Korku salan bir yöneticinin kurbanı mısınız?
Eğer bir konuda iyiyseniz, iyi olduğunuz konuda yeteneğinize değer veren bir iş ortamında çalışmak önceliğiniz olsun. Yeteneğinizin filizleneceği, hem sizi bireysel olarak geliştirecek, hem de şirkete maksimum değer yaratacak bir iş bulun.
Güvenli bir iş ortamında mı çalışıyorsunuz? Yoksa sizi rahatsız eden, korkutan, sıkça haksızlığa uğradığınız bir çalışma ortamında, varolma mücadelesi mi veriyorsunuz?
Yöneticiniz başarılarınızı gerçekten takdir mi ediyor? Yoksa başarılar terfilerin değil, başınıza örülen yeni işlerin yolunu mu açıyor? Bir de üstelik, 'başarılı' diye mimlenip kimsenin sevmediği kişi mi ilan ediliyorsunuz?
Belki de yetenekleriniz yüzünden lanetlenmişsinizdir…
Taş Parçasından Heykel Çıkarmak
Bir heykeltıraş işleyip heykel yapmak üzere mermer satın almak ister. Bir mermercinin bahçesinde dolaşırken, köşeye atılmış şekilsiz bir kaya parçası gözüne ilişir.
"Bu mermer parçasının fiyatı nedir?" diye sorar.
Mermerci "bedava, eğer işine gerçekten yarayacağını düşünüyorsan, para vermeden götürebilirsin." der.
Heykeltıraş şaşırmıştır: "Neden bedava veriyorsun bunu?" diye sorar.
"Şekli bozuk çünkü" der, mermerci, "kimse satın almak istemiyor, bahçemi işgal etmekten başka bir işe yaramıyor. Alıp götürürsen, beni ancak mutlu edersin." diye sözlerini bitirir.
Birkaç ay sonra, heykeltıraş mermercinin dükkanına elinde bir kutuyla gelir ve kutuyu mermerciye uzatır. Mermerci kutuyu açar. İçinden harika bir heykel çıkar.
"Şu güzelliğe bakın!" der mermerci.
"Eminim bu sanat eseri için büyük paralar isteyeceksin. Peki ama onu neden bana getirdin? Biliyorsun, ben sadece mermer taşı satarım." dediğinde, "Hayır, hayır bu sana hediye" diye cevap verir heykeltıraş. "Buraya altı ay önce gelmiştim ve bana bahçenin köşesinde duran bir taş parçasını bedava vermiştin. İşte bu heykeli bana verdiğin o taştan yaptım." der.
Siz de heykeltıraş gibi, başkalarının değersiz gördüğünden değer yaratan yetenekli bir çalışansanız, çalıştığınız her şirket için değer yaratacak güce sahipsiniz demektir. Ancak sizin değerinizi bilen bir takıma dahil olduğunuz takdirde, çok daha yararlı olabilir, daha çok üretir ve çevrenizdekilere daha büyük katkı sağlayabilirsiniz. Eğer ki, çalışmalarınızı takdir etmeyen, başarılarınızı küçümseyen bir ortamda çalışıyorsanız, bu duruma bir son verin, daha fazla değer yaratabileceğiniz ve işlerinizin övgüyle karşılandığı bir takıma dahil olun.
Yetenekleri yüzünden lanetlenen çalışanlar
Linkedin Pulse üzerinden yazılarını yayınlayan Human Workplace'nin kurucu CEO'su Liz Ryan'ın son yazısının konusu 'yetenekleri yüzünden lanetlenen' çalışanları konu alıyor.
Henüz çocukken bazı kurallar öğreniriz, bu kurallar o kadar içimize işler ki, adımız gibi, anne-babamız veya gözlerimizin rengi gibi bize özgü gerçekler arasına girer. Bu temel kuralların başında, 'çok çalış, her gün yapabileceğin en iyisini yap, çok çalışmanın sonucunda ödüllendirileceksin' sözü gelir. Oysa, hepimizin zaman zaman başına geldiği gibi, bu söz bazen doğrudur, bazen de değildir…
Üstelik de, çok çalışmak kişinin başına bela bile olabilir…
İyi bir iş yaptığınızda, insanlar fark eder… ama nasıl?
Çok iyi bir iş çıkardığınız zaman, insanlar genellikle fark eder – eğer fark etmiyorlarsa, orada başlı başına büyük bir sorun var demektir. Duruma ve müdüre göre, sizin muhteşem performansınız farklı tepkilere yol açabilir:
Bravo, bu Ahmet muhteşem bir iş çıkarmış. Gerçekten çok iyi bir çalışan.
Ayşe çok hızlı çalışıyor, gün içinde hep boş zamanı oluyor, ona biraz daha iş vermekte yarar var.
Mehmet en iyi teknisyenimiz. Bundan sonra teknik eğitimi herkese Mehmet versin. Üzerindeki iş yükünü de pekala idare edebilir.
Fatma işlerini bir iki saatte bitiriveriyor. Alelacele yapılan işlerde mutlaka yanlışlar, eksikler olur.
Mustafa diğer satış temsilcilerine göre yarı zamanda satışları bağlıyor. Kendi öne çıkarken, çalışma arkadaşlarını kötü gösteriyor. Artık kendini göstermeyi bırakmalı.
Eğer Osman bu tür sonuçları alabiliyorsa, bu iş benim düşündüğümden çok daha kolay olmalı.
İşteki başarılarınız sizin ve iş arkadaşlarınız için bir gurur kaynağı olabilir veya gene siz ve iş arkadaşlarınız için büyük bir engel teşkil edebilir. Duruma nereden baktığınıza ve tabii ki çevrenizdekilerin başarınızı nasıl değerlendiğine bağlı… Burada asıl cevaplandırmanız gereken soru şudur: 'Güven uyandıran bir iş ortamında mı çalışıyorsunuz, yoksa sizi korkutan ve baskılayan bir iş ortamında mı?'
Güven aşılamak da korku salmak da yöneticilerin işidir. Korku salan müdürler en yetenekli çalışanlarının yeteneklerini takdir etmezler. Yetenekli çalışanlar onlar için gurur kaynağı değil, tehdit unsurudur. Bu çalışanların berrak zihinleriyle komplike problemleri birkaç hamlede basitleştirerek çözmeleri ve önemli projelerde hızla ilerlemeleri korku salan müdürleri rahatsız eder. Korku salan insanlar anlamadıkları şeylerden korkarlar.
Örneğin, iyi bir satış temsilcisi müşterileriyle uzun soluklu ilişkiler kurmanın önemini iyi bilir. İlişki satışla noktalanmaz bilakis satışla başlar. Ürünlerin zamanında ulaşıp ulaşmadığı, müşterinin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı sadece şirketin müşteri hizmetleri bölümünün işi değildir. Satış temsilcisi müşteri için markanın yüzüdür. Ne problem olursa, müşterinin doğal olarak gideceği insan da gene satış temsilcisi olacaktır. Dolayısıyla, akıllı bir satışçı memnuniyeti de problemi de dinlemek için müşterisini takip eder.
Peki ya bu başarılı satış temsilcisi korku salan bir müdür için çalışıyorsa, o zaman ilk eleştiriyi kendisinin müşteri temsilciliği yapmaması gerektiği üzerine alacaktır. Müdür satışçının performansını mercek altına alacak, satışların iyi olmasına da anlam veremeyecektir. Bunca zamanı yeni müşteri kovalamaktansa, varolan müşterilere hizmet vermeye harcayan bu çalışanın nasıl başarılı olduğunu müdürü bir türlü anlayamayacaktır. Korktuğundan başarısının sırrını soracağına, performans değerlendirmesinde, satış elemanının iyi bir takım oyuncusu olmadığını dile getirecektir. Korku salan müdürler kendi yönetimlerinde çalışan yeteneklerden haz etmezler, bu yetenekler kendi departmanlarına bir lütuf değil, kendilerine bir tehdit oluşturur: "Ya bu adam benim ayağımı kaydırırsa, ya benim üslerim bu adamın ne kadar yetenekli olduğunu anlarsa…"
Eğer bir konuda iyiyseniz, iyi olduğunuz konuda yeteneğinize değer veren bir iş ortamında çalışmak önceliğiniz olsun. Yeteneğinizin filizleneceği, hem sizi bireysel olarak geliştirecek, hem de şirkete maksimum değer yaratacak bir iş bulun.
İşiniz yeteneğinizi yeşerten bir yer mi?
İşte kendi kendinize bu soruların cevabını bulmanız için birkaç soru:
- Yöneticileriniz ve iş arkadaşlarınız 'süper iş çıkardın, tebrikler!' diye sırtınızı sıvazlıyor mu?
- Daha büyük projelere atanmanın size ne gibi yararları oluyor? (İyi bir iş çıkarmış olmanın tatmini ötesinde, yeni projelerde sizi geliştirecek, ilerilere taşıyacak ne gibi kişisel ve profesyonel gelişim fırsatları var?)
- Üstün performansınızdan yıllık ücret-performans görüşmelerinde bahsediliyor mu? Başarılarınız maaş artışlarına yansıyor mu?
Para her şey demek değil ancak yarattığınız artı değer için ödüllendirilmeniz gerekli. Eğer hep iş arkadaşlarınızın birkaç adım önünde performans gösteriyor ve bu konuda herhangi bir takdir görmüyorsanız, iş değiştirme zamanınız geldi de geçiyor demektir.
Bir diğer önemli eksik de, işyerinde örnek almak istediğiniz insanların olmamasıdır. Sizi geliştirecek, farklı alanlarda büyümenizi sağlayacak rol modellerinin eksikliği öğrenme fırsatlarınızı kısıtlayacaktır. İnsan öğrendikçe gelişir, geliştikçe farklı şeylerden zevk alır, çok yönlü bir birey haline gelir.
İş ortamınızı etraflıca değerlendirin. Yeteneğinizi öldüren değil, ufkunuzu açan bir ortamın parçası olmak için harekete geçin.