Bilgi kirliliğinin önüne geçmek mümkün mü?
Özellikle kriz anlarında sosyal medya platformlarında paylaşılan bilgiyi süzerek bilgi kirliliğinin önüne geçmek mümkün.
Yaşanan terör olayları, darbe girişimi, bölgedeki olumsuz gelişmeler derken 2016 yazı bir türlü uyanamadığımız bir kâbusa dönüştü... Bir çok kişi travma sonrası stres bozukluğuna varan semptomlar gösteriyor, isteksizlik, uyku ve panik bozukluklarıyla doktorlara koşuyor… Pazarlama iletişimi sayfasında bu okuduklarımızın ne iş var diyebilirsiniz, ancak odağında insan olan her iki disiplin de normal hayatın akışında kendini ortaya koyabilir. Savaş, darbe, afet gibi olağanüstü durumlarda ise reklam, pazarlama gibi konulardan her şey normalmiş gibi bahsedemezsiniz. Bu yüzden de özellikle kriz durumlarında iletişimin öneminden ve sosyal medya kullanımında bilgi kirliliğinden bahsedeceğiz. Girdiğiniz her bir iletinin kartopu etkisi yaratacağı anlarda, sorumlu bir birey olduğunuzu hatırlamak belki de oluşacak çorbada tuzunuzun eksik kalmasını sağlayacak en önemli etken.
Okur ile medya ilişkisi dönüşüyor
Son yılların gerçeği medya ile okur arasında giderek cıvıltıya dönüşen ilişki… Bugün sosyal hesaplarını başarıyla kullanan, okuyucusuyla interaktif ilişkiye önem veren ve hatta takipçilerinden beslenen yayınların sadık okuyucularının omuzlarında yükseldiğini görüyoruz. Kullanıcılar kendi içeriklerini, ürettikleri bilgileri milyonlarla paylaşabiliyorlar. Ancak tüm bu içerik kontrolsüzce ortaya saçıldığında ortaya dev bir bilgi kakofonisi çıkıyor. Özellikle kriz dönemlerinde bu bilgilerin doğruluğu hayati olabiliyor ve kişisel bir öncü filtreleme mekanizmamız olması da bu krizlerin şiddetini azaltabiliyor. Mesela Gezi döneminde ortaya çıkan ‘kesin bilgi mi?’ sorusu yine kullanıcılar arasında oluşan haber doğruluğunu onaylama/süzme mekanizmasından başka bir şey değildi…
İletişim kanalları açık olmalı
Kriz durumları zamanın en kritik olduğu anlar. Saniyelerin, dakikaların önemli olduğu bu anlarda iletişim kanallarının açık olması oldukça önemli. Ülkemizde hemen her terör saldırısından sonra gelen güvenlik amaçlı yayın yasakları ve sosyal medya yavaşlatmaları bu süreçte maalesef olumsuz rol oynuyor. İletişim kanallarını tamamen kesmek yardıma ihtiyaç duyanların seslerinin duyulmasını engellerken, hayati bir organizasyonun hızla gerçekleşmesinin de önüne geçiyor. Öte yandan sansür olarak algılanan bu yavaşlatmaların ülke imajımız için olumlu olduğunu da söyleyemeyiz. Bugün dünyanın hemen her ülkesinde yaşanan terör olaylarında, devletlerin böyle bir yasağa başvurmak bir yana tam tersine iletişim kanallarını tamamen açtıklarını, hatta sosyal medyayı etkin bir şekilde kurbanların yakınlarına ulaşmak, halkı bilgilendirmek ve sakinleştirmek için kullandıklarını görüyoruz.
Bilgi arttıkça kirlilik de artıyor
Etrafta dolaşan bilgi arttıkça doğruyu bulmak da bir o kadar zorlaşıyor. Yanlış bilgiler de en az doğru bilgiler kadar hızlı yayılıyor, öyle anlar oluyor ki dünyada ne olup bittiğine dair bilgiye haber kanalları ya da gazetelerden çok daha hızlı şekilde, sosyal medyadan ulaşıyoruz. Mesela son dönemde yaşanan terör olaylarında görgü tanıklarının paylaştıkları bilgiler ilk olarak sosyal medya aracılığıyla yayıldı. Okur / izleyici de çok kanallı ortamla giderek dönüşüyor. Artık kimse bir gazeteyi eline alıp satır satır okumak istemiyor. Bunun yerine beğendiği bir cümleyi tweet atabilmek, yayınla/ yazarla interaktif ilişki kurabilmek, tıklamak, favorilere atıp sonra okuyabilmek istiyor. Bunu anlayan dünyanın önde gelen yayınları takipçilerini ‘ortak bir amaç uğruna bir araya gelen insanlar’ olarak konumluyor ve bir işbirliği yapıyor. Bilgi alışverişinde bulunmak, onların yorumlarını almak, olay yerinden görsel/video alma konusunda da onlara güveniyor.
Twitter en hızlı bilgilenme ağı
Bilginin en hızlı yayıldığı ağ şüphesiz ki Twitter. Bu hız özellikle kriz anlarında bir yandan inanılmaz bir avantaj sağlarken yanlış veya dikkatsiz ellerde ciddi silaha dönüşebiliyor. Yalan bir haber çok takipçisi olan bir kullanıcı aracılığıyla bir anda milyonlarca insana ulaşabiliyor. O zaman da delinin birinin kuyuya fırlattığı taşı çıkarmak mümkün olmuyor. Çok kısa bazı güvenlik kontrolleriyle bu tip manipülasyonların önüne geçebilirsiniz.
Profili inceleyin
Paylaştığınız içeriğin kim tarafından yayıldığına bakın. Kişinin profilini ve diğer tweetlerini inceleyin. Ayrıca hesabın ne zaman açıldığını kontrol edin. Yeni açılmış, daha önce birkaç tweeti olan hesaplara şüpheyle yaklaşmakta fayda var. Resmi kurumlarda çalışan kişiler yerine resmi kurum hesaplarını izleyin ve buradan gelecek açıklamaları dikkate alın. ‘Filancanın şurada çalışan amcası’ndan gelen bilgilere itibar etmeyin.
Görsel kullanımı hassas
Özellikle kriz durumlarında paylaşılan yaralı, ölü, patlama gibi fotoğrafl arın kullanımı toplumda infiale yol açabiliyor. Olumsuz duygular ve haberler çok daha büyük bir iştahla paylaşılıyor. Halbuki bu görselleri kontrol etmek oldukça kolay… Google ana sayfadan görsellere girip oradan da elinizdeki görseli arama çubuğuna yerleştirerek (veya URL’sini girerek) rahatlıkla görselin kontrolünü yapabilir daha önce farklı bir olayla ilişkilendirilip ilşkilendirillmediğini anlayabilirsiniz. ‘Bayrampaşa’da patlama’ diye paylaşılan fotoğrafın çok farklı bir olaya ait olduğunu görebilir, sorumsuzca insanları panikletmenin vicdan azabını yaşamaktan da kurtulursunuz. Günün sonunda akılcı, sakin davranmak ve basit birkaç taktik uygulayarak bilgi kirliliğinin önüne geçmek elimizde. Aynen çevre kirliliği gibi sosyal medyayı da temiz tutmak lehimize… Milyonlarca bilginin serbestçe gezindiği bir ortamda önümüze gelen bir bilgilere şüpheci yaklaşmakta fayda var. Özellikle kriz anlarında sorumlu paylaşımlarla istenmeyen durumların önüne geçebilir, yurttaş gazeteciliğinden iyi bir not alabilirsiniz…
İçeriklere dikkat
Sosyal medyada özellikle siyasi gündemin yoğun olduğu kriz anlarında sıkça bilgi kirliliğine denk gelebiliyoruz. Bu gibi durumlarda, özellikle resmi kurumlar tarafından yapılan açıklamaları dikkate almakta fayda var. Onların sosyal medya hesabını takip etmeye (özellikle Twitter), doğru bilgilere ulaşmaya çalışın. Doğruluğunu ve kaynağını kanıtlayabildiğiniz tüm bilgi ve belgeleri siz de paylaşın. Özellikle paylaşımlarınıza kaynakça, bilgi ve diğer ek dökümanları ekleyerek bilgi kirliliğinin önüne geçmeye çalışabilir, yurttaş gazeteciliğinin başarılı bir sınavını verebilirsiniz.
Facebook jandarma
Sürekli yayılan bir yanlış bilgi. MİT’in ya da Jandarma Genel Komutanlığı’nın “Sosyal Ağ Bildirgesi” gibi bir belgesi yok. Yapmadığınız paylaşımdan ceza almazsınız. Ayrıca verilerinizin kullanılması durumunda TCK kapsamında sorumluluğu Facebook’a devredemezsiniz. Facebook’ta böyle bir güvenlik açığı da yok.
T24 görsel
Ankara’dan olduğu iddia edilen yukarıdaki fotoğrafın Mısır’dan olduğu basit bir aramayla bulunabiliyor
Asker fotoğrafı
Kafası kesilerek öldürüldü denilerek paylaşılan fotoğraf Burak Salıvermez isimli bir vatandaşın askerlik fotoğrafı olarak Facebook’a yüklediği görsel. Facebook ve Instagram hesaplarından yaptığı açıklamayla bunu belirtti.