Zirvede yer açın, kadınlar geliyor!
Feminen özellikler sessiz ve derinden erkek egemen iş hayatına sızıyor.
Geçtiğimiz ay Financial Times’ta London Business School öğretim görevlisi Lynda Gratton’un yazdığı kadının iş dünyasını nasıl şekillendireceği üzerine yazısı dikkat çekiciydi. Yeni çalışmalar profesyonel çalışan kadınların yeni bir küresel elit grup oluşturduğunu göstermekte. Bu üst düzey kadın yöneticiler yönetime feminen nitelikler taşıyorlar. Esneklik, empati ve her seviyeden geribildirime açık olmak gibi feminen bir karakter önümüzdeki günlerde iş dünyasını değiştireceğe benziyor.
Kadın yöneticilerle ilgili yeni çalışmalar profesyonel çalışan kadınların yeni bir küresel elit grup oluşturduğunu gösteriyor. Alison Wolf’un kaleme aldığı ‘XX Faktörü: Çalışan Kadınlar Nasıl Yeni Bir Cemiyet Yaratıyor’ 464 sayfalık bir kitap. Bir diğer yeni yayın ise, John Gerzema ve Michael D’Antonio’nun yazdığı ‘Atena Doktrini: Kadınlar (ve kadın gibi düşünenler) Geleceği Nasıl Yönetecekler. Faceboook’un Sheryl Sandberg’ünün ‘Lean in’ kitabının satışları henüz hız kesmemişken kadın yönünden çalışma hayatını ele alan iki çalışma kitapçı raflarında yerini alıyor: İlk kitap kadının iş hayatındaki konumunu sağlam verilere dayandırarak gerçekçi bir resim çizmiş, diğeri yüzünü geleceğe çevirerek daha yoruma dayalı bir yol izlemiş.
XX Faktörü – Bugünün İş Hayatında Kadının Yeri
Wolf’un XX Faktör’ünde bugünün iş kültürünü yakından tanıyoruz. 73 sayfalık detaylı dipnotlardan yazarın klişeleşmiş söylemlerin ve yüzeyselin ötesine geçtiğini anlıyoruz. Wolf’un kitabı kadınların çalışma hayatındaki yerine ve etkilerine dair bir polemik değil. Wolf bugün sayıları dünya genelinde 70 milyona varan kadın çalışan elitin kayda değer başarılarını ele alıyor. Ekonomist kökenli Wolf aynı zamanda Londra King’s College’de kamu yönetimi alanında dersler veriyor, kadının iş hayatındaki yerini anlayabilmek için eğitim ve iş arasındaki ilişkiyi etüd ediyor. Dünya genelindeki bu güçlü kadınlar eğitimli, kariyerlerinde belli bir hedefe ilerleyen, uluslararası medyayı yakından takip eden kişiler.
Wolf’un ana argümanı, çok eğitimli kadınlarla az eğitimli kadınlar arasındaki uçurumun açılması üzerine kurulu. XX Faktörü’nde anlatılan kadınların en büyük zorlukları yarattıkları yaşamlarda örnek alabilecekleri rol modellerinin olmaması. Diğer yandan, kitap kadınlara kurumsal dünyada nasıl öne geçebilecekleri konusunda bir el kitabı değil, ilerlemeleri için ne yapmaları veya yapmamaları konusunda tavsiyelerde bulunmuyor. Wolf, elit bir kadın yönetici olmanın ne demek olduğunu analitik, akıllı, düşündüren ve detaylı bir araştırma haline getirmiş. Ayrıca, ne tür tercihler yapabilecekleri, bu tercihlerin ne gibi sonuçlar doğuracağını da ortaya koyarak kadın yöneticilerin gözleri bağlı geleceğe yürümelerine engel olmaya çalışıyor.
Efsaneleşmiş söylemler her zaman doğru değil…
1. Efsane: Kadın-erkek maaşları arasında eşitsizlik
Wolf araştırmasının sonucunda, alışılagelmişin dışında verilerle karşılaşıyor. Örneğin, kadınların aynı mevkilerdeki erkek iş arkadaşlarına göre daha az maaş aldığının gerçek dışı olduğunu yazıyor. OECD ülkelerindeki istatistiklere göre, kadın-erkek için en yüksek konumlarda maaşlar benzer. Daha az deneyim gerektiren pozisyonlarda ise maaşlar aynı.
Bu elit çevrenin evlenmesi konusunda da inanılan varsayımların üzerini çiziyor. Örneğin, hırslı elit adamların zengin koca parası yiyen çalışmayan veya gönüllü iş yapan kadınlarla evlenmesi genellemesini yanlış buluyor. Bunun aksine, çoğu zaman elit erkekler aynı çevrenin insanı elit kadınlarla evlenip kendi sosyal çevrelerinin içinde yetiştirdikleri elit çocuklar dünyaya getiriyorlar. Kariyerlerini yarım bırakmama adına elit kadınların birçoğu tam anlamıyla aile kurma yoluna girmiyor. İngiltere’de 1958 ve sonrasında doğan ve yüksek eğitim alan kadın ve erkeklerin %30’u 40 yaşına gelip çocuğu olmamış. Wolf’un araştırmasına göre, elit kadınların bir veya iki çocuğu oluyor. Bunun başlıca sebebi, geç çocuk sahibi olmak, çocuk bakımı, okul ve kolej ücretlerinin yüksek olması. İstatistiklere göre, az sayıda okumuş kadın iş hayatına ara veriyor, bilakis işlerini kaybetme veya şirket politikalarında söz sahibi olamama riskinden ötürü, kısa doğum izinlerinden sonra işlerinin başına dönüyorlar.
2. Efsane: Ev Erkeklerinin sayısı artıyor
Ev erkekleri de ev kadınları kadar kabul edilir bir yaşam biçimi. Hırslı kariyer kadınları prestijli işlerine devam ederken eşleri evde çocuklarına bakıyor. Bu sayede çocuklar bir ebeveynin sürekli ilgi ve sevgisini hissederken, en fazla maaş kazanan birey evin finansal ihtiyaçlarını gideriyor. Son dönemde ev erkeklerinin sayısının arttığına dair yazılıp çizilenler oldu. Wolf’un araştırmasına göre, hırslı kariyer kadınlarıyla evli ‘ev adamları’nın sayısında pek bir artış yok. Kariyer kadınları çoğunlukla çalışmayan ve çocuk bakan kocalar yerine gene kendi çevrelerinden kariyer adamlarını tercih ediyorlar. Anneler hem finansal hem de fiziksel ve manevi anlamda çocuklarına tek başına bakmak istemiyorlar, eşlerinin iyi, güvenilir ve çözüm üreten babalar olmasını istiyorlar.
3. Efsane: Çalışan anneyim çocuğuma zaman ayıramıyorum
İnanılanın aksine evde kalıp çocuk büyüten kadınlarla karşılaştırıldığında çalışan anneler ille de çocuklarına az zaman ayırmıyor. Belki ayırdıkları süre kısıtlı ancak sadece çocukla ilgilendikleri kaliteli bir zaman aralığı. Bunun en temel sebebi, elit gruba dahil çalışan kadınların bilinçli anneler olması: çocuklarını iyi yetiştirmek için planlı, disiplinli ve özenli bir beraber zaman geçirme düzeni kuruyorlar. Amaç, ille de sabahtan akşama çocukla beraber olmak değil, beraber olunan zamanı en etkin şekilde geçirmek. Çoğu üst düzey yönetici kadın bu konuda Çinli annelerden feyz alan ‘kaplan anne’ modelini benimsemekte. Örneğin, bir Amerikalı anne Wolf’a çocuğunu Harvard’a sokmanın full-time iş olduğunu söylüyor.
Kaplan anne kimdir?
Amy Chua Kaplan Annenin Savaş Marşı (Battle Hymn of the Tiger Mother) adındaki kitabını 2011 yılında yayınlamasıyla dünya genelinde ses getiren kritikler yükselmişti. 2 kız çocuğu annesi olan Chua Amerika’da yaşayan Çin kökenli bir anne olarak, Çinli annelerin Batılı annelere göre çocuk yetiştirmede çok daha iyi olduğunu iddaa ediyordu. Neden Çinli Anneler Daha Üstündür? başlıklı Wall Street Journal makalesi kitaptan alıntılar yaparak neden Çin usulü çocuk yetiştirmenin daha başarılı olduğunun altını çizdi ve Batı basınında büyük yankı uyandırdı.
Chua sıkı yönetim edasıyla kızlarını hemen hiç özgürlük tanımadan yetiştirdiğini, bu sayede çok iyi piyano çaldıklarını, Harvard’a girdiklerini anlatıyor. Kitabın genelini ‘kendiyle alay eden bir anı’ gibi değerlendirse de, Çinli çocuk yetiştirme sistemini bir başarı hikayesi ilan ederken, Batılıların tek önceliğinin çocuğun özgüvenini sağlam tutmak olduğunu söylüyor. Çinli aileler çocuklarının okulda çok başarılı olabileceğine inanıyor, eğer çocuk başarılı olamıyorsa bunu ailenin ebeveyn olarak görevlerini yerine getirmediğine bağlıyor. Kendi anılarından verdiği örneklerde küçük kızının bir piyano parçasını öğrenmede zorlanmasıyla ona nasıl yaklaştığını anlatıyor. En sevdiği oyuncağını bir hayır kurumuna vermekten, yemek vermemeye savurduğu tehditleri, kızına tembel, korkak ve acınacak biri olarak itham etmesine kadar aşağılayıcı ve zorlayıcı bir yol izliyor. Parçayı çalana kadar yemek yemesine, ara vermesine hatta tuvalette gitmesine bile izin vermiyor. Tüm bu işkence benzeri uygulamalar sonunda kız parçayı çalmayı tamamlıyor.
Chua’nın yönteminin kimi zaman uçlarda olduğu kesin ancak her yöntem gibi alınacak dersler mevcut. Çocuğun yeteneğini ortaya çıkarmak ve başarması için onu belli bir disipline sokmak anne-babanın görevi. Çocukların aklı kısa sürelerde bir konudan diğerine atlıyor, çocuklar için belli bir süreklilikte ve azimle aynı şeyleri yapmak sıkıcı ve yorucu olabiliyor. Burada annelerin işe el koyması, gerekli yönlendirmeyi ve kimi zaman zorlamayı yapması gerekli.
Çinlilerin otoriter modeli yaptırımlar üzerine kurulu, batılılar ise birçok izin verilen esnek bir modeli benimsiyor. Elit çalışan annelerin çoğu bu iki metodun kendilerine uygun sentezini yakalayıp çocuklarıyla geçirdikleri zamanı hem nitelikli hem de eğitici hale getirmeyi hedefliyor.
Wolf’un Çıkardığı Sonuçlar
Wolf’un eğitimli kadınlar üzerine çıkarımları şöyle özetlenebilir:
- Üst yönetimde kadınların oranı gelecekte %30 ila 40 aralığında olacak ancak 50/50 kadın-erkek dağılımına erişme olasılığı düşük.
- Annenin de babanın da çalıştığı evlerde çocuk yetiştirmek annenin ana görevi olmaya devam edecek. Yakın gelecekte kadının bu rolünü değiştirmeye herhangi bir eğilimi yok.
- 1960’lardan sonra kadın özgürlüğü gelişmeye başlasa da, evlilik ve çekirdek aile eğitimli çalışan kadınların en önemli öncelikleri.
Atena Doktrini: Geleceğin Feminen İş Dünyası
2. kitap Atena Doktrini’nde çocuk bakımı gibi kadını yumuşatan veya geride tutan rollerin artık tam aksine kadını ofis yönetiminde üstlere çıkaracağına inanılıyor. Dünyada sosyallik, birbirine bağlılık ve açıklık gibi feminen değerler önem kazanıyor. Beraber çalışma, iletişim ve katılımcılık gibi değerler klasikleşmiş erkeksi çalışma biçimlerinin önüne geçiyor ve insanları daha esnek, ortak çalışmaya ve değer yaratmaya sevk ediyor. Kadın bu sisteme çok daha yakın bir doğaya sahip.
Argümanlarını desteklemek için yazarlar; veri uzmanı ve sosyal stratejist olan Gerzema ve gazeteci D’Antonio 13 ülkeden 64.000 kişinin katıldığı çalışmalarında katılımcıların %57’sinin ülkelerindeki erkeklerin davranışlarından memnun olmadıklarını, %66’sının ise, erkeklerin kadınlar gibi düşünseler dünyanın daha iyi bir yer olacağını söylemişler.
Atena Doktrini’ne göre, analitik, kararlı, agresif ve bağımsız gibi erkekle özdeşleşen nitelikler liderlik, başarı ve mutluluk için yegane sıfatlar değil. Artık feminen özellikler olarak nitelendirilen önsezi, sadakat, esneklik, açık sözlülük ve empati kurmak da liderlerin vazgeçilmezleri arasında. Yazarlar, Izlanda’dan Hindistan’a kadar Atena Doktrini’nin – Yunan Tanrıçası Atena’nın sahip olduğu yukarıda sözünü ettiğimiz feminen niteliklerin – yükselişte olduğunu gösteriyor.
Kitaba göre feminen nitelikler 21.yüzyılın lokomotifi olacak. Eğer bu öngörü doğruysa, derinden bir değişim bizleri bekliyor. Yazarların böyle bir değişimin başını çekmek için şirketlere tavsiyesi çalışanları içine katan bir karar alma mekanizması üzerinde çalışmalara başlamaları. Atena doktrini hayata geçecekse, yarınlar empati ve her seviyeden işbirliği üzerine kurulacak.