Fukara şifalısı
Vitamin değerleri açısından diğer yeşil bitkilerden aşağı kalır yanı olmayan maydanozun en büyük silahları zengin aroması ve içerdiği folik asit oranı. Bazılarının pek de sevmediği bu aroma, böbrek sağlığı için önemli rol oynuyor. Bu arsız bitki, vücuttaki yenilenmeye yardımcı olur.
YAVUZ DİZDAR
Maydanoz kendine has aroması ve kokusu olan, ama gelenekte yemekler ve salata içinde mutlaka yer bulan ilginç bir bitki. Pek çok kaynakta maydanoz hakkında çok iyi şeyler söylenir, neredeyse her şeye bir şekilde fayda verdiği ifade edilir. Bunlar muhtemelen doğrudur ama “bize klinik araştırma gösterebilir misiniz?” derseniz, Ege mutfağının özel bir bileşeni olması dışında fazla bir şey söylenemez. Bu durumda da ister istemez genellemelere gitmek zorunda kalırsınız. Lakin maydanoz konusunda genellemeye gitmek pek çok Ege bitkisinden daha kolay. Bunu da özellikle aromasıyla açıklayabiliriz.
Aromasının faydası nedir?
Vücut bitkilerdeki aromayı kendi bünyesinde genellikle yapamaz. O nedenle aromatik bileşenlerin yiyecekle düzenli alınması gerekiyor. İşin güzel yanı, bu aromatik bileşenlerin önemli bir kısmının moleküler anlamda kendi içinde dönüşebilir formlar olması. Bu önemli beslenme avantajı maydanozda biraz daha fazla. Çünkü her meyve her yerde yetişmez ama maydanoz çoğu yerde kolaylıkla üretilir. Tamam aromasının keskinliği biraz farklı olabilir, yine de gereksiniminizin önemli bir kısmını karşılarsınız. Dolayısıyla maydanoz bütün canlılar tarafından bir şekilde tercih edilir, hatta kedilerin oynamak amacıyla maydanoz sapı çalmaya çalışmaları da mantıksız değildir. Biz de zaten hangi bitkinin yenilip yenemeyeceğini hayvanların seçimlerinden öğreniriz.
Neden her yere girer?
Doğrusu bunu söylemek mümkün görünmüyor, zira bazıları her şeyin içine konulup tadı değiştirmelerini sevmez, bunun yerine maydanozun salatasının ayrı olarak yenmesinden hoşlanabilir. Vitamin meselesine gelince, maydanoz diğer yeşil bitkilerden çok farklı değil ama B grubu vitaminlerden folik asidi özellikle bol içerir. Bu önemli bir özellik. Folik asit özellikle moleküllerin dönüşümünde, yani yenilenmesinde ara bileşen rolü oynar. Bu en çok da kanın yapımı için geçerlidir. Eritrositler 120 günlük yaşamlarının ardından yıkıldıklarında ortaya çıkan hemoglobin de toptan atılmaz, yeni maddelerin yapımında kullanılır. Dolayısıyla maydanoz yenilenme gerektiren bütün işlemlerde önemli bir kaynak sağlar. Bunun bir de bakır gibi mineral tarafı var elbette.
Bakır almak için başka kaynak yok mu?
Elbette var ama gıdanın üretimi ve toplumun beslenme alışkanlıklarının değişimi bakır, çinko gibi kaynakları kısıtlıyor artık. Mesela sadece tencere mantığıyla düşünün, bakır tencere kullanımının ortadan kalkması bile genel bir değişimle sonuçlandı. Oysa bakır, çinko gibi mineraller vücudun yapımı ve sağlamlaştırılmasında kilit rol oynuyor. Sadece bakır eksikliği bile bağ dokusu ve damar bütünlüğünü bozuyor, dolayısıyla maydanozun her türlü yiyeceğin içerisine konması mantıksız değil. Bunun dışında idrar yollarının korunmasında da özel bir önem atfedilmiş durumda. Ancak bunun idrara geçen aromatik bileşiklere bağlı olması da bir olasılıktır.
İdrarla ne ilgisi var?
İdrar kesesi de bağırsaklar gibidir, yani steril değildir. Burada yaşayan özgün mikroorganizmalar var, bunların ve mesanenin iç örtüsünün beslenmesi idrarla sağlanıyor. Bir başka deyişle, idrar sadece bir “atık” değil, vücut için çok gerekli amino asitleri de içeriyor. Bileşiminde şekerli içerikler bile bulunuyor. Dolaysıyla idrarın muhteviyatı böbrekler, idrar yolları ve mesanenin sağlığı için önemli. Maydanoz burada devreye giriyor. Aromatik içeriğiyle idrarı zenginleştiriyor. Bu yüzden maydanozlu ve soğanlı salatalar sofranızdan eksik olmamalıdır.