Çocuklarda besin alerjisi farkındalığı için kampanya başlatıldı
Alerji ile Yaşam Derneği, 13-19 Mayıs Besin Alerjisi Farkındalık Haftası dolayısıyla, bilinçlendirme kampanyasını hayata geçiriyor.
Türkiye’nin ilk ve tek alerji hastaları derneği olan ve alerjik çocuk sahibi aileler tarafından kurulan Alerji ile Yaşam Derneği, 13-19 Mayıs Besin Alerjisi Farkındalık Haftası dolayısıyla, bilinçlendirme kampanyası başlattı. Kampanya kapsamında besin alerjisine uygun yemek tarifleri yarışması düzenlenecek ve çocuklarının gösterdiği birçok belirtinin aslında alerji kökenli olabileceğini ebeveynlere anlatmayı amaçlayan ve bebeği alerji belirtileri gösteren bir annenin gözünden yaşadığı zorlu süreci gösteren bir farkındalık videosu hazırlanarak tüm sosyal medya mecralarında konuya dikkat çekilecek. Kampanya kapsamında gerçekleştirilecek seminer ve etkinliklerle son yıllarda ciddi bir artış gösteren ve özellikle çocukların sağlığını ve günlük yaşantısını olumsuz etkileyen besin alerjisi konusunda ebeveynlerin bilinç seviyesinin arttırılması ve besin alerjisi belirtileri konusunda farkındalık oluşturulması hedefleniyor.
“Alerjik Çocuklarımıza Sağlıklı Yemekler Yapalım” çağrısıyla gerçekleştirilen yemek yarışmasında, yemek tariflerinin besin alerjisi olan çocuklar için alerjilerine uygun şekilde baştan hazırlanması amaçlanıyor. Türkiye'nin her yerinden alerjik çocuk sahibi annelerin yaratıcı tarifleriyle katılacağı yarışmada anneler, çoklu besin alerjisine uygun tarifler ve sütsüz yumurtasız tarifler olmak üzere iki kategoride yarışacak. Finale kalan anneler, 14 Mayıs’ta MSA’da gerçekleştirilecek büyük finalde jüri karşısında yarışacak. Yarışmanın birincisi ise Çocuk Alerji ve Astım Akademisi Derneği (ÇAAAD) Başkanı Prof. Dr. Nermin Güler, Alerji ile Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Ceylan, Çocuk Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu ile ünlü oyuncular Boncuk Yılmaz ve Bihter Dinçel’den oluşan jüri tarafından belirlenecek.
Besin alerjisinin, vücuda giren besinlere karşı gelişen reaksiyonların tümüne ters besin reaksiyonları dendiğini anlatan Çocuk Alerji ve Astım Akademisi Başkanı Prof Dr Nermin Güler, “Bunlar arasında aşırı duyarlılık reaksiyonları olan besin alerjilerinden başka, farklı tipte gelişen toksik ya da intolerans reaksiyonları da yer almaktadır. Besinlere karşı alerji gelişmesi bağışıklık sisteminde o besine karşı gelişen ve antikor adı verilen bazı özgün maddelerin ortaya çıkması ile olmaktadır. Kişiden kişiye değişen tepkiler olabilmektedir. En sık görülen besin alerjileri yaşa göre değişmektedir. Hayatın ilk aylarında en sık gelişen alerji inek sütüne karşı olmaktadır. Bunu takiben, ek besinlerin beslenmeye girmesi ile yumurta alerjileri görülmektedir. Buğday alerjisi de bu yaş gurubunda ortaya çıkmaktadır. Daha büyük çocuklarda beslenmenin çeşitliliğinin artması ile kuruyemişler, balık, et ve değişik meyve ve sebze alerjileri görülmektedir. Aslında her yaşta yeni başlayan besin alerjilerine rastlanabilmektedir. Doğal besinler dışında besinlerin hazırlanması sırasında içine eklenen çeşitli besin katkı maddeleri de sıklıkla alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir” dedi.
Her türlü duyarlılıkta olduğu gibi besin alerjilerinde de genetik faktörlerin çok büyük rol oynadığını anlatan Güler, “Ailesinde ve özellikle anne, baba, kardeş gibi birinci derecede akrabalarında alerjik hastalık olan kişilerde besin alerjilerinin sıklığı daha fazladır. Egzema, astım ya da alerjik rinit gibi başka alerjik hastalıkları olan kişilerde besin alerjisi gelişmesi ihtimali daha fazladır. Bunun da altında yatan ana faktörler genetik özelliklerdir. Son yıllarda değişen besin teknolojisinin de alerji gelişmesinde rol oynadığı düşünülmektedir. Besin alerjileri hem ülkemizde hem de dünyada ciddi bir artış göstermektedir. Bu artış adeta bir alerji salgını olarak değerlendirilmektedir. Özellikle son on yılda besin alerjilerinin sıklığı çok daha fazla artmıştır. Bunun gerçek nedenleri tam olarak bilinmemesine rağmen değişen yaşam tarzımız suçlanmaktadır. Büyük şehirlerdeki batı tipi yaşam ile geleneksel hayattan kopmuş olmak, insan vücudunun alerjilere daha eğilimli hale gelmesine neden olmaktadır. Dünyada artan nüfus nedeniyle taze ve yeterli miktarda besine ulaşmak güçleşmektedir. Bunu sağlamak için yapısı değiştirilen ve teknolojik olarak işlenen besinler daha alerjik hale gelmektedir. Bu hipoteze göre yapılacak en önemli şey, tekrar geleneksel hayata ve hızla organik beslenmeye geçmektir” diye konuştu.
"Düzelme yaşı çok ileri yaşlara kayabilir"
Semptomların erken ya da geç semptomlar olarak iki ayrı gurupta değerlendirildiğini vurgulayan Güler şunları söyledi: “Erken reaksiyonlar ilk 24 saat içinde ortaya çıkar. Erken reaksiyonların en tehlikelisi anafilaksi denilen ve alerjik besinin alınmasında hemen sonra ortaya çıkan, bazen de öldürücü olabilen ağır reaksiyondur. Genellikle ilk dakikalarda başlar, solunum ve dolaşım yetersizliği ile hasta hayatını kaybedebilir. Her besin alerjisi olan hastada anafilaksi riski göz önüne alınmalı ve tedbir alınmalıdır. Deride ürtiker ve anjioödem tarzında döküntüler, egzema tarzında kaşıntılı deri hastalıkları, alerjik rinit, astım, bulantı kusma karın ağrısı, yutma güçlüğü gibi mide-barsak sistemine ait bulgular besin alerjilerinin yaptığı önemli belirtilerdir.
Tedavide ilk basamak sorumlu besinin diyetten tamamen çıkartılmasıdır. Aksi takdirde hastalar alerjik oldukları besinden az bir miktarda bile alsalar değişik alerjik reaksiyonlar gelişebilir. Bu durum hastalara ve ailelerine açıkça anlatılmalı, önlem almaları sağlanmalıdır. Bu çocukların damak tadına uygun ve sağlıklı besinler hazırlanmalı, büyüme ve gelişmelerinin sağlıklı olmasına gayret edilmelidir. İnek sütü alerjisi olan çocuklar için özel mamalar vardır. Hekimler çocuğun kişisel özelliklerini ve alerjik hastalığın risk derecesini göz önüne alarak uygun olan mamayı önermelidir. Çocukta besin alerjisinin varlığı hem çocuğun sürekli bir stres içinde olmasına hem de ailenin kaygılı olmasına neden olmaktadır. Beklemedikleri bir anda besin alerjisi ile karşılaşma ve hastalanma korkusu yaşamaktadırlar. Özellikle yuva, kreş ve okullarda böyle çocuklar için eğitimli personel bulundurulması gerekmektedir. Ani bir anafilaksi şüphesinde gereken müdahalenin adrenalin otoinjektör ile hemen uygulanmasının hayat kurtarıcı olduğu ailelere ve okul yetkililerine anlatılmalıdır. Çocuk için acil bir uygulama planı yapılmalıdır. İnek sütü alerjilerinin yaklaşık yüzde 80’i 3 yaş civarında tolerans kazanır ve semptom vermez hale gelir. Yumurta alerjilerinin iyileşme oranları da buna yakındır. Ancak kuruyemiş ya da balık alerjilerinin düzelme yaşı çok ileri yaşlara kayabilir. Bazı besin alerjileri ömür boyu sürebilir. "
"Toplumu bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz"
Alerji konusunda doğru bilinen yanlışları düzeltmek, toplumda alerji konusunda farkındalık yaratmak ve başta çocuklar olmak üzere alerji hastalarına psikososyal destek vermek amacıyla çok çeşitli faaliyetler sürdürdüklerini belirten Alerji ile Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Ceylan ise, “Alerji sadece burun akıntısı ve hapşırıktan ibaret bir hastalık değil. Besin alerjisi, alerji çeşitleri arasında son yıllarda hızla artış gösteriyor. Birçok hastalık gibi kişiye özel olan besin alerjisinin belirtileri hafif kaşıntıdan, döküntüye hatta hayatı tehdit eden reaksiyonlara kadar değişkenlik gösterebiliyor ve çocukların günlük hayatını olumsuz yönde etkiliyor. Bazı çocuklar hayatlarının ilk yıllarını süt, yumurta, balık, et, buğday gibi faydalı proteinlerden mahrum geçirmek zorunda kalırken, bazıları ise nadir rastlanan alerji türleri nedeni ile hiçbir besini tüketemeyip, burundan mideye indirilen bir hortum vasıtasıyla medikal bir mama ile beslenmek zorunda kalabiliyor. 13-19 Mayıs Besin Alerjisi Farkındalık Haftası kapsamında gerçekleştireceğimiz projelerle, ebeveynleri besin alerjisi konusunda doğru bilgilendirmeyi ve toplumumuzu bilinçlendirmeyi hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.