Cebelitarık’ı yüzerek geçen CEO
Yüzme disiplininde dünyanın en zorlu 7 parkurundan biri olan Cebelitarık, bir ay önce bir Türk CEO tarafından geçildi. 16 kilometrelik mesafeyi 4 saat 59 dakikada yüzen Cosentino Türkiye Müdürü Alper Şensan, yaklaşık bir yıl süren hazırlık aşamasının detaylarını anlattı.
YASEMİN SALİH
Dile kolay; Avrupa ve Afrika’yı ayıran, Atlas Okyanusu ile Akdeniz’i birleştiren, dünyanın en önemli geçiş noktalarından birinden kulaç atarak geçiyorsunuz... Suyun derinliği yer yer 900 metre. Sıcaklığı ise ortalama 17 derece. Bu, hipotermi olmak için yeterli bir ısı. Her iki denizin buluşmasıyla oluşan ters akıntılar ve ısı değişimleri bu maceraya atılanları en çok zorlayan etkenlerin başında geliyor. Bir de günde yaklaşık 550 dev yük tankerinin geçtiğini düşünürseniz “İnsan böyle bir şeye neden girişir ki” diye soruyorsunuz haliyle...
14 Eylül’de tüm bu zorluklara kafa tutup Cebelitarık parkurunu yüzerek geçen Alper Şensan’a da tüm ailesi aynı soruyu sormuş öncesinde. Annesi sürekli, “Neyin peşindesin, vazgeç” dese de o, çalıştığı İspanyol şirketin tepe yönetiminin de desteğini alarak kararından dönmemiş. Kuvars taş sektöründe dünyanın en büyük pazar payına sahip Cosentino’nun Türkiye ortağı ve CEO’su Alper Şensan, 16 kilometrelik zorlu parkuru 4.59 saatte geçerek, Cebelitarık Boğazı'nı yüzen 8’inci Türk oldu. İzmirli bir ailenin ilk çocuğu olan Şensan, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’ni bitirdikten sonra önce Kibar Holding, ardından da Dedeman Turizm Grubu’nda çalışmış. Ardından memleketine dönerek kendi şirketini kurmuş. Bu sırada kuvars taşla, onun izini sürerken de Cosentino ile tanıştığını söylüyor. Önce Türkiye distribütörü olmuş, bu süreçteki başarısı dikkat çekince de İspanyollar ona ülke müdürlüğü ve ortaklık teklif etmiş. İşte Şensan'ın hayatı bu teklifi kabul ettikten sonra değişiyor. Onu Cebelitarık'ı geçmeye sürükleyen macerayı Sabah Yürüyüşleri'nde konuştuk. İşte filmlere ve kişisel gelişim kitaplarına konu olacak bir hikâye...
Herkesin sorduğunu ben de sorayım, neden?
Ortaokul ve lisedeyken bol bol yüzerdim. Tekniğim iyiydi. Sonra iş hayatına girince başka telaşlar başladı ve bu yolda tam 25 yılım sporsuz geçti. Buna kayıp diyorum ben. Cosentino ile Türkiye ortaklığı başladıktan sonra işlerim oturdu. Ekibimi iyi kurdum. Biraz daha işleri delege etmeye başladım. Zaten hep aklımdaydı, yeniden spora başlamaya karar verdim. Ocak 2016 gibi yeniden yüzmeye başladım. Önce havuzda haftada 2 gün yüzdüm. Başlarda 25 metre yüzünce bile yoruluyordum. Zamanla daha çok yüzmeye başladım. Bir yandan da beslenmeme dikkat ettim. Dört ayın sonunda Marmaris’te yapılan Aquamasters Yüzme Yarışları’na katıldım. Orada “yedi denizi geçen yüzücü” olarak bilinen Adam Walker’la tanıştım. Bununla ilgili bir de kitap yazmıştı. Düşündüm de “neden ben de yapmayayım” dedim. Gözüme de Cebelitarık’ı kestirdim.
Peki nasıl hazırlandınız?
Bütün süreci kendim yönettim. Bir koçla ya da antrenörle çalışmadım ama çok kararlıydım. En küçük bir zamanı bile antremana ayırdım. Walker, kitabında bu süreçleri anlatıyordu. Bu süreçte 30 kilo verdim.
Nasıl verdiniz o kadar kiloyu? Diyetisyene mi gittiniz?
Hayır, bu konuda da yardım almadım. Eskiden canım ne çekerse yerdim, sağlıklı beslenmeye döndüm. Bu tür büyük performanslara hazırlanan sporcuların beslenme modelini araştırdım. Tamamen proteine yönelik beslendim. Kahvaltıya odaklandım. Mutlaka yumurta içeren kahvaltılara ağırlık verdim. Örneğin spordan sonra “altın kapı” denilen bir 45 dakikalık süre var. O süreçte sıkı bir protein alırsanız kaslarınız açısından çok faydalı. Bu gibi kurallara dikkat ettim. Bir de hayatımdan bütün beyazları yani un, tuz ve şekeri, çıkardım.
Peki Cebelitarık’ta yüzmeyi kafasına koyan birinin izlemesi gereken prosedür nedir?
Kayıt yaptırıyorsunuz. Ben Aralık 2017’de kayıt yaptırdım. Her yıl mayıseylül arasında yüzücüler için boğaz trafiği başlıyor. Önce havuzlarda hazırlandım. Marttan itibaren Çeşme’de denize girmeye başladım çünkü vücudumu hipotermiye karşı hazırlamam gerekiyordu. Soğuk su akıntılarında depar atmak gerekiyor ki vücut ısınız artsın. Bu antremanları yaptım soğuk sularda. Bu süreçte toplam 600 kilometre yüzdüm.
Fiyatını da merak ettim. Pahalı bir iş mi bu?
Kayıt için 2 bin 400 euro ödüyorsunuz. İspanya Yüzme Federasyonu’na bağlı ACNEG diye bir organizosyon sorumlu bu işten. Onlarla katıldığınız bir yüzme kampı, otel v.s. de eklenince 4 bin euro gibi bir maliyeti oluyor. Benim masrafl arımın yarısına Cosentino sponsor oldu.
Daha önce Cosentino’da bir yönetici böyle bir işe kalkışmış mı?
Hayır. İlk kez oluyor ve bu onların da çok hoşuna gitti.
Zorlandınız mı peki?
Daha çok zorlanacağımı düşünmüştüm ama hiç zor gelmedi. Yalnız yüzmüyorsunuz. Yanımda üç İspanyol yüzücü vardı. Bir hafta öncesinden İspanya’da Tarifa’ya yerleşiyorsunuz. Size uygun hava koşulları için tarih veriliyor. Ben ekip lideriydim, yani suyu yaran kişi bendim. Onlar benim ivmemden yararlanıyorlardı. Arada sırada onları beklemem için uyarı geliyordu.
Size eşlik eden profesyonel ekip oluyor mu?
Evet, yine bu derneğe ait bir tekne ve zodyak bot vardı. Rotanızı kaptan belirliyor. Günde 550 konteyner gemisinin geçtiği yoğun trafiği olan bir boğaz. Kaptan bu trafiğe dikkat ediyor. Yanınızdan bu büyüklükte bir gemi geçince yarattığı dalga sizi kaldırıp suya çarpıyor. Kaptan ayrıca akıntıyı da takip ediyor, malum iki deniz birbirine karışıyor. Ayrıca kıyılara çarpan dalgaların oluşturduğu ters akıntı da var. Bunların yanında bu boğaz orka gibi balina türleri ve yunusların da geçiş rotası. Kaptan ve diğer ekip bu balıkların size yaklaşmalarını da engelliyor.
Böyle bir tehlike atlattınız mı?
Evet. Tam parkurun ortalarındayken birkaç yunus ve 4-5 balina bize 100 metre yaklaştı. Tekne ve bot bizi bırakıp onları uzaklaştırdılar. O süreçte siz rotanızda yüzmeye devam ediyorsunuz. Sonra tekrar yanınıza geliyorlar. Zodyak bot arada bir bize besin takviyesi yapıyordu. Bu sırada kesinlikle tekneye dokunmak yasak. Yoksa diskalifiye oluyorsunuz. Besin molaları da en fazla 40 saniye olabiliyor.
Ne kattı size bu deneyim?
Bir kere çok popüler oluyorsunuz (gülüyor). 11 yaşında oğlum var, karatede karakuşak. Şimdi o da yüzmeye başlayacak. Ona rol model oldum. Bu bile benim için çok güzel bir şey, ayrıca şirkette arkadaşlar da spora yöneldi. Yüzenler, koşanlar, bisiklete binenler arttı. Ben işin eğlence kısmındayım. Oğluma da bunu aşılıyorum, spor kürsü için yapılmaz. Ben hedeflerimi kendimle ilgili koyuyorum.
Çalışanlara kilo hedefi koydum
Cosentino'da sağlıklı yaşam konusundaki kurumsal yaklaşım nedir?
Şirketin “mutlu çalışanlar” yaklaşımı var globalde. Çalışanlara iki tip hedef koyuyoruz. Biri iş, diğeri kişisel gelişimle ilgili. Bu yıl ben de herkese spor ve kilo vermeyi içeren kişisel hedefler koydum. Prim ve zam için bu hedefleri de tutturmaları gerekiyor. Hatta Cosentino İronman takımını kuruyorum şimdi. Yüzücümüzü seçtik, bisiklette ben olacağım, koşu için de üç kişi yarışıyor.
İronman olacağım!
Sırada ne var şimdi?
İronman olacağım. Bunun için, 42 kilometre koşu, 180 kilometre bisiklet ve yaklaşık 4 kilometre yüzmek gerekiyor. Hedefim 5.5 saatte bitirmek. İronman olmak Cebelitarık’ı geçmekten çok daha zor.
İnatçı biri misiniz?
İşimi çok ciddiye alırım diyelim. Yüzmek benim için hobiydi ama işin içine bir hedef girince, kendimi zorladım. Uykumu, yemeğimi, işimi her şeyi buna uygun planladım.
Çalışırken eğlenmeyi öğrendim
İspanyollarla çalışmak size ne kattı?
İspanyollar çok yönlü. Almanlar gibi çalışır, İtalyanlar gibi eğlenir, Amerikalılar gibi pazarlama yaparlar. Ben de onlardan çalışırken eğlenmeyi öğrendim. Bu benim yapmadığım bir şeydi. Bir de onlar iş ve özel hayatı kesin çizgilerle ayırırlar. Biz Türkler işimizle yaşarız, onlar öyle değil. Ben de onları örnek aldım. Örneğin cumartesi tam gün tatil yaparız biz. Çünkü yarım gün çalışmanın kesinlikle verimli olmadığını düşünüyorum. Asla yarım gün çalışma yoktur şirketimizde, o gün tamamıyla tatildir.
En çok nelerden keyif alırsınız?
Arkadaşlarımla pilajda şezlonga uzanıp muhabbet etmekten büyük keyif alırım. Bir de iyi film izlemekten.
Boşluğun idrakına varmak müthiş
O derinlikte yüzmek nasıl bir his?
900 metrede o lacivert suya bakıyorsunuz, altınızda müthiş bir hayat var. Kocaman gemiler yanınızdan geçiyor. Dünyanızı tersine çevirin, yani kendinizi 900 metre yukarıda hayal edin... Boşluk gibi. Gezegenin bir yerinde tek başınızasınız. Bu duygunun idrakına varmak müthiş.