Ya yaratıcı ol ya da öl(dür)
İnovasyon yaratıcı olalım, birkaç beyin fırtınasıyla yeni fikirler geliştirelim denecek kadar basit bir süreç değil. Fikirleri birer başarılı ürüne dönüştürmek fikri bulmaktan daha zor. Bugünün iş dünyası “inovasyon yap ya da öl” kavşağında.
Bugünün iş dünyası “inovasyon yap ya da öl” kavşağında. Sola dönseler uçurumdan atlayıp ölecekler, sağa dönseler inovasyon odaklı yenilikçi bir ekosisteme gelecekler. Peki, neden bile bile ölmeyi seçiyorlar? Çoğu zaman bu durum çalışanların tercihi değil. Kurumları, takımları veya yaşayıp çalıştıkları ortamları; onları ‘yaratıcılıklarını’ öldürmeye itiyor…
Yaratıcılığın kurumsal ortamlarda desteklenmek yerine öldürüldüğü daha sık görülen bir durum. Problem; yöneticilerin yaratıcılığı bile isteye ezmeleri değil, kurumun koordinasyon ve kontrol ihtiyacı çalışanların fikirlerini yeni ve yararlı bir şekilde ortaya koymalarına izin vermiyor. Şirket yöneticilerine ve insan kaynaklarına düşen büyük görevler var. Bunların başında ise çalışanların uzmanlıklarına, yaratıcı düşünme yetilerine ve motivasyonlarına yakından bakmak geliyor. Özellikle de içten gelen motivasyonun veya belli bir problemi çözmeye duyulan istek yaratıcılığı güçlendirmekte ve dolayısıyla şirketin başarısı için önemi büyük. Bir işin inovatif olması için orijinal olması yeterli değil: Gerekli, uygun ve hayata geçirilebilir olması önemli.
Harvard Business Review’de Teresa M. Amabile’nin “How to kill creativity?” başlıklı makalesinde, her bireyde yaratıcılığın üç farklı seviyede gözlemlenmekte:
1. Uzmanlık (teknik, prosedürel ve entellektüel bilgi). Kişinin uzmanlığı ne kadar genişse, kendisine açılan bilgi dünyası da o kadar geniştir. Edinilecek bilgiler, çözülecek problemler hem sayı hem de derinlik ve karmaşıklık olarak büyüktür.
2. Yaratıcı düşünme yetenekleri. Kişinin kişiliğiyle şekillenen bu yetenek problemlere ne kadar esnek ve hayal gücünü kullanarak yaklaştığını gösterir.
3. Motivasyon. Uzmanlık ve yaratıcı düşünme yetenekleri kişinin yaratıcı olmak için doğal kaynakları olarak görülürken, motivasyon kişinin gerçekte ne yapacağını belirler. Ekstrinsik motivasyon, bireyin dışından gelir. Örneğin, prim alma ihtimali veya iş atılma tehlikesi bu tür motivasyona girer. Çalışmalar bu dış kaynaklı motivasyon araçlarının çalışanların yaratıcılıklarına köstek olmamakla beraber, yaratıcılıklarını da arttırmadıklarını gösterir. Kişinin birde bire işlerine tapan insanlar haline gelmelerini sağlamaz. Hatta bazılarının kendilerine rüşvet veriliyor veya kontrol alınmak için tehdit ediliyormuş gibi hissetmelerine sebep olur. Intrinsik motivasyon ise, kişinin içten sesidir. Bazı konulara duyduğu ilgi, merak ve sevgidir. Çalışanların içten gelen motivasyonu olduğunda daha yaratıcı oldukları görülmektedir. Diğer bir deyişle, havuçla ödüllendirme, sopayla cezalandırmaya gerek yoktur çünkü işin kendi ilgi uyandırır, motive eder.
Çalışanın uzmanlık ve yaratıcı düşünme yetilerini etkilemektense, içsel motivasyonuna odaklanmak daha hızlı sonuca ulaştırır. İçsel motivasyon nasıl harekete geçirilir?
Kişinin aştığında tatmin duyacağı bir zorluk, değer yaratabilmek için sunulan kaynaklar, uyumlu ve üretken bir takim, liderlik fırsatları ve kurum desteği içsel motivasyonu kıpırdatan faktörler arasında sayılabilir.
Liderler için sağduyu üzerine kurulu birkaç öneri:
Doğru insanları doğru projelerde görevlendirin.
Ahmet için doğru proje Handan için doğru olmayabilir. Projenin doğruluğu hangi departman veya meslekten geldiklerinin yanı sıra, kişiliklerinin ve çalışma biçimlerinin birbirine uyumu ve daha da önemlisi birbirini tamamlayabilmesi üzerine kurulmalıdır. Farklı bakış açılarından ve teknik veya sosyal çalışma alanlarından gelmek yaratıcılık açısından besleyicidir. Karma grupların homojen gruplara göre daha yaratıcı oldukları çoğu kez gözlemlenmiştir.
Şirketinizin hedefleri ölçüsünde ve doğrultusunda takım arkadaşlarınıza özgürlük verin.
Hangi dağı tırmanacaklarını söyleyin ama bırakın kendileri kendi yöntemleriyle, diledikleri yerden, diledikleri araçları kullanarak tırmansınlar. Bir dağı tırmanmak için tüm konsantrasyonunu toplamış bir insana, aslında ben düşündüm de bu dağı tırmanmasak da olur, şu yandaki dağın gölge tarafından yol almak daha kolay olacak ona yönelelim diyerek, hiçbir mantığa dayanmayan bir açıklama ile hedefi yarıda bırakıp grubu yeni hedeflere yönlendirmeyin. Bu gibi değişikliklere zorlanan takımlar çabalarının boşa gittiğini, hedeflerin bir gün var, bir gün yok olan anlamsız zorluklar olduğunu düşünürler, pek de haksız sayılmazlar.
Ulaşılamayacak teslim günleri yaratıcılığı öldürür.
Olmayacak işe amin demeyin. Hatta takımınızın yerine getirebileceği teslim tarihinin üzerine 24 saat daha ilave edin. Ya birşeyler planınızın dışına çıkar da, ekstra zamana ihtiyaç duyulursa. Önceden tamamlamak her zaman size ve takımınıza puan kazandıracaktır. Ancak gecikmeli proje teslimi hanenize bir eksi olarak kaydedilecektir. Pozitifte kalmak için kendinize bir tampon zaman verin, sigortanız olsun. Takımınıza nefes aldırabileceğiniz bu zamanı iyi kullanın.
Diğer yandan da, zaman konseptinin yaratıcılığı körüklediğini sakın unutmayın. Zamanı kısıtlamak, özellikle de yaratıcı fikirler üretilmesi açısından önemlidir. Zaman baskısı olduğunda, üretkenlik artar, beyin fırtınası aktivitelerinin hızlı yapılmasının sebebi, bilinçaltını da devreye koyan bir düşünme moduna girersiniz.
İnovasyon yaratıcılığı iş fikrine dönüştürüp para kazanmaktan geçiyor
Bir yandan inovasyon ağzımızda sakız olmuş şekilde inovasyondan, değişimden ve yenilikçilikten bahsederken ve kurumlar politikalarını kağıt üzerinde yeni ürünler geliştirmenin misyonları olduğunu söylerken, inovasyonun hayata geçemediğine şahit oluyoruz. İnovasyon yaratıcı olalım, birkaç beyin fırtınasıyla yeni fikirler geliştirelim kadar basit bir süreç değil. Fikirleri birer başarılı ürüne dönüştürmek fikri bulmaktan daha zor.
İnsanların yaşamına değer katacak, problemlerine çözüm getirecek bir fikirle yola çıkıyorsunuz, yol boyunca o fikir eğriliyor, kıvrılıyor, yontuluyor, törpüleniyor. Potansiyel müşterilerin fikrini alıyor aslında fikrinizin pek de aradıkları birşey olmadığını veya potansiyel olarak gördüğünüz müşterilerin aslında hedeflemek istediğiniz müşteriler olmadığını görüyorsunuz. Ya fikrinizi hedef müşterinize göre yoğuruyorsunuz, ya da görüş aldığınız ve ilk etapta hedeflediğiniz kişilerin istediği ürün üzerinde çalışmaya başlıyorsunuz. Ürününüz hangi problemleri çözecek? Nasıl çözecek? Neden bu ürün? Sorular soruyor, cevaplar arıyorsunuz. Cevaplar yeni sorular doğuruyor, yeni sorular yeni cevaplar. Yaratıcı düşünce tüm süreçlerinizde yanınızda olmalı, her veriyi analiz edip bir sonraki katmana inmek için çaba harcamalısınız. Derine indikçe son kullanıcıya ulaştırmak istediğiniz ürününüz şekillenmekte. Kısacası, yaratıcılık ürün fikrini geliştirmeyle kısıtlı değil, ürününüzü nerede satacağınız, nasıl para kazanacağınız, nasıl bir finansman kullanacağınız gibi birçok unsuru içine alıyor. Yenilikçi şirketlerin ve inovatif ürünlerin sırrı detaylarda gizli.