Açlık sinyalleri veren duygularınız olabilir!
Tabağınızı her zamankinden fazla dolduruyor ve isteseniz de bunun önüne geçemiyorsanız, stres seviyenizi kontrol edin. Uzmanlar, mutsuzluk anında oluşan duygu boşluğunu yemekle doldurmanın kısır döngü yaratacağını belirtiyor.
SİBEL SANCAKLI
Düzensiz beslenme ve sağlıksız yiyeceklere eğilimi olanların fazla kilo riski taşıdığı artık bir gerçek. Araştırmalar, dünyada 650 milyon obez olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de ise bu oranın yüzde 20'leri aştığı biliniyor. Sorun gittikçe büyüyor ve hemen herkesin ilk baktığı nokta kilo alımının kaynağı. İşte bu noktada olayın boyutları fiziki şartları aşıp duygulara kadar ulaşıyor.
Geçtiğimiz günlerde Novo Nordisk Türkiye ve Medipol Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Eczacılık Günleri Etkinliği'nde de obezite masaya yatırıldı. Etkinlikte söz alan Psikolog Dr. Beyza Bayraktar, aşırı yeme refl eksinin duygusal boyutlarını dinleyicilere aktardı.
Bayraktar'a göre belli saatlerde artan, canımız sıkılınca had safh aya ulaşan ya da sosyal ortamlarda durduramadığımız yeme isteği normal. Tedbir alınması gereken durum, bu dönemler geçince yeme eğiliminin normale dönmemesiyle ortaya çıkıyor. Bu dönemler geçince acilen yeme isteğinin eski haline dönmesi gerektiğini söyleyen Bayraktar, bu konuda karşımıza çıkan en büyük engelin alışkanlıklar olduğunu ifade ediyor. Diyor ki, "Çocukluktan itibaren ebeveynler çocuklarına acıkmadan yemek yediriyorlar. Dolayısıyla vücut açlık-tokluk sinyalleriyle ilişkisini kesiyor. Normal yeme alışkanlığı, kişinin gerçekten acıktığında mide sinyallerini dinleyerek yemek yemesidir. Çocukluktaki hatalar nedeniyle bireyler bunu kaybediyor."
Pasta mı, haşlama sebze mi?
Diyetler genellikle ertelenen başlangıçlar olarak yer alıyor çoğumuzun hayatında. Bayraktar, bunun duygusal şifresini şöyle çözümlüyor: "Bir dilim çikolatalı pasta varken haşlanmış sebze yemem gerekecek. Şu anda buna hazır değilim, daha sonra yaparım. Zaten diyeti bozmuştum, şimdi uygun zaman değil."
Duygulara kulak verin
Bayraktar'a göre toplumda duygusal sorunlar her zaman ertelenme eğiliminde. İnsanlar sosyolojik olarak da psikolojik destek almaktan kaçınıyorlar. "Aman benim psikoloğa ne ihtiyacım var. O parayla bir ayakkabı alırım. Derdimi zaten konu komşuya, arkadaşa anlatırım" yaklaşımının yanlış olduğunu söyleyen Bayraktar, bunun sadece sorunları hasır altı ederek büyütmeye yaradığını belirtiyor. İnsanların çoğunun duygularını ifade etmedikleri ortamlarda büyüdüklerinde sağlıklı duygu düzenleme becerilerini geliştiremediğine de dikkat çeken Bayraktar, bu durumda yaşanılan birçok sağlık probleminin temelinde duygular olduğunun da fark edilemediğini vurguluyor. Diyor ki, "Psikolojik olarak sorunlarımızın farkına varmayınca başkalarına öfk eleniyor, çevremizi suçluyoruz. Bu da beyinde stres oranını artırıyor. Vücut kendini korumaya almak için mutlu olacağı eylemlere yöneliyor. Bu durumda birçoğu için çözüm, mutluluk verecek ve çoğu yüksek kalorili yiyecekler tüketmek. Bu da kalıcı kilolara neden oluyor."
Ya hep, ya hiç mantığı doğru değil
Kilo yönetiminin yanısıra psikoloji alanında egzersizin, depresyon ve kaygıyla baş etmede gerçekten etkin bir yöntem olduğunu belirten Bayraktar, "Diyet yaparken yanında egzersiz de olmalı diye kendinizi koşullandırmayın" diyor. Bayraktar sözlerini, "Kendinize küçük hedefl er koyarak başlayın. Sadece kilo yönetimi için değil aynı zamanda duygu düzenleme becerilerinizi geliştirmeniz için de bu çok önemli" diye tamamlıyor.
Yemek duygularınızın önüne geçmesin
Sağlıklı duygu düzenleme becerilerimiz gelişmediği takdirde kendimizi dinlemediğimiz ve ifade etmediğimiz her bir duygunun yerine yemeğin geçtiğini vurgulayan Bayraktar'a göre bu durum ciddi sonuçlar doğuruyor. "Yemek eğer acıdan kaçınma yöntemi haline gelirse kişi kendini 'araf'a sokar. Duygularını hissedemez" diyen Bayraktar, sıkıntı veren duygunun kabullenilmesi gerektiğini ve başa çıkma yöntemlerinin araştırılmasını öneriyor.
Aktivite edinin
Bayraktar'a göre, eğer stresi dengeleyemiyorsak hayatımıza bize keyif veren aktiviteleri sokmamız gerekiyor. Bunun için ilk adım olarak nelerden keyif aldığımızın keşfi olmalı. Bayraktar, "Mutlaka bir şeyi tutkuyla yapmanıza gerek yok. Önemli olan insanın kendisine vakit ayıracağı, keyif alacağı dakikalar yaratması. 'Stres olduğum an yemek arıyorum' demek yerine stresi belli bir düzeye indirmek gerek. Bunun için de genel olarak olumlu duygu durumunuzu artırmalısınız" diyor.