İşyerinde aşk-nefret ilişkilerine dikkat!
İşyerinde herkesle aranız iyi mi? Peki ya, sizden bir ay önce başlayan sizin her çalıştığınız projeyle ilgili bir yorumu olan genç yönetici? Arkadaş mısınız? Yoksa düşman mı?
İşyerinde ilişkiler karmaşıktır. Çalışma arkadaşları bir taraftan birbirleriyle yarışırken, diğer taraftan ortak işlerin başarıya ulaşması için beraber çalışırlar. Arkadaş bildiğiniz sırlarınızı paylaştığınız iş arkadaşlarınızın sizinle ilgili dedikodular çıkardıklarını duyarsınız. Sizi destekleyen iş arkadaşlarınız yeri gelir herkesin içinde sizi kötü gösteren sözler sarf ederler. Bu kişiler için İngilizce’de kullanılan kelime ‘frenemies’dir, friends (arkadaşlar) ve enemies (düşmanlar) kelimelerinin birleşmesinden oluşturulmuş uydurma bir terimdir frenemies.
Harvard Business Review’de yayınlanan makaleye göre, araştırmacılar işyerinde sıklıkla görülen bu tür karışık duygular içeren ilişkileri çalışmalarına dahil etmiyor. Çalışmaların konusu ya sağlam çalışan dostlukları üzerine ya da yıkıcı rekabet, düşmanlık gibi negatif ilişkiler. Oysa, arada kalan bu inişli çıkışlı ilişkiler işyerinin gerçeklerini ve çalışma arkadaşları arasındaki gündelik dinamikleri daha net bir şekilde aktarıyor.
İlişkiler her zaman siyah-beyaz değil, ara renklere de yer var...
Arkadaşlık ve düşmanlık arasında gidip gelen bu ilişkilerin merkezinde ‘baskı’ ve ‘çatışma’ var, kişiler birbirlerine hem pozitif hem negatif duygular besliyor. Aile içi ilişkilerde bu karışık duygulara sıklıkla rastlamak mümkün. Anne-babalara, kayınvalide ve kayınpedere, veya eşinize, partnerinize aşk ve nefret arasında gidip gelen karışık duygular hissetmeniz ilişkinin doğasıyla yakından ilişkili. Zaman zaman negatif duygular hissettiğiniz bir arkadaşınızı aramayı bırakabilirsiniz ancak annenizi veya eşinizi aramamak pek de uygulanabilir bir seçenek değil. Dolayısıyla, o karışık ilişkinin içinde sıkışıp kalıyor, kendinizi bir tahterevallideymiş gibi, bir olumlu bir olumsuz hisler içinde bulabiliyorsunuz.
Bu örnekten yola çıkarak iş ortamında o işe veya işyerine mahkum başka pek alternatifi olmayan çalışanların bu tür ilişki dinamiklerinden en çok etkilenenler olduğunu görürüz. Özellikle yıllarını aynı pozisyonda, bölümde geçiren kişiler işyerini bu tür karışık duyguların egemen olduğu kurumlar haline getirir. Peki ya, işyerinde aşk-nefrete dayalı ilişkiler yarar mı, zarar mı getiriyor? Kurum içi ilişkilere odaklanan birçok çalışma ya oldukça pozitif, kurumu daha dinamik ve başarılı bir iş ortamı haline getiren ilişkilere yer vermekte ya da tam tersi düşmanlıklar ve birbirine köstek olan bir dizi ilişkinin şirkete zararlarını araştırmakta. Çalışma sonuçları da beklenene paralellik gösteriyor. Olumlu ilişkilerin şirket başarısına olumlu yansımaları olurken, olumsuz ilişkiler takımın veya şirket genelinin performansını aşağıya çekiyor.
Peki ya, bir iyi bir kötü olan karmaşık ilişkiler? Birçokları gibi siz de, bu gibi inişli çıkışlı ilişkilerin yarardan çok şirkete zarar getirdiğini düşünebilirsiniz. Aslına bakarsanız, bugüne kadar çalışmaların çoğu bunun aksini gösteren somut verilerle sonuçlanmadı. 2003’te yapılan bir çalışmada, işyeri ilişkileri konusunda uzmanlaşan Brigham Young University’den Julianne Holt-Lunstad ve University of Utah’tan Bert Uchino 102 kişinin üç gün boyunca işyerinde tansiyon aletleri takarak katıldığı bir çalışma düzenlemiş. Çalışmada kişiler tüm gün boyunca iş arkadaşlarıyla etkileşimlerini tansiyon ölçümlerine karşılaştırmalı olarak kayıt altına almışlar. Verilerden en ilginci, çalışanların inişli çıkışlı ilişkileri olan iş arkadaşlarıyla temasa geçtiklerinde kalplerinin hemen tepki vermesi ve tansiyonlarının normal seyrin üzerine çıkmasıymış. Ayrıca, strese dayanıklılık seviyelerinde düşüş, fiziksel açıdan kendilerini daha zayıf hissetme ve genel olarak kendilerini kötü hissettiklerini gözlemlemişler. Oysa, arkadaş veya düşman diye tanımladıkları kişilerle etkileşimde bulunduklarında tansiyonlarında belirgin bir değişim olmamış.
İnişli çıkışlı ilişkilerin bize düşündüğümüzden fazla yararı var
Son dönemde yapılan çalışmalara göre, iyi ve kötü duyguları bize bir arada hissettiren kişilerin bize sadece zararı oluyor demek pek de doğru bir saptama olmamakta. Kurumsal araştırmalara göre, bu tür belirsiz ilişkilerin olumlu etkileri arasında yaratıcı problem çözme ve yerinde karar verme var. Bir iyi bir kötü geçindiğiniz bir kişiye karşı her zaman temkinli davranacağınız gibi, kendinizi daha kontrollü ve algıları açık bir pozisyonda buluyorsunuz. Karşınızdakinin perspektifiyle ilgili çoğu zaman fazla bir bilgiye sahip değilsiniz. Genellikle sizin görüşlerinizin aksine beyan edilen görüşler sizi daha derin ve çok yönlü düşünmeye itiyor. Dolayısıyla, sizinkinden tamamen farklı görüşleri duymanız ve sorgulamanız size bir konuyu farklı açılardan değerlendirme şansı verecektir.
Bu öngörülmesi zor, kolaylıkla iyiye veya kötüye dönen ilişkilerin iyi yönlerine odaklandığınız sürece sizi geliştirecek birçok fırsatla karşılaşacaksınız. Örneğin, diğer kişinin görüşünü ve size karşı değişken davranış tarzını anlayabilmek için, kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyma eğiliminde olacaksınız. İlişki içerisinde kendinizi belirsizlik içinde hissettiğinizden, daha çok çalışmaya ve kendinizden daha emin bir konumda olmaya gayret edeceksiniz. Bu da size doğrudan başarı getirecektir. Bu gibi olumlu bulguların yanı sıra, aşk nefret üzerine kurulu sürekli gidip gelen ilişkilerin üzerine düşünülen zamanın bir kayıp olması ve kişinin karşısındakine gıpta ve suçluluk duyguları içinde yaklaşması çoğu zaman olumsuz yönler olarak ortaya çıkmaktadır.
İşyerinde aşk-nefret ilişkileri nasıl yönetilmeli?
Olumlu noktalara konsantre olun: Bazen arkadaş bazen ise düşman gibi davranan bir iş arkadaşı size her zaman düşmanca davranan birinden çok daha iyidir. İlişkiyi idare etmek ne kadar zor olsa da, çoğu duygusal anlamda yıpratıcı olsa da, böyle bir ilişkinin varlığı sizi işinizde daha başarılı olmaya itecektir. Bunu aklınızdan çıkarmayın ve ilişkinin olumlu yönlerine odaklanın. Dostluk kurabilmek için kendinizle ilgili ufak tefek şeyler paylaşın, küçük de olsa güven oluşturmak için birkaç adım atın. Belki de bu ilişki tamamen arkadaşlık konumuna hiçbir zaman gelmeyecek ancak kişisel bağ kurmak olumlu yönlerin kuvvetlenmesini ve ilişkinin çoğu zaman olumlu seyretmesini sağlayacaktır.
Önemli bir projede beraber çalışmaya çalışın: Eğer bu aşk-nefret ilişkileri her iki taraf için de, iyi bir motivasyon kaynağıysa, neden bundan yararlanmayasınız? Bu iki kişiyi aynı takıma koyduğunuz zaman iki kişiyi birden motive etmiş olursunuz. Siz de bu aşk-nefret ilişkisinde olduğunuz kişiyle aynı projeye yazılın. Arada gerginlikler olacaktır ancak ikinizin de projenin başarılı olması için yapmayacağı şey olmayacaktır. İki kişi arasındaki adrenalin iş yapış biçiminden, hızına, işe gösterilen özene kadar her şeyi olumlu yönde etkileyecektir. Hatta işin sonunda iki taraf biriyle ilgili birçok şey öğrenmiş ve birbirlerini anlamaya başlamış dahi olabilir.
Düşmanlarınızı inişli çıkışlı ilişkilere çevirin: Olumsuz ilişkiler zehir gibidir. En kötü ilişkilerinizi inişli çıkışlı ilişkilere çevirin. İlle arkadaş olmanız gerekmez ancak enerjisi yüksek sizi ileriye taşıyan bir yandan da hiçbir zaman kendinizi tam anlamıyla güvende hissetmediğiniz ilişkilere çevirebilirsiniz. Düşmanınızı tanımaya çalışın, bu kişinin olumlu yönlerine konsantre olun. Bu sayede, inişli çıkışlı da olsa, dostça bir ilişkinin yolunu yapabilirsiniz.
Birbirinden farklı sosyal ilişkilerin keyfini çıkarın: İşyerinde herkesle yakın dost olmanız beklenemez. Belirsiz ilişkiler içinde olan tek insan siz değilsiniz. Kendinizi çoğu zaman rahatsız hissettiğiniz bu ilişkilerle ilgili suçlamayın. İşyerinde dostlarınız ve bir dost bir düşman gibi gördüğünüz iş arkadaşlarınızın değerini bilin. Tüm bu ilişkiler sizin için bir öğrenme kaynağı olacaktır. Her birinin size verdiği dersi almak için algılarınız açık olsun.
Bazı avantajları olsa da, işyerindeki tüm ilişkilerinizin belirsiz olmasını istemezsiniz. Ne kadar olumlu ilişkiniz varsa, tabii ki o kadar iyidir. Ancak bazen iyinin rahatlığı bizi içine alır, günler el bebek gül bebek yeteri kadar zorlanmadan, kendimiz daha iyiye taşıma çabası olmadan geçer gider. Oysa, bize meydan okuyan, ne zaman dost ne zaman düşman oldukları kestirilemeyen arkadaşlar adeta bir kontrol mekanizması görevi görür. Ne zaman ‘ben oldum bu işi bitirdim’ dediğinizde karşınıza çıkar ve sizi düelloya çağırır. Her zaman formda olmayı işte bu iş arkadaşlarınıza borçlusunuz. Sakın ola varlıklarından şikayet etmeyin.