İyi bir işi kaybetmenin stresi daha büyük

France Telecom'daki intiharlara yakından bakış

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Fransa, ülkenin en büyük şirketlerinden France Telecom'un son bir senede 24 çalışanının intiharı nedeniyle, bugünlerde uluslararası medyayı meşgul ediyor. Şirket 2006-2009 yılları arasında krizin de artan etkisiyle 22,000 çalışanını erken emekliliğe ayırdı. Ekonomik koşullarla sonuna kadar zorlanan çalışma şartları, halen işi olanlar için dahi, stresi ve güvensizliği arttırmaktaydı. Fransız hükümeti, France Telecom'un patronu Didier Lombard'dan işyerinde stresi azaltması için somut adımlar atmasını talep etti. Anlaşılıyor ki intiharlar, modernizasyon programı adı altında gelen köklü değişikliklerin sonucu. Financial Times'a göre son iki intiharın sebebi çalışanların şirkette yapılan değişikliklere dayanamaması. %27'si Fransız hükümetine ait olan France Telecom, telekomünikasyon sektöründe Alman ve İngiliz şirket evlilikleriyle kıran kırana giden rekabeti göğüslemede geride kalmamış olsa da, iç politikalarında intiharların önüne geçmede başarılı olamamış durumda.

Sadece France Telecom'da 24 intihar yüksek bir sayı olarak öne çıksa da, toplam 102 bin çalışanı olan bir şirket için bu oran ortalamaların altında kalıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün 2005 verilerine göre, Fransa'da her 100 bin kişiden 26 erkek ve 9 kadın işten kaynaklanan sebeplerden intihar ediyor. Üstelik bu veriler, Japonya, Belçika ve Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin oldukça gerisinde. ABD'de ise, her 100 bin kişiden 17 erkek ve 4 kadın intihar etmekte. Fransa'da iş güvenliği kuralları ve haftalık çalışma süresinin 35 saat olması çalışanlar için kağıt üzerinde fazlasıyla yeterli görünse de pratikte her şey farklı uygulanıyor.

İntihara işyerinin etkisi

Hayatına son vermek gibi radikal bir kararın alınmasında işyerinin nasıl bir etkisi olabilir? Modern çalışma hayatı günümüz insanını mesai saatlerini aşan bir çalışma temposuna itiyor. Çalışanlar ailelerinden çok iş arkadaşlarını görüyorlar, duygu ve düşüncelerini paylaşıyorlar ve birbirinden etkileniyorlar. Stokholm ve Oxford Üniversiteleri'nde yapılan çalışmaya göre, işyeri kaynaklı intiharların sayısı gün geçtikçe artıyor ve beraber çalışanların arasında intihar vakaları yaygınlaşıyor. Her yıl bin 500 İsveçli hayatına son vermeyi seçiyor. İntihara yönelten sebepler değişkenlik gösterse de, insanlar bulundukları çevrenin etkisinde kalıyorlar. Araştırmaya göre, aile içinde intihar vakası görülmesi kişinin intihar eğilimini artırırken, aynı işyerinden bir çalışanın intihar etmesi de diğer çalışanların intihar riskini arttırmakta etkili olabiliyor.

Amerikan Çalışma Bakanlığı'nın verilerine göre, 2007'den 2008'e iş yeri kaynaklı intihar vakalarında yüzde 28 oranında artış görüldü. Amerika'da 2008'de 251 intihar vakası rapor edilmişti. Amerika'da intihar vakalarının yüzde 94'ü erkek. İntihar edenlerin yüzde 36'sı 45-54 yaş arasında. İntihar vakalarında ezici çoğunluk yüzde 78 oranıyla beyaz Amerikalılar. İntihar eden çalışanların yüzde 14'ü ise yönetim düzeyinde. Bu verileri değerlendirirken, Amerikan toplumunun yapısını dikkate almak gerekli. Amerikalılar'ın çoğu kendini işiyle özdeşleştiriyor, işini kaybedenler adeta kendi benliklerini kaybediyorlar ve kendilerini büyük bir bunalım içinde buluyorlar. İşini kaybetmekten korkanlar ise güvensizlik duyuyor ve özgüvenleri sarsılıyor. Kendilerinin ve ailelerinin gelecekleriyle ilgili endişe duyuyorlar. Böyle bir bunalımdan nasıl kurtulacaklarını bilemez halde çareyi ölümde arıyorlar.

İşyerinde intiharla mücadele

İK ve şirket yönetimi işyerinde intiharlarla nasıl mücadele etmeli? Müdürler nasıl takımlarını intihara karşı koruyabilir? Yöneticiler nasıl bir yaklaşım sergilemeli?

İnsan kaynakları departmanının öncelikle çalışanın en değerli kaynağı olduğunun bilincinde olması ve politikalarını çalışana göre oluşturması gerekli. Çalışanların işyeri problemleriyle ve stresle daha rahat mücadele etmesi için şirketler yol gösterici programlar düzenlemeli. Tabi ille kurumsal, büyük bütçeli stres yönetimi programlarına ihtiyaç yok. Yöneticilerin iletişime ve yardımlaşmaya açık olması ve bunu çalışanlara hissettirmesi öncelik. Şirket yönetiminin açık kapı politikası yönetici ve çalışan arasındaki duvarları kaldırmak ve ortamı rahatlatmak için yararlı bir uygulama olabilir. Çalışanlar daha rahat hissettikleri bir ortamda iletişime açık bir yöneticiye kendilerinin çözemedikleri sorunları açabilir, intiharı akıllarından geçirmeden önce başka çıkış yolları arayabilirler. Çalışanları tanımak, ani çıkışlar, içine kapanmak, diğerleriyle ilişkiyi kesmek gibi karakter dışı davranışları fark etmekte ve zaman kaybetmeden yardım eli uzatmakta etkili olacaktır.

Kişiyi intihara iten güç: Depresyon

Bir çalışanınızı birkaç aydır sıkıntılı mı görüyorsunuz? Yeni projelere başlarken büyük heyecan duyan iş arkadaşınız oldukça ilgisiz mi davranıyor? Önemli bilgileri unutuyor mu? Zaman zaman olaylara normalden fazla mı tepki veriyor? Konuşmalarında aşırı duygusal, kimi zaman huzursuz mu? İş arkadaşlarıyla sosyalleşmekten kaçınıyor mu? Yıllardır beraber çalıştığınız arkadaşınızın hareketlerini veya tepkilerini kestirmekte zorlanıyor musunuz?

Bu belirtiler, derin bir depresyonun işareti olabilir. Profesyonel bir yönetici veya iş arkadaşı olarak çok geç olmadan arkadaşınıza yardım eli uzatmalısınız.

Bu tür davranışlar sadece depresyonda olan çalışanı değil, çevresindekileri de negatif yönde etkiler. Depresyon tedavi edilmezse, kişiye, çevresindekilere ve şirkete büyük zararlar verebilir. Önemli projelerin zamanında yetiştirilememesi, şirkete büyük maddi zararlar verecek hataların yapılması, toplantıları atlamak, verilen bilgileri unutmak, çalışma arkadaşlarıyla kavga etmek, işe hep geç kalmak, normal iş yükünü kaldıramamak ve bu konuda yardım talep etmemek takım arkadaşlarına, departmana hatta şirkete öngörülemeyen maddi manevi başarısızlıklar getirebilir.

Peki, kişiyi depresyona sevk eden nedenler nelerdir? Güvensiz tatmin vermeyen bir iş ortamı, yüklü borç veya evde hastalık gibi bireyin kişisel problemleri, beklenen terfinin yerine getirilmemesi, yapılan işin hakkını vermeyen maaş, takdir görmeme hissi, yönetim ile yetersiz ilişki, monoton iş, çalışana yeteneklerini kullanma fırsatının verilmemesi, çok baskı altında kalması, sağlık problemleri... biri veya birkaçı bir arada kişiyi içinden çıkamadığı bir bunalıma götürebilir.

Eğer bir çalışma arkadaşınızda bu tür davranışları gözlemliyorsanız nasıl yardım edebilirsiniz?

Arkadaşınızın yanlış anlamayacağı şekilde işle ilgili yardım edebileceğinizi söyleyebilirsiniz. Bir sıkıntısı varsa, dinlemeyi önerebilirsiniz. Samimi davranıp sadece dinlemek bile bazen çok rahatlatıcı olabilir. Konuşarak ve küçük değişiklikler yaparak çalışan bunalımlı ruh halinden yavaş yavaş sıyrılabilir.

Yönetici olarak ise, çalışanla kurulan doğru diyalogla yapıcı çözümler üretmek mümkün olabilir.Yönetici, çalışanıyla durumu görüşmek için fırsat yaratabilir. Kişisel problemleri çözmesi için birkaç gün izin verebilir ve onun yanında olduğunu göstererek işle ilgili, çalışanın endişelenmemesini sağlayabilir. Kişinin profesyonel yardım alması için onu ikna edebilir. İş rutininde değişiklikler yaparak çalışanı rahatlatabilir. Sıkıntı çalışanın yetilerini kullanamamasıysa, yetkinliklerine daha uygun yeni projelerde çalışana görev verebilir. Yönetici kişinin güvenli bir ortamda çalışmasını sağlayabilir. Yeni zorluklarla ve projelerle kişiyi işin içine alabilir. Eğer çalışanın üzerinde çok iş varsa, iş yükünü diğer çalışanlara delege ederek hafifletebilir. Yöneticinin depresyonda bir çalışanıyla, diğer çalışanlarına aksettirmeden, nasıl özel olarak konuşması gerektiğini iyi bilmesi gerekir.

İşyerinde Depresyona Karşı Ulusal Projeler

ACOEM - ABD

Amerikan Mesleki ve Çevresel Tıp Koleji'nin (American College of Occupational and Environmental Medicine (ACOEM)) açıklamasına göre, işyerinde depresyon işgücünün performansının azalmasına yol açıyor. ACOEM işe gelmeme ve işte olup tamamen işe konsantre olmamanın depresyonun en temel göstergelerinden olduğunu ve depresyondaki çalışanların bu tür davranışlarının senede Amerika genelinde 36 milyar dolarlık kayıba neden olduğunu belirtiyor.

Bu büyük iş kaybının önlenmesi ve depresyonun tedavi edilmesi için depresyonla mücadele, erken tanı ve tedavi alanlarında yeni programların oluşturulması destekleniyor. Birçok depresyon hastası hastalığın farkında değil, dolayısıyla tedavi görmüyor. Kalp veya solunum hastalıkları gibi fiziksel semptomlar görülmediği için de çoğu zaman gözden kaçıyor. Oysa, ruhsal semptomların işyerindeki performansa yansımaları uzun dönemde çok daha yıkıcı olabiliyor.

Masto - Finlandiya

Finlandiya Sosyal Hizmetler ve Sağlık Bakanlığı Kasım 2007'de işyerinde depresyonu azaltmak amacıyla Masto projesini hayata geçirdi. 2011 baharına kadar sürecek proje hem aktif olarak çalışma hayatında olan hem de işsiz kişileri hedefliyor. Kamu sektörü, sosyal ortaklar ve gönüllü sektörün içine alıyor. Proje özellikle farklı partilerin depresyona karşı beraber çalışmasını ve birbirlerini yeni projelerle sürekli bilgi paylaşımıyla desteklemesini hedefliyor. Amaç, iş ortamında ruh sağlığını desteklemek, depresyonu engelleyen aktivitelerde bulunmak, depresyonun erken saptanmasını ve tedavisini sağlamak, ve depresyondan çıkan çalışanlarının rehabilitasyonunu ve işe dönüşünü kolaylaştırmak.

Hayatta kalmak, yaşam savaşı vermek insanın en temel içgüdüsü. Tsunami, deprem gibi doğal felaketlerde bile her zaman hiç ümit kalmayıncaya kadar insan mücadeleyi elden bırakmıyor. Son nefesine kadar kendini ve sevdiklerini kurtarmaya çalışıyor. Kendini öldürmek ise insan doğasına tamamen aykırı bir eylem. Kişinin tüm mücadele azmini bıraktığı, pes ettiği veya artık yeter bu çektiklerim dediği bir anın sonucu. İş hayatındaki taşınamayacak yükler yüzünden intihar etmek 21. yy'ın çalışma ve yaşam şartlarının ne kadar ağırlaştığının göstergesi. Fakat, hiçbir zaman en temel varoluş içgüdümüzü unutmayıp, savaşmaya devam etmeliyiz. Tek başına veya iş arkadaşlarının, ailelerin ve profesyonellerin yardımıyla...

www.datassist.com.tr