Bu sivilceler sıktı artık!

Dünya çapında ergenlerin yüzde 80-90’ı, erişkinlerin ise neredeyse yarısında akne sorunu var. Mesele estetikmiş gibi görünse de akneler psikolojiyi de olumsuz etkiliyor. Bilim, sorunun nedenleri konusunda çok net olmadığından tedavi de uzun sürüyor. Can sıkıcı akneleri masaya yatırdık...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Hekimler sözlüğünde aknenin tanımı şöyle yapılıyor: Gençlerde yetişkinlik dönemine geçerken görülen, deri üzerindeki yağ bezlerinin yangılı sivilceler oluşturması biçiminde kendini gösteren bir durum. Dünya çapında en yaygın hastalıklardan biri akne. Milyarlarca genç aynı sorundan muzdarip. Uzmanların üzerinde ortak karara vardığı bir nedeni ya da tedavisi olmaması ise en büyük handikap. Hayati tehlike doğurmadığından hasta grupları, vakıfları, onunla ilgili yürütülen sosyal projeler yok.

Akne, ergenlik çağındaki gençlerin yüzde 80 - 90’ında, yetişkinlerin ise neredeyse yarısında görülüyor. Vakaların yüzde 12 gibi bir oranı ileri yetişkinlik çağında da sürüyor üstelik. Bu kadar yaygın ve uzun ömürlü olmasının arkasında akneyi oluşturan nedenlerin netleşmemesi yatıyor. Kimileri yağlı beslenmenin sivilce oluşumunu tetiklediğini söylerken kimi dermatologlara göre bu bilgi asılsız.

Hayat kalitesini olumsuz etkiliyor

Beyaz ve siyah noktalar, kabarık kızarıklıklar, iltihaplar, derin yeşilimsi topaklar ya da kistlerden oluşan lezyon grubunun tamamı akne olarak tarif ediliyor. Bazı türlerinde çukur izler bıraktığı için tedavide çok dikkatli olmak gerekiyor. Akneyle başa çıkan kişilerin hayat kalitesinde ciddi düşüşler olduğunu söyleyen Bayındır Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Pınar Öztaş son yıllarda hastalıkla ilgili umut verici gelişmeler olduğunu müjdeliyor. Ve diyor ki, “Akne psikososyal ve emosyonel (duygusal) bozukluklara yol açabiliyor. Ancak son yıllardaki gelişmelerle onun da önü alınabilecek. Çünkü alt tipleri ve nedenleri hakkında birçok araştırma yapıldı. Bu da tedaviyi netleştiriyor.”

Yüzde 15’inde medikal tedavi gerekiyor 

-Akneli hastalarda androjen artışı düşünülmediği sürece laboratuvar testlerine gerek duyulmuyor. Amaç lezyonların şiddetini, tekrarlanmasını azaltmak ve iz bırakmasını önlemek. Hastaların yüzde 15-30'unda hastalığın şiddetli ve dirençli olması nedeniyle medikal tedavi gerekiyor.

-Öncelikle ayrıntılı bir hikaye ve fizik muayene ile etkili bir tedavi planı yapılması gerekiyor. Kadın hastalarda adet düzeni, kıllanmada artış ve androjen artışına bakmak önemli. Doğum kontrol hapları etkili. Ayrıca daha önce kullanılan tedaviler ile kozmetik ajanlar doktora söylenmeli.

-Hafif şiddette akneler kremlerle tedavi edilebiliyor. Orta şiddetteyse tabletlerde devreye giriyor.

-Krem tedavisinde sabırlı olmak gerek. Başlandıktan ancak 4-6 hafta sonra etki görülüyor çünkü. Krem tedavilerinde önemli faktörlerden biri mevsim. Bazı kremler güneş ile etkileşebileceği için güneş koruyucu kremlerle beraber kullanılması önemli.

-Cilt temizliği de aknenin tedaviye cevabını etkileyen önemli bir faktör. Cildi tahriş etmeyen yumuşak temizleyiciler ile günde bir ya da iki kez temizlemek, tedavinin başarısını artırıyor.

-A vitamini türevi olan İsotretinoin tedavisi yaklaşık 30 yıldır tüm dünyada uygulanıyor. İleri düzeyde aknelerin tedavisinde başvurulan bu yöntem yüzde 70-89 oranında iyileşme sağlıyor. Hastaların yüzde 6'sında tedaviye başladıktan sonraki ilk dört haftada akne lezyonlarında alevlenme görülebiliyor. En önemlisi cildi aşırı kuruttuğu için hamileler ya da hamile kalmak isteyenlerin kullanması sakıncalı.

Esmerlerde iz riski daha yüksek

Akne sorunu olanların büyük bir kısmını genç ve genç erişkinler oluştursa da; yenidoğan, süt çocukları, buluğ çağı öncesi ve orta-ileri yaş grubunda da görülebiliyor. Araştırmalara göre kadın ile erkeklerde görülme oranı çok yakın ancak yine de kadınlarda daha erken yaşlarda başlıyor. Coğrafya ya da ırk ayrımı yapmayan bu hastalığın beyazlarda siyahlara oranla daha yoğun görüldüğü tespit edilmiş. Ancak ten rengi daha koyu olan kişilerde iz bırakma riski daha yüksek. Araştırmalar genetik faktörlerin de aknenin oluşumu üzerinde etkili olduğunu göstermiş. Aile öyküsü olması durumunda, aknenin hem görülme riski hem de şiddeti artıyor.

Diyetler tetikliyor

Son yıllarda yapılan çalışmalar diyet ve metabolik faktörlerin aknede rolü olduğunu ortaya çıkardı. Özellikle süt ürünlerinin fazla tüketiminin, akneyi farklı basamaklardan etkileyerek hastalığı artırdığı belirlendi. Ayrıca Batı tipi diyet ve yüksek glisemik indeksle beslenme tarzı da yağ kompozisyonunu etkiliyor. Klinik beslenme dergisi Journal of Clinical Nutrition’da yayınlanan bir araştırmada 15-23 yaş aralığında 43 erkek iki gruba ayrılarak 12 haftalık bir beslenme ve tedavi sürecine alınmış. İki gruba da aynı kalori dağılımında diyet verilmiş. Bu, yüzde 25 protein, yüzde 45 şeker ve yüzde 30 yağdan oluşan bir beslenme programı. Tek fark ilk gruba glisemik indeksi düşük şeker verilmesi. Örneğin ilk gruba kepekli, ikinci gruba ise beyaz ekmek verilmiş. Her iki grup da aynı temizleme losyonunu kullanmış. 12 haftanın sonunda ilk grubun akne lezyonlarında yüzde 23’lük iyileşme görülürken ikinci grupta bu oran yüzde 12’de kalmış.

Meslekler belirleyici

Bir başka araştırma da bazı ortam ve mesleklerin akne oluşumunu tetiklediğini ortaya koyuyor. Buna göre akneli hastaların yüzde 15’i terleme sonrasında lezyonlarında alevlenme olduğunu anlatıyor. Ayrıca stres de akneyi tetikleyen hormonların salgılanmasını ve dolayısıyla artmasını kolaylaştırıyor. Androjenler, kortizon içeren ilaçlar, aktinomisin, lityum gibi ilaçların da akne oluşumuna neden olduğu belirtiliyor. Dermatologlar bir de "mekanika" olarak isimlendirilen bir akne türünden bahsediyor. Bu, kıl ve yağ bezlerinin bazı cihazlar nedeniyle tıkanması durumu. Kasklar, çene bantları, askılar, yakaların sürtmesi gibi. Örneğin bazı kemancıların boyun bölgesinde tekrarlayan akneler görülebiliyor.

Şampuanlara dikkat

Kozmetikler ve pomadlar da akneyi tetikleyebiliyor. Lanolin, bitkisel yağlar, yağ asidi esterleri içeren kozmetikler yağ bezlerinin ağzını tıkayarak akneye yol açabiliyorlar. Özellikle saçlara uygulanan pomadlar alın ve şakaklarda çok sayıda siyah nokta ile oluşan sivilcelere neden olabiliyor. Böyle bir bakım ürünü tercih edilirken cilt tipinize göre olanları dikkate almanız öneriliyor.