Anesteziden korkanlara birkaç güzel haber!
Anestezi korkusu çevremizde birçok insanda var. Bu nedenle çok küçük operasyonları bile yıllarca bekleten kişiler tanıyoruz. Bu grubun en büyük fobisi “uyanamamak”. Oysa bilim anestezi konusunda birçok yeniliğe imza attı. İşte “anesteziafobiklere” birkaç iyi haber...
Prof. Dr. Fevzi Toraman
Korku herkeste bir şekilde var. Ama durumun fobiye dönüşmesinden bahsediyorsak devreye farklı dinamikler giriyor. Yüksekten, karanlıktan, yalnızlıktan, sudan, uçaktan korkmak en sık rastlanılanlar. Bir diğer sık rastladığımız korku da anestezi. Parmağındaki 20 dakikalık küçük bir operasyondan bile bu nedenle kaçanları, hayat kalitesini yükseltecek önemli bir operasyona sırf bu nedenle girmeyenleri görüyoruz çevremizde. Hepsinin ortak endişesi ise uyanamamak. Oysa anestezinin tarihi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Tıbbın en eski yöntemlerinden biri bu. Eski olmak anesteziyi üzerinde en çok çalışılan, gelişim şansı yüksek bilim alanlarından biri haline de getiriyor. Anesteziolog Prof. Dr. Fevzi Toraman, özellikle son 30 yılda hasta güvenliğini en üst düzeye çıkaran bilimsel ve teknolojik gelişmeler olduğunu, bu nedenle duyulan korkuların yavaş yavaş giderilebileceğini belirtiyor. Toraman bir de uyarıda bulunuyor: “Bu korku büyük ya da küçük operasyonların yıllarca ertelenmesine, hatta hiç yapılmamasına neden oluyor. Dolayısıyla tedavi gerçekleşmiyor. Sorun küçükken büyüyor ve hayati tehlike oluşabiliyor.”
Birçok hastanın ameliyat kararı verildiği andan itibaren yapılacak işlemden daha çok alacağı anestezi hakkında endişe ve korkuya kapıldığına dikkat çeken Toraman, “Yaygın olarak kullanılan genel anestezi sırasında hastanın bilinci, ağrısı ve refl eksleri, ilaçlarla geçici olarak ortadan kaldırılıyor. Elbette bu üç unsurun ortadan kaldırılması, sonucu ölüme varabilen riskleri de beraberinde getiriyor. Ancak özellikle son 30 yıl içindeki gelişmeler bu endişeleri yersiz kılıyor” diyor. Toraman’ın verdiği bilgilere göre 2000’den itibaren bu alanda önemli yenilikler yapıldı. Monitörler gelişti ve hastaların takibi anlık, doğru şekilde mümkün kılındı. Bütün bunlar anestezi sürecinin güvenliğini üst noktaya taşıdı. İşte Toraman’ın anezteziafobiklere müjde niteliğindeki yeni haberleri...
Risk değerlendirmesi
Anestezi sırasında yaş, cinsiyet, kilo gibi faktörlere eşlik eden kronik ya da farklı hastalıkların varlığı gibi hem hasta, hem de cerrahi işleme ait bazı riskler var. Eskiden hastaların sadece nabız ve tansiyonuna bakılırken, bugün daha ayrıntılı olarak ve çok daha fazla parametrelerle değerlendirme yapılıyor. Hastanın karşılaşabileceği tüm riskler, risk skorlama sistemlerinden (uluslararası kullanılan bir risk değerlendirme skalası) faydalanarak belirleniyor. Bunlarhasta ile paylaşılıyor. Ameliyatta izlenecek yol haritası çok daha kolay ve ayrıntılı olarak tespit ediliyor. Bunları anestezi doktorunuzla konuşun.
Monitörler çok gelişti
Anestezi alan her hasta mutlaka monitörize ediliyor ve farklı parametrelerle izleniyor. Düşük riskli hastalara kalp grafisi, kan basıncı ve kan oksijen doygunluğu gibi temel monitörizasyon uygulanırken, yüksek riskli hastalar ise ileri gelişmiş parametrelerle izleniyor. Bunların başında hayati önem taşıyan “bölgesel beyin oksijen doygunluğunun izlenmesi (rSO2)”, dokuların oksijenlenme ve oksijeni kullanma doygunluğu (StO2), vücut sıvı durumunun değerlendirilmesi (PVI), anestezi derinliğinin izlenmesi (BIS) ve ağrı düzeyinin belirlenmesi (ANI) geliyor.
Yeni ilaçlar var
Anestezi sırasında ilaç verip de uyutulamayan kişi neredeyse artık kalmadı. Burada sadece uygulanan doz farklılaşıyor. Anestezi süreklilik arz eden bir süreç. Yani ameliyat boyunca ilacın kandaki seviyesi sabit tutulmaya çalışılıyor. Aynı zamanda her ilaç için belli bir uyanma süreci var ve biz ilacı kestikten ne kadar süre sonra hastanın uyanacağını biliyoruz.
Ağrı düzeyi takip ediliyor
Anestezi ile ilgili olarak en sık sorulan sorulardan biri de, “Acaba ağrı duyar mıyım” oluyor. Bugün anestezi sırasında farkındalık olarak tanımlanan hastanın duyması, yapılanları hissetmesi ve ağrı algısı objektif olarak izlenebiliyor. Hasta ameliyat sırasında ağrı duymaya başladığında, kalp hızı ve kan basıncı arttığından bunu görebiliyoruz. Teknolojideki gelişme sayesinde bugün daha kalp hızı ve kan basıncı artmadan bu değişikliği monitörden tespit edip önlem alabiliyoruz.
Yeni solunum cihazları akıllı
Yeni teknoloji ürünü sonulum cihazları sayesinde “kalp debisi” denilen kalp atışının yeterli olup olmadığı da izlenebiliyor. Daha önceleri çok kısa süreli anestezi gerektiren işlemlerden sonra akciğer problemleri yaşanabiliyordu. Bugün koruyucu ventilasyon olarak tanımlanan akciğeri koruyucu bir strateji uygulanıyor. Hasta, iyi bir ventilasyon stratejisi ve iyi bir cihazla ventile edildikten sonra akciğerin çalışmayan kapalı alanları da açılarak performansın artması sağlanıyor.