Yeni yıl kararları ile bu kez değişebilir miyim?

Yeni yıl kararlarınızı verdiniz mi? Peki ya, uygulamaya başladınız mı? Her gün kendinizle mücadele mi ediyorsunuz? Pes etmeyin. Hedeflerinize ulaşmak size iyi gelecektir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

degisim_yelpazesi.jpg

 

Yeni yıl demek umut demektir, her şeyin daha güzel olacağı geleceğe bir adım daha yaklaşmak demektir. Her yeni yıla girerken kendimize sözler veririz. Kilo vermek, düzenli spor yapmak, daha çok çalışmak, aile ve arkadaşlara daha fazla zaman ayırmak, bir hobiye haftada birkaç saat ayırmak, kariyer değiştirmek, kişisel gelişime zaman ayırmak vs... ancak çoğu alınan karar bir iki hafta veya bir ay içinde savsamaya başlar ve bir de bakmışız ki her zamanki rutinimize dönmüşüz. 

İnsan ne kadar kendinden memnun olursa olsun değiştirmek veya geliştirmek istediği yönleri vardır. 2013'ün son günlerinde hepimiz seneyi değerlendirip tek tek yaptıklarımızı, yapmadıklarımızı, yapmayı isteyip yapamadıklarımızı masaya yatırdık. Karşımıza önümüzdeki sene neleri yapmak istediğimiz çıktı. Kendimize irili ufaklı sözler verdik. Kendine söz vermek iyidir güzeldir, ancak tutulduğu zaman anlam kazanır. Kendimize sürekli söz verir ve tutmaz durumda bulursak, kendimize olan güvenimizi ve saygımızı kaybedebiliriz. 

Yeni yılın ilk haftasını bitirirken sözlerin yavaş yavaş gevşetildiği veya alışkanlık haline getirilmesi istenen düzenin ufak ufak atlandığı bir dönemde olabilirsiniz. Gelin, Psychology Today dergisinde yeni yıl kararınıza nasıl sadık kalabilirsiniz? sorusunu Dr. Juliana Breines ile beraber ele alalım. Dr. Breines önümüze ters psikolojiye dayanan bir yol haritası koyuyor, kararlı bir şekilde kendinize verdiğiniz sözleri tutmak için yararlı ipuçları veriyor.

Hedefleriniz size birkaç beden büyük gelmemeli

2007'de  gerçekleşen bir çalışmaya göre, agresif yeni yıl kararlarının %88'inin tutulmadığını göstermekte. 2 haftadan fazla verilen kararlara sadık kalabilmek için ne yapmalı diye interneti dolaştığınızda birçok öneri karşınıza çıkıyor.. Ancak bütün mesele kendine söz geçirip nefsine yenik düşmemek ve sebat etmekte. Tabii öncelikle ulaşamayacağımız hedefler belirleyerek kendimize haksızlık etmemeliyiz. Hedef ne içinde kaybolacağınız şekilde size birkaç beden büyük gelmeli, ne de üzerinize tam oturmalı. Sizi ileri taşıyacak bir hedef belirleyin ve bu hedefe ulaşmak için gerçekleştireceğiniz adımları tek tek planlayın. Dev adımlar olmasın bunlar, küçük adımlar olsun. Böylece her adımdan yeni şeyler öğrenir, her adımda hedefe biraz daha yaklaşmanın keyfini çıkarırsınız.  Zaman zaman örneğin bir iki hafta içinde geriye bakmayı ihmal etmeyin, nereden nereye geldiniz ne aşamalar kaydettiniz görmek için. Her adım bir başarı her an bir keyif mi olacak? Tabii ki hayır… Ancak başarısızlıkların, en zor adımların ardında daha büyük bir başarma hissi olacağı kesin. 

Kararları uygulamak için çalışmaya istekli olun

Kısa süre içerisinde kendi aldığınız kararların size ek iş veya angarya gibi geldiğini göreceksiniz. Sizin yapmış olduğunuz seçimler yapmak istediğiniz şeylerden ziyade ödev veya zorunluluk halini alacak. Bu aslında şaşırtıcı olmamalı çünkü verdiğiniz birçok karar nasıl olmak istediğinizle, ne gibi yeni yetenekler kazanmak istediğinizle, kendinizi nasıl geliştirmek istediğinizle ilgili. Tüm bunlar da 'daha çok çalışmak' ve 'gayret etmek' anlamına geliyor. 

Düşünün ki aylardan sonra ilk kez spora başladınız koşu bandında 10 dakikadan sonra nefessiz kaldınız… tüm bedeniniz, kaslarınız yeter artık diye bağırıyor. Beyniniz ne diyecek? 10 dakika daha dayanabilirsin mi? Yoksa koşmanın birçok sakıncası olduğunu duyuyoruz zaten mi? Verdiğiniz karara tutunup vazgeçmemeyi mi seçeceksiniz? Yoksa bahanelere mi sığınacaksınız? 

Yorucu bir günün sonunda televizyonun karşısında sigaranızı mı yakacaksınız? Yoksa yeni hobinize konsantre olup aklınıza sigarayı getirmemeye mi çalışacaksınız?

Ters psikolojiye DİKKAT!

Öncelikle kendimizi yapmak istemediğimiz bir şeye zorlamak etkili olmayacaktır, hatta geri tepip insanı alışkanlığına daha da müptela hale getirebilir. Bir davranışta bulunmak konusunda baskı görürsek tam tersi davranışın güçlenmesi ile kendi hür irademizi kanıtladığımızı düşünürüz. Bu düşünce modeli ters psikolojinin özünü oluşturur, yasak meyvenin neden bu kadar çekici olduğunu gösterir. İşin ilginç yanı ters psikolojinin kendi kendimize verdiğimiz sözlerde de aynı şekilde işlemesidir. Bir çalışmada katılımcıların kendi kararlarıyla ilgili 'I will' (yapacağım) veya 'Will I?' (yapacak mıyım?) 20 kez yazmaları istenmiş. İlginç bir şekilde soru kalıbı yazanların olumlu cümle yazanlara göre hedeflerine daha bağlı hareket ettikleri gözlemlenmiş. Uzmanlar bu sonucu soru kalıbında daha fazla hür iradeye yer olmasına bağlamışlar.

Meşhur çocuk kitabı serisi Mrs. Piggle-Wiggle'de komşu çocuklarını sıradışı yöntemlerle eğiten ve kötü alışkanlıklarını kırmayı başaran Bayan Piggle-Wiggle'nin hikayelerini anlatır. Çocukların kötü alışkanlıklarını uç noktalara kadar yapmalarına izin verir ki, çocuklar kendi kendilerine yaptıklarının yanlış olduğunu anlayarak doğru alışkanlıklar edinsinler. Bayan Piggle-Wiggle'nin yöntemleri gerçekten sıradışıdır: Oyuncaklarını toplamayan çocuğun odasını bir oyuncak çöplüğüne çevirmesine izin verir, oda öyle bir hale gelir ki çocuk basacak yer bulamadığından odasından çıkamaz. Her şeye ukala ve kaba bir şekilde cevap veren çocuğa bir papağan getirir, böylece çocuk verdiği cevapların insanları nasıl hissettiğini anlar. Banyo yapmayı sevmeyen çocuğu banyo yapmaya hiç zorlamaz, günler günler geçer çocuk o kadar kirlenir ki üzerinde toprak birikir, topraktan turplar büyümeye başlar. Bu olaydan sonra çocuk her zaman banyo yapmak için can atacaktır. 

Bayan Piggle-Wiggle'nin yöntemleri çocuk istismarına girecek nitelikte olabilir ancak hikayelerden çıkarılacak ana fikir es geçilmemelidir: Eğer sağlıklı bir davranış şeklinin kalıcı olmasını istiyorsanız, karşınızdakine yaptırım uygulamayın, onunla savaşmayın, zorunluluk yerine o davranışı kişinin seçimi haline getirin. Çocuklara 'şöyle yapacaksın' demek yerine Bayan Piggle-Wiggle istediklerini yapmalarına ve yaptıklarının doğal bedellerine katlanmalarına izin vermekteydi. Çocuklar ve genç yetişkinler kimi zaman yaptıklarının sonuçlarını iş işten geçtikten sonra görürler. Örneğin, genç yaşlarda hızlı bir hayat yaşamak, az uyumak, sağlıksız beslenmek, spor yapmamak önemsenmeyebilir ancak 10 sene sonra organlar yavaş yavaş sorun yaşar, kalıcı olabilecek hastalıklar meydana gelir.

Ters Psikolojiyle Yapmak İstediklerinize Ulaşın

1. İstenilen alışkanlığı yasak meyve yapın. Kendinizi koşu yapmaya zorlamak yerine, kendinizi koşu yapmaktan men edin. Hatta daha da ileri gidin hiçbir fiziksel aktivitede bulunmayın. Merdiven çıkmayın asansör kullanın. Yürümeyin taksiye binin. Hep oturun ya da yatın. Bu durumu o kadar ileri götürün ki yürüyemez hale gelin. Tüm vücudunuz tutulmuş olsun. Bütün bu sözünü ettiklerimizi kafanızda hayal edin. Pasif olmaktan o kadar sıkılmış olacaksınız ki, koşmak heyecan veren bir aktivite haline gelecek. Koşuyor olabildiğinize şükredeceksiniz. 

2. Geleceğinizi hayal edin. Bundan 5, 10, 20 yıl sonra böyle mi olmak istiyorsunuz kendinize sorun. Eğer hayatınız, alışkanlıklarınız aynı şekilde devam ederse, sizi nasıl bir gelecek bekliyor? Yaşamınızda ufak tefek değişiklikler yaparak yaşam kalitenizi nasıl yükseltebilirsiniz? İlle de yaptıklarınızı en uçlara götürüp olabilecek en kötü sonuçları hayal etmenize gerek yok. Alışkanlıklarınızın, davranışlarınızın orta ve uzun dönemde size nasıl yansıyacağını bugünden öngörebilirsiniz. Bir değişiklik yapmazsanız bugünden önlemini alabileceğiniz birçok sorunun yarının kaçınılmazı olduğunu göreceksiniz. 
Akıllı tercihler yaparak harekete geçin.

3. Kötü alışkanlıkların iyi yönleri var. Neden kötü alışkanlıkları kolaylıkla kıramıyoruz? Çünkü iyi tarafları yok değil. Kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyorlar, rahatlatıyorlar, problemlerimizden uzaklaştırıyorlar, enerji veriyorlar veya sakinleştiriyorlar, diğer insanlarla ilişki kurmamıza yardımcı oluyorlar. Kabul tüm bunlar sigara, televizyon seyretmek, bilgisayar oyunu oynamak gibi kötü alışkanlıkların avantajları olabilir. Peki ya kötü tarafları yok mu? Sağlığınızın bozulması, zaman öldürmek, tembellik yapmak, üretmemek vs… Kötü yönlere odaklanın. İyi yönleri başka yararlı aktivitelerle doldurun. Örneğin, sigaranın verdiği rahatlığı yogayla veya müzik dinleyerek yürüyüşle yer değiştirin.

Aylık Yeni Yıl Kararları 2.0

Huffington Post'ta Miho Kubagawa imzalı yeni yıl kararları 2.0 başlıklı makalede yeni yıl kararlarına sadık kalmak için birkaç pratik ipucu veriyor. Hayatında ilk kez 2013 için verdiği kararlara sadık kalmış. Bu bağlılığın arkasında birkaç basit neden var:

1. 12 adet 1 aylık karar. Bir sene boyunca uygulamak zorunda olduğu kararlar vermek yerine 12 adet 1 ay süresince uygulayacağı görevler veya davranışlar seçmiş. 1 hedefi 365 gün boyunca yerine getirmek yerine, her ay ayrı bir hedefe kilitlenmek daha yapılabilir görünebilir birçoğumuza. (Kubagawa Ocak ayında vegan olmaya, Şubat ayında ise 4 kitap okumaya karar vermiş.) Aldığı bazı kararlar sadece o aya özel olmaktan çıkmış senenin diğer aylarında da devam eden bir alışkanlık olmaya başlamış. Belki sebep bir davranışın alışkanlığa dönüşmesi için 21 günün gerekmesi belki de o ayki yoğun konsantrasyonunun doğal sonucu.

2. Yeni yıl kararınızı sosyal'leştirin. Kubagawa iki arkadaşıyla beraber 'Ayın Kararı Kulübü'nü kurmuş. Bugün kulüp 15 kişiye çıkmış. Üyelerin birbirini tanıyıp tanımadığı veya kimin üye olduğu çok önemli değil. Tek zorunluluk, ayın ilk günü geçen ayın kararını yerine getirip getirmedikleriyle ilgili bilgi vermek ve önümüzdeki ayın kararını üyelere açıklamak. Böylece, kararlar resmileşiyor. Sadece kendilerine değil, gruba da sorumlu hale geliyorlar.

3. İlerlemeyi beraber takip edin. Grup olmanın güzelliği alınan kararları ve gelişimi takip etmek ve birbirinden etkilenmek. Grup neleri başarıyorsa hem birey hem de grup olarak aydan aya kayıt altına alıyor. Kayıt altına almak ve haberleşmek grup üyelerini motive eden, tatlı tatlı zorlayan bir etkiye sahip. Kimse 'geçen ay ben pek de başarılı olamadım' yazmak istemiyor.

Sonuç nedir? Geçen sene uygulamaya başladığı aylık kararların Kubagawa'ya etkisi herşeyin başında daha ilgi çekici bir insan olmak. Gerek iş arkadaşları arasında gerekse özel yaşamında dostları ve ailesi içinde kendini geliştirmeye açık, her ay farklı bir yönünü güçlendirmek için çaba harcayan bir birey olarak tanınıyor. En sıkıcı yemekte dahi kendinden bahsedecek yeni bir konusu var. Üstelik gruba dahil üyelerin kararları spor yapmak, yeni bir hobi öğrenmek gibi genel konulardan çok daha spesifik ve iş odaklı alanlara kaymakta. TEDx konferansları için denemelere katılmak, iş planı hazırlamak, yeni dans koreografisi hazırlamak gibi oldukça ilginç kararlar mevcut.

Kubagawa için en zor karar geçtiğimiz Haziran ayında olmuş. Haziran ayında Cumartesi günleri her türlü teknolojiden uzak durmaya karar vermiş (internet, iPhone, iPad, bilgisayar, televizyon, e-mail, sosyal medya YOK). Bir Cumartesi haricinde kararına sadık kalmış. Haziran'da gerçekleştiremediği o teknolojisiz Cumartesi Temmuz'a kaymış ancak Temmuz'da da gerçekleştirememiş. Ağustos'ta da olmamış, Eylül'de de, Ekim'de de… En sonunda Kasım ayında sözünü tutmuş.

Belki de yeni yıl kararlarımızı tekrardan düşünmeliyiz. İlle de bir yıllık sözler mi vermeliyiz kendimize? Yoksa yılı aylara bölüp daha kısa süreli sözler vererek daha mı gerçekçi oluruz? Çoğumuzun oldukça stresli bir hayatı var, kendimizi hiçbir karar almadan dahi baskı altında hissediyoruz. Eğer kısa dönemli sözler verirsek daha kolay odaklanabileceğimizi görebiliriz. Böyle düşünüyorsanız aylık kararlar verin. Değişimi bir ay deneyin, deneyimleyin. Yeni alışkanlıklarınız hoşunuza giderse bir sonraki ay da devam edin. Böylece baskı olmadan kendinizle barışık bir şekilde değişime yürürsünüz. Bol şanslar.

 

datasist_kck.jpg

www.datassist.com.tr