Öfkeyle kalk yararla otur
Hatalar karşısında duygularına hakim olamayan bir iş arkadaşınız veya patronunuz varsa, onu nasıl idare edersiniz? Peki, siz öfkenizi nasıl kontrol ediyorsunuz?
Hintli bir bilge öğrencileriyle Ganj nehri kıyısında gezinirken birbirlerine öfkeyle bağıran bir aile görür.
Öğrencilerine döner ve “insanlar neden birbirlerine öfkeyle bağırırlar?” diye sorar.
Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” diye cevap verir.
Bilge bu cevapla yetinmez, sorusunu farklı bir şekilde sorar: “Öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir sesle söyleyebilirken neden bağırmayı tercih ederiz?”
Öğrencilerden ses çıkmaz. Bilge öfkeli insanların neden bağırdığını şöyle anlatır:
“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar.Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
Bilgenin anlattığı hikayeyi bilen azdır ancak toplum içerisinde öfke övülen, teşvik edilen bir duygu olmadığı kesindir. ‘Öfkeyle kalkan zararla oturur… Keskin sirke kabına zarar’ gibi öfkenin zararlarını anlatan atasözlerimiz vardır. İnsanların çoğu öfkelendiklerinde sadece o ana, olaya ve hatayı yapan insana odaklanırlar, sakinleştiklerinde pişman olabilecekleri sözler söyleyebilir, sinirlerinin kurbanı olup haklıyken haksız duruma düşebilirler. Öfke sağlıklı düşünmeyi önler. Dolayısıyla, özellikle profesyonel yaşamda öfkenin kontrol edilmesi gereklidir.
Öfke yönetimi açısından uzun zamandır kabul görmüş yaklaşım öfkeyi bastırmak, kontrol etmek üzerine kuruludur. Kişiler bir yandan öfkelenmemeye çalışırken, diğer yandan öfkelendiklerinde duygularını bastırmaya, sakin görünmeye çalışırlar. Bunu yaparken çevrelerine zarar vermek, insanları kırmak, ilişkileri bozmak, pişman olacakları şeyler söylemek veya yapmak gibi öfkenin kötü yanlarını bertaraf etmiş olurlar. Ancak her iyi şeyin kötü yanı olduğu gibi, kötü şeylerin de iyi yanları vardır. Öfkeyi tümden red ederek iyi yanları da yok etmiş olurlar.
Öfke Yönetimi nasıl olmalıdır?
Öfke yönetimi çoğu zaman insanın öfkesini tamamıyla bastırması, olaylara kapılmayıp objektif davranması ve sakin, soğukkanlı duruşunu koruması olarak düşünülür. Oysa, Steve Jobs, Bill Gates, Jeff Bezos gibi dünyanın başarıları ve öncülükleriyle karşısında eğildiği liderlerin öfkelerini baskılamayıp doğru yönlendirerek beraber çalıştığı insanları daha aktif, hatasız ve yüksek performanslı çalışanlar haline getirdiği saptanmıştır. Jeff Haden’ın Inc. için yazdığı makaleye göre, bu liderler sadece öfkeyi değil, sevinç, hüzün, şaşkınlık, hayalkırıklığı gibi birçok olumlu ve olumsuz duyguyu ifade etme özgürlüklerini kullanmış ve bu dışavurumu liderliklerinin önemli bir parçası haline getirmeyi başarmışlardır.
Öfkelerini özgürce ifade etmek, kötü giden bir olay karşısında sinir krizine girmek anlamına gelmez. Öfkelerini nasıl göstereceklerini, hangi kelimeleri kullanarak hatanın üzerine gideceklerini ve çalışanlarını nasıl hızla harekete geçirip zararı en aza indirgeyeceklerini bilirler. Akıllarını kriz yönetiminde ne kadar usta bir şekilde kullanıyorlarsa, öfkelerini de doğru kullarak konuya daha fazla odaklanır ve adrenalin yüklü bir kendine güven sergilerler. Öfkelerinin kölesi değil, efendisi olmayı başarırlar.
Haden yazısında, EQ uzmanları Henry Evans ve Colm Foster’in araştırmasının sonuçlarından söz eder: en yüksek performans gösteren kişi ve takımlar incelendiğinde, bireylerin hertürlü duygularını o anda göstermekten çekinmediği ortaya çıkmıştır.
Öfkenin Olumlu Etkileri
Sıklık ve şiddeti değişmekle beraber, hepimiz sinirleniriz. Hepimizin sinirimizi gösterme şekli farklıdır ancak bazılarımız sinirini içine hapseder. Sinirini yok saymak ve hiçbir ifade yoluna başvurmadan baskılamak hiç sağlıklı bir yöntem değildir. Öfkeyi kontrollü bir şekilde yaşamayı ve bu duygudan ne gibi olumlu etkiler sağlanabileceğini öğrenmeliyiz.
Haden’in öfke kontrolü konusunda önerisi bu parallelde: Hepimiz sinirleniyorsak, neden bu duyguyu kontrol edip kendi avantajımıza çevirmeyelim?
Öfkeden iki yararlı davranış çıkarmak mümkün:
1. Öfke odaklanma sağlıyor
Bir kişinin ihmalkarlığına çok sinirlendiniz, sizin açınızdan bu durumun sonuçları ağır. Şu an bu olaydan başka düşünebildiğiniz bir şey var mı? Adeta dünyada tek önemli şey bu, değil mi?
Sadece sizi sinirlendiren olaya konsantre olmuş durumdasınız. Hiçbirşey, kişi veya olay dikkatinizi dağıtamıyor. O an için birden fazla şeyle ilgilenmek istemiyorsunuz.
Bu denli güçlü odaklanma öfkenin en güzel etkilerinden biri. Bu gücü kullanın. Hatayı düzeltin, hatanın yol açacağı ihtimalleri düşünün, onlar için B planları oluşturun. Odaklandığınız konu üzerine gidin. Zekanızın odaklanma kapasitesi sizi şaşırtacaktır.
2. Öfke özgüveni güçlendirir
Çok kızdınız, birden adrenalin salgılarsınız ve tüm duyularınız keskinleşir, baskılama güdüleriniz zayıflar. Ufak dozlarda öfke sizi harekete geçirir.
Burada önemli olan kontrolü elden bırakmamaktır. Aniden harekete geçmek sonradan pişman olacağınız şeyler yapmanıza da sebep olabilir.
Akıllı ve ölçülü davranışlar sergilemeli, öfkeyi bir güç haline getirmek için stratejiler geliştirmelisiniz.
Başlangıç için basit bir öfke stratejisi:
1. İnsanlara değil, OLAYLARA sinirlenin
Bir çalışanınız önemli bir hata yaptı. Hatadan haberdar oldunuz, hızla yanına gidip herkesin içinde ‘Nasıl bu kadar aptal olabilirsin?’ diye bağırdınız. Belki 10 saniye için kendinizi iyi hissetmenize yaradı bu bağarma ancak durumu değiştirme konusunda pek de faydalı olmadı. Hatta kendini hata yapmış olmaktan dolayı küçücük hisseden çalışanınız şu an yüzünüze bile bakamıyor, tek düşündüğü şey kendini nasıl savunabileceği…
Ne yapabilirdiniz?
‘Her zaman çok iyi iş çıkarıyorsun, bu konuyu nasıl atladın gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Konuşalım mı?’ Böyle bir yaklaşım sergileyerek durumdan dolayı sıkıntılı olduğunuzu ve çalışanınıza ne kadar güvendiğinizi dile getiriyorsunuz. Bu sayede, çalışanınız kendini korumaya geçmeden, ne oldu, nasıl oldu anlatacak, olmuşa kafa yormak yerine, nasıl düzeltiririz’e odaklanacaksınız.
Taraf haline gelmek yerine, olaya beraberce kızıp, üstesinden gelmek için güçlerinizi birleştireceksiniz.
2. Korku ve endişeyi yenmek için öfkenizi kullanın
Gergin olduğumuzda veya korktuğumuzda bazı şeyleri söylemekten çekinir, daha sonra da keşke bunu karşımdakine söyleseydim diye içimizden geçiririz. Eğer birine kızdıysanız, ortada bir yanlışlık varsa bunu dile getirin, içinize atmayın. Uzun zamandır iş yaptığınız bir tedarikçi size zamanında mal teslim etmedi mi, bu konuda hayal kırıklığına uğradığınızı söyleyin. Başlangıçta söylemek zor olabilir ancak söylenmeyenler işlerin daha kötü gitmesine zemin hazırlayacaktır.
Sinirlendiğinizde artan adrenalin seviyeniz korkunuzu yenmenize yardımcı olacak, motive bir şekilde işin nerelerinde problem olduğunu iş ortağınıza açıklıkla anlatabileceksiniz. Sesinizin tonu ve kullandığınız kelimelere dikkat edin. Öfkeniz sizi kontrol etmesin, siz onu edin.
3. Öfkenizi göstermeye ufak ufak başlayın
Birçoğumuz duygularını hissettikleri anda paylaşmaz, biriktirir. Uzun süre olaylar üstüste gelir, öfke, hayalkırıklığı, aldatılmışlık, umursamazlık gibi birbirini tamamlayan bazen çelişen birçok duygu biraraya gelir. Sonra en olmadık anda patlarız. Tamamıyla kontrolünüzü kaybetmek üretkenliğinizi sıfıra indirir, kendinize ve çevrenizdekilerle ilişkilerinize büyük zararlar verir. Yapmanız gereken öfkenizi zaman zaman ufak ufak ortaya çıkarmaktır. Sizi rahatsız eden şeyleri kocaman bir öfke krizine dönüştürmeden oldukça söyleyin.
İlişkiler herzaman pürüzsüz gitmez. Bazen karşınızdakinin bazen de sizin hatalarınız olacaktır. Bu hataları nasıl çözdüğünüz zaman içinde güven ilişkinizi sağlamlaştıracaktır. İş ilişkinizden memnun değilseniz, problemler varsa, bunları bir bir ele almak, biriktirmekten iyidir.
Gerçek liderler gibi öfke de gerçektir
İş yaşamında kendimizden başka biri olmamız, çeşitli maskeler takmamız istenir diye bir beklenti vardır. Ancak, gerçek liderler samimiyetleriyle ön plana çıkarlar. Etten kemikten insandırlar herşeyin başında. Bizi daha iyi bir geleceğe taşıyacaklarına inandığımız için takip ederiz onları. Gerçeği söylediklerine, doğruları yapacaklarına inandığımız için onların çizdiği yolda daha bir canla başla çalışırız.
Ne yönetici, ne patron, ne de çalışan olarak rol yapmayın. Hissetmediğiniz bir şeyi hisseder gibi veya hissettiğiniz şeyi hissetmiyormuş gibi davranmayın. Canınız sıkıldıysa, yapılan işi beğenmediyseniz, sinirlendiyseniz, hayalkırıklığına uğradıysanız, şaşırdıysanız, moraliniz bozulduysa, söyleyin. Diyalog kurun. Bağrıp çağırıp köprüleri atmayın tabii ancak kontrollü bir şekilde duygularınızı gösterin. Karşınızdaki nerede durduğunuzu, neler hissettiğinizi bilsin, durumu düzeltmek için aksiyon alsın. Siz gerçek olduğunuzda çevrenizdekiler de gerçek olacaktır.