Bugünlerde sofraların vazgeçilmezi kavun&karpuz
Kavunun anayurdu Asya, hatta Van yöresi olduğu söyleniyor. Karpuz ise Afrika'da 5 bin yıl önce tatsız bir meyveyken ıslahla bugünkü halini almış. İkisinin ortak özelliği çok. Bir kere çok lezzetliler ve birçok atasözüne konu olmuşlar...
FARUK ŞÜYÜN
Uzun yıllar önce Sarıyer’e, Hünkâr Suyu’na pikniğe giderken mutlaka karpuz da olurdu filemizde. Onu, oradaki küçük havuzda biriken buz gibi suya atar, başkalarınınkiyle karışmasın diye kabuğunu kazıyarak işaret koyardık… Bir süre sonra soğuktan çatladığını görünce muhteşem keyif alırdık… Kavun ise lezzetinin yanında atasözleri ve deyimleri ile de girmişti hayatımıza… İlk öğrendiğim, bir Nasrettin Hoca fıkrasıydı: “Bir gün Hoca köyüne dönerken ulu bir ceviz ağacının altına soluklanmak için oturmuş. Ağacın yanında bir kavun- karpuz tarlası varmış. Hoca ‘Hey güzel Allah’ım, kavuğum kadar kavun- karpuz tarlada, yerde yetişiyor. Şu boylu poslu ağacın meyveleri ise minicik’ diyerek de kendi kendine söylenmiş… Tam o sırada ağaçtan bir ceviz pat diye alnına düşmez mi? Hoca, bir cevize, bir tarladaki kavunlara bakmış ‘Güzel Allah’ım,’ demiş, ‘sözümü geri aldım. Sen işini bilirsin. İyi ki kavunla karpuzu ağaçta yetiştirmedin!’
"İnsanoğlu kavun değil ki"
Yaşım ilerledikçe kavun karpuz seçmeyi de öğrendim… Deyimler de daha bir anlam kazanmaya başladı. "İnsanoğlu kavun değil ki, dibini koklayasın” atasözünü herhalde kavun seçmesini iyi bilen biri söylemişti; çünkü, gerçekten de kavunun iyisini bulmak zordu. Seçerken koku çok önemliydi. Eğer, dibi çok keskin kokuyorsa içi geçmişti, hiç kokmuyorsa kelek çıkma ihtimali vardı… Koku, burnumuza hoş gelmeliydi… Ağırlığı da benzer büyüklüktekilerden daha fazla olmalıydı… İnsan tanımak da zor değil mi? Ne yazık ki kriterler de yok, hayal kırıklığı ihtimali epey fazla… Sonraları başka bir söz daha girdi hayatıma; “Kavun karpuz yata yata büyür.” “Yata yata büyümek” tembellik yapanlar için mi söyleniyordu, bebekler için mi? Gerçek şu ki bu durum, iki meyve için de tarlada son derece gerekli. Çünkü, güneşi biriktiriyor, lezzet topluyorlar… Bu nedenle, eylülde hasat edilen kavunlar, bence her zaman daha lezzetli çıkıyor, buna rağmen daha da ucuza almak mümkün oluyor…
Biri Asya, diğeri Afrika kökenli
Kavunun anayurdu Asya. Eski Mısır’da, antik çağlarda da yetiştiriliyormuş… Romalı misyonerlerce Van yöresinden alınarak Avrupa ülkelerine götürüldüğü rivayet ediliyor. Çünkü, Van kavunu, kantalup adıyla Avrupa’da da satılıyor… Karpuz ise Afrika’nın tropik ormanlarından. Ehlileştirilmemiş haliyle sert ve acımsı bir meyve… Islah edilerek bugünkü lezzetli haline getirilmiş… Tarihinin 5 bin yıl öncesine kadar gittiği söyleniyor… Kavun, Eski Roma'da karabiber ve sirkeyle lezzetlendirilip salata olarak yeniliyormuş. Eski Romalı tarihçi ve filozof Plinius, "Günümüz dostları kavun gibi; iyisini buluncaya kadar 50 tanesini denemek gerekiyor" demiş… Yani kavunlu atasözleri ve deyimler taa o zamanlardan geliyor… Bu arada karpuzla ilgili sözler yok mu, tabii ki var: "Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek, karpuz kesmekle hararet sönmez, iki karpuz bir koltuğa sığmaz” bunlardan üçü…
30 kadar çeşidi var
Kırkağaç (Altınbaş), topatan, Diyarbakır, Hasanbey, Pamukova ve Van (kantalup) kavunu hemen aklıma gelen kavun çeşitleri… Dünyada 30 kadar çeşidi olduğu söyleniyor… Alaca, çitilli, yenidünya, gülle, Diyarbakır, Tekirdağ ve Manisa karpuzlarına da yöresel pazarlarda rastlamak mümkün… Büyükşehirlerde genellikle ithal karpuzla karşılaşıyoruz ne yazık ki… Karpuzun iyisi ağır olmalı, kabuğuna vurduğumuzda “tok, tok” ses gelmeli, sapı kurumaya yüz tutmalı, kabuğu parlak olmalı… Bir de bostanda çok beklediği için içi geçen veya daha olmamış, kabak çıkan karpuzlar var ki heyecanla kesilip de öyle çıktıklarında büyük hayal kırıklığı yaratıyorlar… Bu nedenle, eskiden “kesmece, kesmece!” diye satılırdı pazarlarda karpuzlar ki evde sıkıntı yaşanmasın..
4 bin yıldır sanatta yeri var!
Karpuzun kavuna göre bir avantajı da resimlere girmesi… Mısır’da, Kral Tutankamun’un mezarı da dahil 4 bin yıl önce inşa edilen mezarlarda karpuz resimlerinin yanı sıra çekirdeklerine de rastlanıyor. Rönesans döneminden bu yana meyveli natürmortların çoğunda karpuz görmek mümkün… Yeşil kabuğu, kırmızı rengi, siyah çekirdekleriyle çok estetik bir obje ressamlar için… Kabuk deyince ise eski Yunan’da güneşten korunmak için ıslak kabukların çocukların kafalarına koyulduğunu da söylemeliyim… Tek bir gerçek var ki kavun ve karpuz, yaz aylarının baştacı meyveleri… Bugünlerde sofralarımızın, pikniklerimizin vazgeçilmezleri… Karpuza “elveda” diyeceğimiz günler yaklaşıyor, kavun ise yeni yeni kıvamını bulmaya başladı… İkisi de hiç eksik olmasın sofralarınızdan…