Entelektüel aynam olur musun?
Çok güzel antika bir ayna hayal edin. Salonun baş köşesine yakışan çerçevesi altın kaplı muhteşem bir ayna. Görkemi ve güzelliğinin bozmayan ancak kusursuzluğunu gölgeleyen bir tek pürüzü varmış. Alt sağ köşesinde bir bölümün sırrı kazınmış yani aynadan geriye sadece cam kalmış. Her gören aynanın güzelliğini övdükten sonra bir duraklar 'ne yazık bir köşesi kazınmış' dermiş. İşin en garip yanı ise, sahibinin aynayı özellikle kazıdığı rivayetiydi.
Hikayeye göre, yıllar önce küçük bir kasabada Abraham adında bir adam yaşarmış. Küçük bir dükkanı olan Abraham ancak geçinecek kadar para kazanırmış. Birkaç müşterisiyle evini geçindirir, hayatından memnun mütevazı bir hayat sürermiş. Kasabadaki herkese iyiliği dokunur, yediğini içtiğini paylaşır, yardıma ihtiyacı olanı yarı yolda bırakmazmış. Bu iyilikleriyle evinden misafir eksik olmaz, kasabada çok sevilirmiş.
Bir gün dükkanına bir yabancı gelmiş. Herkese dostluk gösterdiği gibi bu yabancıya da misafirperverliğini göstermiş. Son derece samimi bir şekilde yabancıyı evinde misafir etmeyi teklif etmiş, yardıma ihtiyacı varsa kendisine para bulabileceğini söylemiş. Herkesin büyük saygı gösterdiği ülkede tanınan bir din adamı olan bu yabancı, Abraham'ın kendisine gösterdiği cömertlik ve samimiyetten mutluluk duymuş ve Abraham'ı refah ve zenginlik içinde yaşaması için kutsamış.
Gerçekten de kısa zaman içinde Abraham'ın dükkanı daha işlek bir yer haline gelmiş, satışları ve müşterileri artmış, Abraham zenginleşmiş. Kasabanın ileri gelenlerinden biri olmuş. Uzaktan zenginlik herkesin arzu ettiği, çok iyi bir şey olarak görünse de, aslında Abraham'ı her yönden değişmeye zorlamış. Daha büyük bir dükkan açması gerekmiş müşterilerinden gelen talebi karşılamak için. Daha çok para kazanınca güvenlik önlemleri alması gerekmiş hırsızlardan korunmak için. Daha çok parası olunca daha büyük bir evde yaşamak daha güzel mobilyalara sahip olmak istemiş. Karısıyla inşa ettikleri muhteşem evin salonuna bir o kadar görkemli bir ayna yaptırmışlar. Kimsenin bu aynaya benzer bir aynası yokmuş. Eve her gelen misafir bu aynanın görkemiyle büyüleniyormuş. Tüm bunlar zamanını ve dikkatini meşgul etmiş. Eskisi gibi başkalarını düşünmeye, ailesiyle ilgilenmeye zamanı yokmuş. Yardım işlerini yardımcılarına havale etmiş, onun ise başkalarını dinlemeye zamanı kalmamış.
Bir gün Abraham'ı kutsayan din adamının yardıma ihtiyacı olmuş, bir elçisini Abraham'dan yardım istemek için kasabaya göndermiş. Masum bir kadın hapse mahkum edilmiş, kurtulması için çok paraya ihtiyaç varmış. Abraham din adamının isteğini hemen yerine getirmiş, gereken parayı vermiş, elçiyle din adamına saygılarını iletmiş. Ancak elçi din adamının ona bahsettiği samimiyeti Abraham'dan görmediğini dile getirmiş. Kendisine ulaşmak neredeyse imkansızmış, elçi sekreterleri aracılığıyla görüşme ayarlayabilmiş, kendisini ne evine davet etmiş ne de özel zaman ayırabilmiş Abraham. Zenginlik ceplerini doldururmuş ancak manevi zenginliğini yok etmiş. Bu gelişmeleri dinledikten sonra din adamı Abraham'ı ziyaret etmeye karar vermiş.
Din bilgini kasabaya gelir gelmez Abraham onu evine davet etmiş. Kocaman evin eski evden farkı sadece genişliği, ferahlığı ve zenginliği değil, sıcaklık ve dostluk hissinin yoksunluğuymuş. Din bilgininin gözüne o meşhur ayna ilişmiş salonun orta yerinde.
Aynanın ne kadar güzel olduğunu söyledikten sonra, Abraham'ı aynanın karşısına çağırmış ve ne gördüğünü sormuş. Abraham şaşırmış bir şekilde kendini gördüğünü söylemiş. Din bilgini bu cevapla yetinmeyip başka neler gördüğünü sormuş. Abraham ihtişamlı mobilyalarından söz etmiş. Din bilgini bu sefer Abraham'ı pencerenin yanına çağırmış, dışarı bakıp neler gördüğünü söylemesini istemiş. Abraham sokaktan geçen insanları birbir saymış, din bilgininin onlarla ilgili sorduğu detaylı sorulara cevap vermiş.
Din bilgini cevapları dinledikten sonra durmuş ve 'Ne kadar tuhaf… Ayna ve pencere ikisi de camdan yapılmış ancak ne kadar farklılar' demiş. 'Aynaya baktığında sadece kendini ve sana ait olanları görebilirsin. Oysa pencereden baktığında daha fazlasını... Tüm arkadaş ve komşularını, tüm kasabayı. İşte o zaman Abraham son dönemde sadece aynadan kendine ve sahip olduklarına baktığını, ışığın geçebildiği camdan çevresindekilere bakmayı ihmal ettiğini fark etmiş.
Eline kocaman bir bıçak almış ve antika aynanın sır'ını kazımaya başlamış. O kadar kazımış ki aynanın köşesi ışığı cam gibi geçirmeye başlamış. Abraham da eskisi gibi başkalarının ihtiyaçlarına zaman ayırır, özen gösterir olmuş.
IK Profesyoneli Bir Boy Aynası Görevinde
Antika aynanın sırrını kazıyarak cama çevirmek yerine, aynanın yansıtma özelliğinden çevremizdekilerinde yararlanmasını sağlayabiliriz. İnsanın odak noktası olduğu insan kaynakları ve yönetim alanlarında doğru stratejileri, davranış kalıplarını ve iş yapış biçimlerini yansıtmak esas olmalıdır. Singapur Visa Worldwide'nin insan kaynakları iş ortağı Foo Chek Wee insana ve kuruma değer katmak ve günün iş dünyasına ayak uydurmak için 'intellectual mirroring' (entelektüel yansıtma) kavramı üzerinde duruyor. Kendi kendine öncelikle şu soruyu yöneltiyor: 'Kendimi bir eşya olarak hayal etsem, bu ne olurdu?' Foo için cevap net: 'Bir boy aynası.'
Beraber çalıştığınız iş ortaklarına, iç veya dış müşterilere değer katmak onların iş yaşamlarına katkıda bulunmak bir IK profesyonelinin temel amacı. Foo bu amacına ulaşmak için, güvenilir bir danışman olarak, gerek yetenek yönetiminde, gerekse performans yönetimi alanında beraber çalıştığı yöneticilerin profesyonel hedefleriyle kendi hedeflerini birleştiriyor. Nasıl mı?
Entelektüel Yansıtma adını verdiği metotla.
Entelektüel Yansıtma nedir?
Yansıtma kelimesi aynı aynanın yaptığı gibi, karşınızdaki kişinin vücut dilini, mimiklerini yansıtarak kişiyle psikolojik bir bağ kurmak anlamına geliyor. Ancak Foo bu tanımı birkaç adım daha ileriye götürüyor.
Akort yapın
Gençliklerinde telli müzik enstrümanları çalanlar iyi bilirler. Enstrümanı çalmadan önce akort etmek önemlidir. Tellerin uygun ses seviyesine getirilmesiyle doğru ses çıkarılır. Önce istenen sesi dinlersiniz, sonra telleri ona göre ayarlarsınız. İnsan kaynaklarında da müşterilerinizi dinlemeniz gerekir. Burada kastedilen gerçekten duymak, onların ne dediklerini, ne demek istediklerini. Tonlarını anlamak. Ve daha da önemlisi kendi tonumuzla onların sesini karıştırmamak. Onların tonuna adapte olmak. Ancak bu şekilde kendimizi tam anlamıyla onların yerine koyabilir ve sorunlarını ve ihtiyaçlarını net bir şekilde görebilirsiniz. Dinlemek herşeyin başında gelir. Dinleyerek müşterinizin hangi konulara odaklandığını, neleri çözmek, neleri düzeltmek, nelerden kaçınmak veya nelere devam etmek istediğini ortaya koyarsınız. Sizin göreviniz müşterinizin odaklandığı konulara destek vermek, bu alanlarda bilgi toplamak, ona çözüm alternatifleri getirmektir. Bu tür bir araştırma ve durum tespiti müşterinizi en uygun çözüme daha da yakınlaştıracaktır.
Doğru sorular sorun
Kendinizi basit, herkesin aklına gelen sorularla kısıtlamayın. Ne, neden, nasıl, nerede, ne zaman gibi soruların ötesine geçmeyi ihmal etmeyin. Ancak tek dikkate almanız gereken bakış açısı müşterinizin bakış çısı değildir, bunu aklınızdan çıkarmayın. Problemin ilintili olduğu herkesin bakış açısını, beklentilerini ve çıkarlarını göz önüne alacak şekilde konuya yaklaşın. Tek taraflı düşünmek ne size ne de müşterinize bir şey kazandıracaktır. Müşteriniz kendi görüşünü bir diğer ağızdan duymak için sizin hizmetlerinize başvurmadı unutmayın. Bilakis müşteriniz farklı görüşler duymak, yaratıcı çözümlere ulaşmak için sizden profesyonel destek alıyor. Doğru soruları sorarak problemin çözümünde katkı sağlayacak kişileri ve herkesin artı ve eksileriyle kabul edebileceği orta yolu tayin edebilirsiniz. Çalışanları, hissedarları, müşterileri hatta kamuoyunun görüşlerine ihtiyacınız olabilir. Doğru soruları sormak sizi kilit kitleye ulaştıracaktır.
Soru sorarken kendinizi kapalı uçlu, evet-hayır cevaplarına dayanan soru kalıplarıyla sınırlamayın. Karşınızdakini düşündürecek, zaman zaman hislerini, önsezilerini ve analizlerini ortaya çıkaracak sorular sorun. Örneğin; hedeflerinize ulaşmanıza neler engel oluyor? Eğer karar verici olsaydınız, neleri değiştirirdiniz? Hedeflerinizde öncelik sıralamanız nedir?
Perspektifinizi yansıtın
Belirlediğiniz en muhtemel çözüm yollarını vurgulayın ve her yolun artı ve eksilerini alt alta koyun. Kafanızdakileri net bir şekilde aktarmak için görselliğe dayanan şema, resim, tablo ve diyagramlardan yararlanın. Konular arasındaki bağlantıları oklarla birleştirin. Bir diğer deyişle, aklınızdaki fikirleri müşteriniz için şeffaf hale getirin. Bırakın müşteriniz aklınızı okur gibi kağıdın üzerinden problemi nasıl çözeceğinizi adım adım görebilsin. Bilgileri araştırmanız, bağlantıları nasıl kurduğunuz, sonucun veya alternatif sonuçların hangi aşamalardan sonra elde edilebileceği net olsun. Bu tür görsel bir projelendirme müşterinize güven verecektir. Artı görsel bir çalışmanın üzerinden geçmek, gerekli yerlere müdahale ederek problemi farklı partilerin katılımıyla çözümlemek daha kolay olacaktır. Proje şemanızın içine cevap bekleyen soruları, çözümlenmesi gereken diğer problemleri yerleştirebilirsiniz. Bu sayede projenin üzerinden giderken cevapsız sorular yanıtlanır, olaylar daha basite indirgenerek çözüme gidilir.
Burada yaklaşımınız ben müşterimin yerinde olsam ne yapardım sorusunu merkezine alır. Siz müşterinize ayna tutar, problemli konuları dev aynasında büyütürsünüz. Hatta daha da ileri giderek problemin olası sonuçlarını dile getirerek kapsamlı bir durum tespiti yaparsınız. Sizin ayna göreviniz burada bitmez ancak yeni başlar. Bu aşamadan sonra neler yapılmalı sorusuna odaklanırsınız: Müşterinizin insan kaynakları ihtiyaçlarının çözümünde hangi konular öncelikli? Bu konularda nasıl bir strateji izleniyor? Neler farklı yapılabilir? Amaç nedir? Bu amaca neler yapılarak sağlıklı bir şekilde ulaşılabilir?