Gelecek yıllarda yükselecek 5 İK trendi
İK kehanetleri, değişen işgücünü, teknolojiyi kontrol eden İnsan Kaynakları departmanlarının yöneteceğine işaret ediyor.
İK’nın teknolojiye sıkı sıkı sarılacağı günlere doğru gidiyoruz. İK çalışan deneyimini yönetmenin ötesine geçip, daha teknik bir departman haline gelmek zorunda. Data analizi ve Bilgi İşlem’le yakın çalışmalar İK’yı daha stratejik bir bölüm haline getirecek.
Forbes yazarlarından Jacob Morgan iş dünyasının gelecek bilimcisi olarak yakın geleceğin İK trendleri üzerine tahminlerde bulunuyor. Morgan’ın öngörüleri İK’nın kapsamı ve fonksiyonlarının büyük bir dönüşüm geçireceği yönünde. Bir yandan çalışan deneyimi ön planda tutulurken, diğer yandan bilgi analizinin değerinin anlaşıldığı heyecan verici bir döneme girmekteyiz. Cisco, Deloitte, Marriott, Accenture, Linkedin, Tata Sons, Airbnb, Staples ve birçok başka dünya devinin ileri gelen yetenekleriyle yaptığı konuşmalarda birkaç trendin tırmanışta olduğu ortaya çıkmakta. İşte 2016 ve sonrasında yükselen 5 trend:
1 - Çalışan deneyimi
Kurumu kurum yapan çalışanlarıdır, o kuruma ruhunu baştan aşağı çalışanları verir. Masalar, sandalyeler, işyerinin adresi, dekorasyonu, ürettiği ürünler hep bir bütün olarak ele alınmalıdır. Çalışan deneyimi üç ayrı ortamda somut ve soyutu içine alarak değerlendirilmeli. Fiziksel, kültürel ve teknolojik katmanlardan oluşmalı. Bu katmanların gerçek anlamda bir arada var olabilmesi için kurumsal kültürün değişmesi gerekli.
Bugün ofis düşünüldüğünde fiziksel ortam hala daha büyük önem taşıyor ancak özellikle yenilikçi kültürlerin egemen olduğu teknoloji kurumlarının somuttan soyuta geçmekte olduğunu görüyoruz. Kurum fiziksel ortamın ötesine geçebilmeli, 8-5 ofis saatleri içinde bilfiil yoklama alınan bir yer olmaktan çıkmalı. Tam tersi kurumun, çalışanların isteyerek gelip üretebildiği, yaratıcılığı, etkili çalışmayı teşvik eden bir yer olması amaçlanmalı. Yani fiziksel ortamın, kültürel, sosyal ve teknolojik ortamlarla desteklenmesi gerekli.
Burada anahtar kurumların çalışan deneyiminin sadece ofis alanı, masa, toplantı odaları gibi fiziksel mekanlarla kısıtlı olmadığını algılamak ve ona göre çözümler üretmek. Fizikselden soyut alanlara kanalize olmak insan kaynaklarının yeni politikalarında yerini almak zorundadır.
2- Data analiz araçları
İK geleneksel olarak data odaklı bir departman olarak değerlendirilmez ancak bu anlayış son dönemde değişmektedir. Bugün data; performans değerlendirmesinden anketlere, çalışanlarla ilgili birçok konuda önemli bir gösterge oluşturmaktadır. Bu verilerden anlam çıkarmak ve şirketin gereksinimleri doğrultusunda insan kaynakları stratejileri oluşturmak gelecekte şirketlerin verimliliğini belirleyen en önemli unsur olacaktır. İK takımlarının datayla ne yapmaları gerektiğini öğrenmeleri gerekli. Analitik ve data bilimi konusunda derin bilgi sahibi olmaları şirketin en değerli varlığı olan çalışanlarını daha iyi anlamalarını, ihtiyaçlarını ve motivasyon kaynaklarını daha iyi belirlemelerini sağlayacaktır. Çalışanlarını daha iyi tanıyan ve anlayan İK, şirketin daha etkili yönetilmesine büyük katkı sağlar. Her şirkette toplanan, çalışan verileri mevcuttur. Bu verilerin işlenmesi ve anlamlandırılması için data analizi araçlarına ihtiyaç vardır. Bu data analizi araçlarının en etkili şekilde kullanılması için İK profesyonellerinin daha teknik bilgiye sahip olması gerekecektir. Yapılan analizler sonucunda, departmanların ve bireylerin iş alışkanlıkları, mesai saatleri, performans ve motivasyon bilgileri saptanacak kişiye özel İK programları uygulanabilir hale gelecektir. Ham bilgi işlenmediği sürece kimsenin işine yaramaz, anlamlandırıldığında ise birçok kapıyı açacak güce sahiptir.
3- Esnek çalışan ekonomisi
Yeni bir işgücü akımının içindeyiz. İnternetin yaygınlaşması ofislerin sınırlarını sildi, bilgi işçilerinin saatlerini esnekleştirdi. Artık evinizden, en sevdiğiniz kafeden, tatil beldelerinden veya dünyanın en ücra köşesinden, kısacası internetin olduğu her yerden iş yapabiliyoruz. Doğru ve etkili bir şekilde hayata geçirildiğinde, hem çalışan hem de işveren için, esnek çalışmadan daha iyi bir çalışma yöntemi olamaz. Tam bir kazan-kazan yöntem. Kurumlar farklı projeler için farklı donanımlara sahip profesyonelleri işe alabilir ve tam zamanlı maaş ve yan haklar ödemeden etkili bir şekilde işlerini yaptırabilirler. Diğer yandan, esnek çalışan kişiler kendi zamanlarını ayarlamakta, istedikleri gibi çalışmakta, müşteri ve projelerini seçmekte özgürdür.
4 - İş yaşam dengesinden iş yaşam entegrasyonuna geçiş
Bundan 10 yıl öncesine kadar, çalışanların hayali iş yaşam dengesini kurabilmekti ve de bu hayal çok da erişilemeyecek bir hayal değildi. Bugün imkânsıza yakın bir hayal. İşten eve döndüğümüzde tüm şalterleri kapama gibi bir lüksümüz yok. Teknoloji bizi her zaman ulaşılır kılmakta. E-postaya cevap vermezseniz, SMS, Whatsapp gibi türlü mesajlaşma sistemlerine başvurabilirsiniz. Hiç mi cevap alamadınız? Çalışanınıza anında cep telefonuyla ulaşmanız mümkün. Yani, ofisin sınırları her anlamda yıkılmış durumda.
Çalışmayı ayırmak değil, özel hayatın içine oturtmanın zamanı. Bu entegrasyonu içine sindiremeyenler, ille de bir denge arayışında olanlar var. Onlar da zaman içerisinde bu dengenin her zaman 50- 50 değil de, çoğu zaman iş lehine 40’a 60 bir konumda dengelendiğini anlayacaklar. Bunun kabulü de bir denge anlamına gelecek ve kişi kendi yaşamını bu eksende düzenlemeye alışacak. Bu değişken denge herkes için değişeceği gibi, kişilerin iş yaşam entegrasyonuna bakışları da farklılık gösterecek. Kimi zaman; iş dışındaki saatlerinizi veya tatillerinde sabah saatlerinizi e-postalarınızı okumaya ve acil konulara çözüm bulmaya ayırırken, bazen de iş günü içerisinde kendinize küçük aralar yaratacaksınız. Bazen öğle yemeği sırasında, yoga dersine giderken, bazen akşam yemeğini masanıza getirtmeniz gerekebilecek. Bu yeni bir denge. İş, artık ille de gidilen bir yer olmak zorunda değil, yaptığınız bir şey. Kısacası, iş yaşam dengesi ölmüş durumda. Artık iş yaşam entegrasyonu zamanı.
5 - İK ve IT departmanlarının daha yakın çalışması
Geleneksel yapı içinde, şirketlerde İK ve IT departmanlarının görevleri bir araya gelmez şekilde ayrılmıştır. İK insanlardan sorumludur, IT kurumun işleyişini sağlayan bilgisayarlardan. Kurulum ve donanım onlardadır, teknik servis verirler, teknolojinin teknik yanı onlardadır. İK ise, insan yönetimine odaklanır, ancak yönetilen bu insanların iş ve özel yaşamlarında vazgeçilmezleri teknoloji olmuştur. Yani, IK ve IT yakınlaşmak zorundadır. Önümüzdeki dönemde hava ve su gibi birbirinden ayrılmaz hale gelecektir. İK ve IT, sadece yeni performans yönetimi programının teknik yönünü ortaya çıkarmak için değil, şirketi daha etkili çalışan bir yapıya kavuşturmak için de elinden geleni beraber yapmalı; teknik ve insan faktörünü bir araya getirecek çözümlerin peşinden gitmelidir, özetle aynı dili konuşmayı öğrenmelidir.