Ofisinize üye olabilir miyim?
Çoğumuz ev ve işi ayırmayı, farklı fiziksel alanlara taşımayı tercih ediyoruz. Böylece, işin çok yoğun olduğu, gece de çalışmanız gereken belli dönemler dışında, iş işte yapılıyor.
Günümüz şartlarında ofis ortamı ille aynı şirkete mensup insanların bir arada çalıştıkları bir yer olmak zorunda değil. Birçok insan daha esnek saatlere sahip olmak, hem ailesine zaman ayırabilmek hem de işlerini bilgisayarın başında trafikte zaman kaybetmeden takip edebilmek için evde çalışmayı tercih edebiliyor. Tabii bu tercih ancak öz disiplini çok yüksek kişilere başarı getiriyor. Ev ortamının rahatlığı iş için bir engel haline gelebiliyor. Çocukların istekleri, ev işlerinin veya kişisel telefon konuşmalarının araya girmesi, düzensiz yeme alışkanlıklarıyla kişinin işe konsantrasyonu sınanıyor. Diğer yandan da, eviniz ofisiniz olunca, iş dışı bir şeyle uğraştığınızda suçluluk duyuyorsunuz, iş bitene dek çalışmak istiyorsunuz. Bu sebeplerden dolayı, çoğumuz ev ve işi ayırmayı, farklı fiziksel alanlara taşımayı tercih ediyoruz. Böylece, işin çok yoğun olduğu, gece de çalışmanız gereken belli dönemler dışında, iş işte yapılıyor. Peki ya, ofisi olmayan proje bazlı veya freelance çalışan bir profesyonelseniz? Ya da işini yeni kuran bir girişimciyseniz? Yeni paylaşılan ofis trendleri sizin için ideal olabilir…
Gym'e yazılmak gibi bir şey…
Düzenli spor yapmak için birçoğumuzun bir spor kulübüne yazılması gerekir. Aksi takdirde hiçbir kuvvet sizi her sabah 1 saat önce kalkıp koşmaya itemez. Co-working veya beraber çalışma adı verilen paylaşılan ofislerin bir kısmı da aynı mantıktan yola çıkıyor. Çalışmak için doğru bir ortama ihtiyacınız var. Gym'de spor ekipmanları, yüzme havuzu, jakuzi, kafeterya ne kadar önemliyse, paylaşılan ofislerde de ofis mobilyalarından, teknolojik donanıma, toplantı odasının ferahlığına, içinde bulunan cafe'ye kadar her nokta ayrıntılı düşünülmüş, çalışanların iş yaparken ihtiyaç duyacakları herşey hizmet haline getirilmiş. Tabii her iki mekanda da üyeler; yani sporcular ve çalışanlar yerin kalitesini yansıtmakta.
New York Madison Square'de açılan NeueHouse yeni bir co-working alanı. Tanınmış iç mimar David Rockwell’in tasarımıyla düzenlenen çalışma alanının üyeleri arasında birçok başarılı girişimci bulunmakta. Island Records'un kurucusu Chris Blackwell ve İngiliz dergisi Dazed & Confused'un kurucusu Jefferson Hack gibi ünlüler NeueHouse’nin üyeleri arasında. Web sayfasında yayınladığı manifestosunda modern ‘yaşama makinesi' yaklaşımından post modern ‘yaratma makinesi'ne dönüşen insan için yepyeni bir ofis deneyimi sunduğu yazıyor.
NeueHouse ideal iş alanını yaratıcı insanların üretme sürecine katkı sağlamak üzere tasarlanmış. Film, tasarım, moda, gazete ve dergicilik, sanat ve teknoloji alanındaki profesyonellere hitap ediyor. Galeri, atölye ve stüdyo üyelik diye farklı üyelik kategorileri sunuyor müşterilerine. Galeri, tek başına çalışan profesyonellere NeueHouse’nin her türlü kaynağını kullanabilecekleri dev kütüphane masalarından oluşan açık bir çalışma alanı sağlıyor. Atölye, sabit bir masa ve eşyalarını her zaman bırakabileceğiniz kişiye özel alan ihtiyacı duyanlar için düşünülmüş. 4 çalışana kadar beraber çalışan ekipler için tavsiye ediliyor atölye. Stüdyo ise, 10 kişiye kadar çalışanı olan şirketlere esnek şartlarla çalışma alanı kiralama şansı tanıyor. Dönemsel projeler için de stüdyolar iyi bir alternatif oluşturuyor. NeueHouse'nin vaadi; esneklik, teknoloji, tasarım ve misafirperverlik. New York Times’ın haberine göre, üyelikler galeri bölümü için 600 dolardan, stüdyo bölümü için ise 4000 dolardan başlamakta.
Gene New York'ta bulunan bir diğer paylaşılan ofis, Grind'ta ise, üyelerin her gün farklı bir masada yeni birinin yanına oturması tavsiye ediliyor. Amaç, üyelerin her gün yeni birileriyle tanışıp yeni profesyonel networkler edinmeleri. Bu tür ilişkilerin yarının büyük iş fikirlerini doğurması muhtemel. Grind’ın kurucusu Benjamin Dyett bugün Grind’a üye olmak için 200 kişilik bir bekleme listesi olduğunu söylüyor.
Yalnız ama beraber çalışmak
Mobil teknolojinin en etkili şekilde kullanıldığı günümüze gelindiğinde fiziksel ofislerin kaybolacağına dair görüşler ağır basmaktaydı. İnsanların evden veya Starbucks'tan çalışmaları beklenirken, birden bir tür geriye dönüş gözlemlendi. Kimse fiziksel olarak izole bir yerlerde çalışmak, insanlardan ayrı olmak istemiyordu. Anlaşıldı ki diğerleriyle olan etkileşimleri onları daha konsantre ve motive bir şekilde çalışmaya itiyordu. İstekleri belki de kalabalığın içinde olmak ancak kendi işini kendi başına yapmaktı. Çevrelerinde danışacak, konuşacak, fikir alacak kişilerin olmasını istiyorlardı. Ne zaman fikir almak isteseler, yeni bir ürünü test etmek, teknik veya sanatsal açıdan görüş almak isteseler, çevrelerinde aradıkları alanda uzmanlaşmış profesyoneller olacaktı.
Yani, bu tek kalem girişimcilerin veya freelance kreatif profesyonellerin ihtiyacı; tamamen yabancı olmadıkları bir kalabalığın içinde çalışmak, zaman zaman gözlemlemek, zaman zaman sohbet etmek, zaman zaman da kendileriyle yakından uzaktan ilgisi olmayan alanlarla ilgili bilgi edinmek. Tüm bu etkileşim zaman içinde başarılı işlere imza atmaları için büyük bir deneyim birikimine dönüşmekte. İşte, paylaşılan çalışma alanlarının gerçekleştirdiği en önemli şey de bu.
Bazen tek ihtiyacımız olan işe gitmek için giyinmektir…
Sanatsal, kreatif veya teknolojik bir iş yapıyor olsanız bile, ofis ortamının dinamikleri insana iyi gelir. Öncelikle işiniz ne kadar esnek olursa olsun belli kurallara uymanız gereklidir. Her şeyden önce evden işe gidecek şekilde hazırlanır, kendinize üstünüze başınıza özen gösterirsiniz. En rahat giyim politikasının olduğu şirketlerde bile, müşterilerle toplantı yapıldığında biraz daha resmi, iş şıklığı çerçevesinde giyinilmesine özen gösterilir. Bazen sırf iş için giyinmek bile insanın çalışmaya motive olmasına zemin hazırlar, davranışları, çalışma disiplini ve morali üzerinde etkili olur. Hergün iş için giyinmek özellikle evde çalışan profesyonellerin en çok özledikleri şey.
İşe her sabah 8’de gitme zorunluluğunuz yoksa da, toplantılarınızdan 1 saat önce ofise girer, önceliklerinizi belirler, çalışmalarınızı gözden geçirirsiniz. Bir iki ofis arkadaşınızla sohbet eder, projelerin ne noktada olduğunu görürsünüz. Toplantıdan toplantıya koşturmaktan ofiste iş yapmaya zamanınız kalmadığı günler olabilir, böyle zamanlarda ofis sakinleşince mesai saati sonrasında birkaç saat kalır işlerinizi toplarsınız.
Bir çevreye ait olma özlemi
Belki de ofisi en çekici kılan ofis sakinleridir. Aynı odayı paylaştığınız kişiler… Tamamen açık bir ofiste çalışıyorsanız yan masada çalışan arkadaşınız, sonra karşı masadaki, çay makinesinin yanındaki masada oturan sonra meslektaş olduğunuz ortaya çıkan arkadaşınız… Öğle yemekleri, geç saatlere kadar süren proje çalışmaları, kahve molaları, müşteri hikayeleri… Aynı komşuluk ilişkileri, çocukluk anıları gibi, belli bir dönemi ve yeri paylaşmaktan gelen aidiyet duygusu. İşyerinde çalışmak insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan sosyalleşmeyi karşılamakta. Kısacası, çalışanlar ofisi sadece çalışma mekanı olarak görmüyor, çalışma arkadaşlarının etrafında oldukları, bilgi, deneyim ve duygu alışverişi yaptıkları bir ortam, ofis onlar için.
Türkiye'de Paylaşılan Ofis Yok mu?
Türkiye'de özellikle yabancı iş adamlarının ilgi gösterdiği 'serviced office' adı verilen tam donanımlı ofislere rastlıyoruz. Kısa süreli kiralama ve toplantı düzenlemek için maliyeti düşük alternatifler oluşturuyorlar. Ancak bir çevreye dâhil olabileceğiniz beraber çalışma ortamları henüz Türkiye’ye yabancı kavramlar.
Paylaşılan Ofislerin Avantajları ve Dezavantajları
- Paylaşılan ofiste çalışmak gönüllülük bazlı.
Öncelikle paylaşılan ofislerin diğer ofislerden üstünlüğü profesyonellerin isteyerek orda olmaları. Seçim tamamen bireye ait. Ev ofiste çalışacağına ayda 600 ila 1000 dolardan başlayan kiralarla kendi isteğiyle paylaşılan ofislerde çalışıyor bu profesyoneller. Dolayısıyla, ofiste olmak gönüllülük esasına dayanıyor.
- Paylaşım hem avantaj hem de dezavantaj.
İnsanlarla etkileşim halinde olmak ve profesyonel konularda bilgi alışverişi içinde olmak insanı hem bireysel hem de profesyonel açıdan geliştirmekte. Paylaşılan ofislerde de herkes herkesle konuşur, işini, yatırımlarını anlatır. Bir çevrenin parçası olmak açısından tüm bu bilgi paylaşımları gereklidir. Profesyonellerin birbirleriyle yardımlaşmaları ve yeni ortaklıklar kurmaları için de elverişli bir ortam oluşturur. Ancak bazı işler gizlilik esasına dayanır. Yeni bir tasarım üzerine çalışıyorsanız, bir şirketin hukuki haklarını savunuyorsanız ya da özel bir teknoloji üzerinde çalışıyorsanız, paylaşılan ofis size uygun olmayabilir.
- Benzer kafadaki profesyoneller bir arada çalışıyor.
Benzer kafa yapısında insanlarla çalışmak güzeldir. Bazen aynı şirkette çalışma arkadaşlarınızın hayata yaklaşımlarının sizden çok farklı olduğunu görürsünüz. Paylaşılan ofislerde – özellikle de üyelik sistemiyle çalışanlarında – farklı meslek ve eğitim geçmişlerinden gelmekle beraber çalışma anlayışı benzer insanlardır. Ev-ofiste izole çalışmaktan, iş yapmak için cafe’lerde uzun saatler takılmaktan bezmiş, kendilerini motive edecek bir çalışma ortamının arayışına girmişlerdir.
- Uygun kira mı? Her zaman değil…
Aylık, haftalık hatta belli günlerde çalışmak üzere kiralanabilen bu ortak ofislerin kiraları yerine, konfor düzeyine, üyelerinin profillerine göre büyük değişiklikler gösterir. Kısa evrede pek tabii ki ofis ekipmanları, uzun süreli kira kontratı ve fiks masraflar dikkate alındığında, paylaşılan ofis kirası makul bir giderdir. Ancak şirketiniz için uzun vadeli bir ofis arayışındaysanız, kağıt-kalemi alın ve hesap yapın.
- Spor kulübü yerine iş kulübü
İş adamları spor kulüplerine üye olmayı hem spor yapmak hem de sosyalleşmek için tercih ederler. Paylaşılan ofislerde ise, çalışmak için üye olursunuz, sosyalleşme ve kimi zaman kişilerin yeteneklerini birleştirdikleri ortaklıklar kurmaları beraber çalışmanın sonucunda kendiliğinden oluşur.