burada nasıl bir ortam yaşayacaklar?

İşin güzel tarafı da burada. Her bir oyuncuyu havalimanında Ronaldo gibi karşılayacağız, gidene kadar da aynı özenle ağırlayacağız. Kendini dünyaca ünlü bir futbolcu gibi hissedecek. Açılış ve kapanışa efsane isimler gelecek. Dünya yıldızlarıyla oynayacaklar onlara frikik atacaklar. Bu dünyada ilk kez yaşanacak. Minimum 400 oyuncu bekliyoruz ama 1.000 kişi için de hazırız. Birçok sponsor olacak.

- Oyuncular nasıl katılacak?

Oyuncular kişi başı 500 euro ödeyecek, ailesinden biri gelirse onun için de 295 euroluk fiyat belirledik. Tanıtımlarımızı Wesley Sneider, Eto’o gibi isimler yapıyor. Spor, dışişleri ve turizm bakanlıklarının desteği var. Bunun bir Türkiye markası olmasını hedefl iyoruz.

En çok futbolculuğu sevdim

"Ben bu endüstrinin her aşamasında bulundum ama en çok futbolculuğu sevdim. Futbolcu tek kişilik ordu gibidir, bir hareket yaparsınız binlerce insan size bakar, bir anda ayağa kalkar, ağlar, mutlu olur... Tüm bunları sizin bir hareketiniz yüzünden yapar. Bunu yaşamak çok güzel. 11 yıl profesyonel futbol oynadım, yedi yıl şampiyonluk yaşadım. Kalanında da ikinci falan olduk, zirveye oynadık.

Futbolcu değil hayal transfer edilir

- Futbolun büyüsü nerede? Neden hiçbir üretim olmayan bir endüstride bir futbolcuya bu kadar astronomik paralar veriliyor?

Aslında tamamen duygusal. Gerçek anlamda duygular var bu paranın arkasında. Futbolun kitleler üzerinde yarattığı etki, güç bu sorunun yanıtı. İnsanlar kendi mesleklerinde, okullarında bireysel başarılar yaşayabiliyor, bazen de kaybedebiliyorlar. Ancak bunu paylaşmaları kısıtlı. Bir futbol takımı başardığında milyonlar aynı anda mutlu oluyor, o başarıyı hissediyor. Bir futbolcu transfer edilince taraftar arkadaşına “biz aldık” diyor. Başka takıma iyi bir oyuncu kaptırınca da aynı şekilde "tüh kaçırdık" diyor. Bunu gerçekten böyle hissediyor çünkü. Siz o taraftarın şampiyonluk hayalini satın alıyorsunuz aslında. Taraftar bu hayal nedeniyle kulübe baskı yapar. Kulüpler o paraları futbolcuya değil bir hayale öder. Futbolcuyu değil bir hayali transfer ederler.

Metin-Ali-Feyyaz'ı tribün yarattı

- Metin-Ali-Feyyaz nasıl doğdu?

Metin, Beşiktaş A takıma geldiğinde zaten “sarı fırtına” idi. Feyyaz ve ben de gol krallığına oynayan isimlerdik. Hepimiz zaten bireysel anlamda yıldızdık. Beşiktaş-Adanademirspor maçı önemliydi, yenmeliydik. Ben 4, Metin’le Feyyaz da 3'er gol attı. O maçtan sonra tribünler bu şarkıyı yarattı. Futbol ve futbolcu algısını yükselten kuşaktık biz. Ben Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. Üçümüz de eğitimliydik. Bu kadro ayrı bir yere konuldu hep.

- Bu üçlü özel hayatında nasıl?

Çok yakınız. Hani bir insanı gördüğünde gülümsersin, mutlu olursun ya onlar benim için öyle. O kuşakta hepimiz birbirimize derin dostluk duyarız. Şifo Mehmet, Ulvi, Kadir, Gökhan, Recep, Şenol hepsi özeldir. Bir WhatsApp grubumuz var. Adı “besiktasgoldteam”.

Bu konularda ilginizi çekebilir