Ateşin keşfinin öncesine mi dönüyoruz?

Son dönemlerde sık rastladığımız beslenme trendlerinden biri olan “raw food”, tüketiciyi, ateşin keşfinden öncesine götürüyor. Türkiye’de, yiyeceklerin pişirmeden tüketildiği bu çiğ beslenme trendine uygun restoranların sayısı da, menülerdeki çeşitler de her geçen gün artıyor. (SELENAY YAĞCI)

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

SELENAY YAĞCI

Her zaman en popüler konulardan biri sağlıklı yaşam... Son yıllarda her alanda önce kendimizi, sonra da dünyayı ve çevreyi düşünen sağlıklı ürünlere doğru bir eğilim olduğunu daha önce yazmıştım. Beslenme alanında da özellikle bu eğilimin payı büyük... Sağlıklı beslenme trendlerinden biri olarak ortaya çıkan “raw food”, tüketicileri insanlığın ateşi keşfinden öncesine götürüyor. Yiyeceklerin pişirmeden yenildiği bu akım, son birkaç yılın modası...

Dünyada hızla yayılan “raw food” akımının izleri geçen yıl Türkiye’de de görülmeye başlamıştı.

Tüketiciler tarafından giderek daha çok sahiplenilen “raw food” trendi, ülkemizde artık restoranlara da girdi. Chi Fine Food, Yayaraw gibi bu alanda faaliyet gösteren restoranların mönülerinde ateşe yer yok. İstanbul, Ankara, İzmir hatta Antalya’da açılan bu tarz özel restoranların sayısı da, menülerdeki çeşitler de her geçen gün artıyor.

Kaliforniya ilk sırada...

Dünya geneline bakarsak, “raw food” restoranlarının fazla olmasının yanı sıra bu konuda pek çok etkinliğin düzenlenmesi Kaliforniya’yı bu trend açısından ilk sıraya taşıyor. Avustralya’da özellikle Cairns kenti, tropikal lokasyonu ve organik sebze meyveleriyle bu akımın takipçileri tarafından çokça tercih ediliyor. Miami, Hawai, Kanada, Tayland, İspanya, İngiltere, Montreal ve Kosta Rika da çiğ beslenme akımını benimseyenlerin favori durakları arasında yer alıyor. Çiğ beslenme stili pek çok kişi tarafından daha enerjik, daha sağlıklı, daha dirençli ve daha genç bir yaşam isteğiyle tercih ediliyor.

Tarihi 1800'lere kadar uzanıyor...

Aslında bu akım birkaç yıllık değil, orijinali 1800’lü yıllardaki Doğal Hijyen Hareketi’ne uzanıyor. “Raw food" (çiğ besinler) adından da anlaşılacağı üzere 40-47 dereceden fazla ısıtılmayan/ pişirilmeyen yiyecekleri tanımlıyor. Çünkü yiyeceklerin içindeki enzimler 47 derecede yok oluyor. “Raw food” akımını takip edenler, yiyecekleri pişirmek için kullanılan enerji ile yok olan enzimleri korumayı ve yiyecekleri doğal halleriyle tüketmeyi hedefliyorlar.

Genellikle “raw food” çiğ beslenme tarzında; sebzeler, kabuklu yemişler, tohumlar, tahıllar ve baklagiller var. Bununla birlikte bazı “raw food” uygulayıcıları çiğ balık, et ve hayvansal ürünler de tüketebiliyor. Yiyeceklerini pişirmeden yiyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Üstelik bu beslenme biçimini seçenler hayat tarzlarını, yaşam alışkanlıklarını da yavaş yavaş değiştiriyor. Kısaca “raw food”, bir diyetten ziyade bir yaşam biçimi olarak karşımıza çıkıyor...

“Juicing" de popüler

Tüketici tercihleri vegan, glutensiz, çiğ beslenme gibi alanlara kaydıkça bu alandaki girişimlerin ve iş fikirlerinin de sayıları artıyor. Bu yeni beslenme alışkanlıkları sadece restoran menülerine girmekle kalmıyor, birçok alanı da etkiliyor. Örneğin yine geçmişte trend olan “juicing” yani taze sıkılmış sebze ve meyve suları tüketmek, tüm dünyada bir detoks metodu olarak biliniyor. Bu trend varlığını hiç kaybetmediği gibi “raw food” la birlikte daha da popüler oldu. Türkiye’de dahil olmak üzere dünyada “juicing” alanında birçok girişim ve yatırım ortaya çıktı.Peki tam olarak nedir bu “juicing”? “Cold press” yöntemi ile yapılıyor, yani özel hidrolik bir press sıkacağıyla soğuk olarak presleniyor. Hatta evlerde kolayca yapılması için de çeşikli markalar katı meyve sıkacaklarını bu trende adapte ettiler.

Bu konularda ilginizi çekebilir