Kızım büyüyecek büyük adam olacak

Neden kızlarımızın çoğu fen-matematik bölümlerinden uzak durmayı seçiyor. İlgileri mi yok? Yetenekleri mi? Yoksa onları biz mi alıkoyuyoruz?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Tıp, mühendislik ve pozitif bilimler alanında üniversite sıralarında erkeklere oranla çok az sayıda kız öğrenci görüyoruz. Neden? Youtube üzerinden yaklaşık 3.5 milyonun izlediği Verizon reklamına göre, ailelerin kız çocuklarını yetiştiriş tarzları bu sonuçların en önemli sorumlusu.

Amerika'nın en büyük telekomünikasyon firmalarından Verizon'un yeni reklamı kız çocuklarının yetiştirilme tarzını konu alıyor:

'Kırlık çimenlik bir alanda henüz 1-1.5 yaşlarında bir kız çocuğu meraklı bakışlarla etrafı keşfediyor. Belli ki yürümeyi yeni öğrenmiş, dengesi tam değil, ancak gayretle çiçeklere ulaşmaya çalışıyor, çiçekleri avucunun içine alıp hissediyor. Kendi dünyasının içinden yavaş yavaş sıyrılıp çevresindeki dünyayı tanımaya çalışan bu tatlı mı tatlı kıza annesi şöyle sesleniyor: 'Haniymiş benim güzel kızım?'

Annesinin Sammy diye çağırdığı kızın daha sonra 3-4 yaşlarındaki hâlini görüyoruz. Doğaya olan ilgisi tam hızla devam ediyor. Ayaklarında yeşil lastik botlar, elinde sopa, yapraklar ve sularla kaplı ormanda küçük bir izci ciddiyetinde keşiflerini sürdürüyor. Fondan annesini duyuyoruz: 'Sammy tatlım, elbiseni kirletme olur mu?'

Aradan yıllar geçmiş Sammy 8-9 yaşında deniz kenarında bir deniz yıldızı bulmuş, onu inceliyor. Yüzeyine dokunuyor, hayvanın ufak hareketlerini dikkatle gözlemliyor. Bu kez babasının sesi geliyor: 'Sam onu yerine koy. Ona zarar vermek istemezsin öyle değil mi?'

Sam'ın büyüdükçe bilime olan merakı artıyor. Odasında gezegenlerden ufak bir enstalasyon yapıyor: Rengarenk küreleri iplerle tavana yapıştırıyor ve küçükten büyüğe birçok gezegen yatağına doğru sarkarak Sam'in galaksisini oluşturuyor. Yeni bir gezegeni asarken annesinin sesi kulaklarına çalınıyor: 'Samantha senin bu işlerin artık kontrolden çıktı.'

Gezegen projesini ağabeyiyle yaptığı roket projesi takip ediyor. Garajda ağabeyiyle roket inşa ederlerken, matkabı Samantha'nın elinde gören babası 'Dikkat et Samantha, matkap çok tehlikeli, neden onu ağabeyine vermiyorsun?' diyor.

Sam daha sonra okul koridorlarında bilim fuarının ilanına dikkatlice bakıyor ve rujunu tazeleyip arkadaşlarıyla uzaklaşıyor'.

SONUÇ: Erkek egemen fen-matematik bölümleri

Reklamın sonunda Amerika genelini temsil eden çarpıcı veriler gösteriliyor:

İlk okul 4. Sınıftaki kızların %66'sı bilim ve matematikten hoşlanıyor. Ancak üniversitelerin mühendislik bölümlerinin sadece %18'i kızlardan oluşuyor.

Kızınız ve oğlunuza aynı şekilde mi davranıyorsunuz?

İstatistiğin en önemli sorumluları anne-babalar ve kızlarını yetiştirme tarzları olarak gösteriliyor. Daha da net söylemek gerekirse, bu istatistiği değiştirmek için anne-babaların kız çocuklarıyla konuşma şekillerini değiştirmeleri gerekli. Amaçları, kızlarını korumak. Ancak korurken keşfetmesine, öğrenmesine, merak etmesine, daha çok öğrenmek istemesine engel olabiliyorlar.

Dünyalar güzeli kızınıza ne kadar güzel olduğunu söylemek tabii ki anne-babaların en doğal hakkı. Peki ya, zekasının güzelliği? Çoğu zaman es geçiliyor ya da arka planda kalıyor.

Kızlarda güzellik, zarafet, hanımefendilik klasikleşmiş erdemler olarak görülüyor. Bir kız çocuğu oturmasını kalkmasını bilen, zarif, estetik bir genç kıza dönüşmeli. Burada sözünü ettiğimiz sadece güzellik değil. Nice güzellik normlarından uzak insanın kibarlığı, görgüsü, bakımlılığı ve duruşuyla çevresini etkilediğine şahit oluruz. Her hanımefendi düzenli, özenli, derli toplu, sessiz sakin olmalıdır. Kızlar için güvende olmayı telkin ederken, erkek çocukların risk almasını ve kendine güvenmesini isteriz. Kişisel farklar olabilir ancak bu değerler toplumun genelinde kabul görür. Kızlar güzellikleri, nezaketleri, sessiz sakinlikleriyle övülürken, erkek aslan gibi sağlam duruşu, kendine güvenen, gerektiğinde gürleyen sesi, atılganlığı ve aklıyla öne çıkar.

Oysa, çocuğunuz kız ya da erkek olsun, kucağınıza aldığınız ilk andan itibaren, kendini, sizi, çevresindeki herkesi ve herşeyi tanımak, öğrenmek isteyen müthiş bir beyne sahiptir. O her geçen gün insanı hayrete düşüren öğrenme kapasitesiyle, neyi gösterirseniz onu yapan, neyi görürse taklit etmeye çalışan azimli çabaları, her gece gökyüzüne bakarken gözlerinde beliren o pırıltılı ışık… hepsi bu küçük beynin parlaklığının işaretidir.

Çocuğunuzun ne kadar zeki olduğunu, aklını bilime, doğaya, yepyeni şeyler öğrenmeye kullandığını görürsünüz. Söyleyin: 'Ne kadar akıllısın. Gel beraber yapalım' deyin. Beraber doğa yürüyüşlerine çıkın. Varsın üstünüz başınız kirlensin. Teşvik edin. Kızınızın aklını geliştirmesine, yararlı şeylerle ilgilenmesine aracı olun.

Değerli bir bilim insanının doktorun, mühendisin temellerini atıyor olacaksınız.

Hafife almayın.

Sözün Gücü

Nüvide Gültunca Tulgar'ın Kendi Kutupyıldızı'nı Bul kitabının 2.sinde sözün gücüne dair keyifli bir hikaye vardır:
'Bir zamanlar âlim bir bilge kırsalda dolaşırken bir kadın yanına yaklaşır. Ona yakınlarındaki köyde çok hasta bir çocuğun olduğunu söyler ve yardım etmesi için yalvarır. Bilge, kadını takip eder, köye girdikleri anda etrafını böyle bir adamla karşılaşmaya alışık olmayan köylüler sarar. Kadın hemen çocuğu getirir ve bilge dualar okumaya başlar.
Tam o sırada kalabalığın arasından sinirli bir adam sıyrılır: 'İlaçlar işe yaramamışken senin dualarının işe yarayacağına nasıl inanabilirsin? ' diye bağırır.
Bilge 'Sen nerden bileceksin? Sen sadece beyinsiz bir aptalsın' diye adama cevap verir.
Adam bu cevap karşısında deliye döner, tam bilgeye saldıracakken bilge: 'Eğer kelimelerimin seni böyle öfkelendirmeye, yüzünü kıpkırmızı yapmaya gücü varsa, neden iyileştirmeye gücü olmasın?' der.
Böylece bilge kişi o gün bir değil iki kişiyi iyileştirir.'
Belki de hepimizin kelimelerinin gücüne inanmasının zamanı geldi.

www.datassist.com.tr