Bağırmak mı istiyorsunuz? Toplantı odasına buyrun…
Bağırmanın dozu, yeri ve hedefi ayarlandığında iyi sonuçlar verir. Problemlere bağırın, talihsizliklere bağırın, sorumluların hatalarına bağırın. Tüm öfkenizi toplantıda kusun ve çözüme odaklanın. Toplantıdan çıkarken herkes olumsuzluğu odada bıraksın ve
Çoğu zaman biz insanlar bağırmayı bir güç gösterisi olarak kullanırız. Yapma dediğimiz bir şeyi çocuğumuz yaptığında sesimizi yükseltiriz. İşyerinde asistanımız bir hata yaptığında bunu nasıl atlarsın diye bağırırız. Beklenmedik gelişmeler yüzünden işler sarpa sardığında sinirlenir, suçlu suçsuz herkese çıkışırız. Kontrolsüz bağırma kontrolsüz bir güçtür. Adeta elinizde otomatik tüfek, hedef olmaksızın önünüze çıkan her şeyi tararsınız. Sonuçta da hem kendinize hem çevrenize sadece zarar vermiş olursunuz.
Oysa sinirlendiğiniz anda vücudunuzda mucizevi bir mekanizma devreye girer. Bir tür insanüstü varlığa dönüşürsünüz. Adrenalin ve noradrenalin gibi kimyasallar vücudunuzu etki altına alır. Negatif enerjinizden kurtulup, ekstra fiziksel ve zihinsel bir güce kavuşursunuz. Bu enerjiyi verimliliğe çevirmek için yapmanız gereken, sorunların nasıl çözümlenebileceğine odaklanmakta gizlidir. Kişiler, mazeretler, sebepler sizi ilk etapta enerjinizi boşa kullanmaya itecektir. İlk işiniz sonuca ulaşmak, çözüm üretmek olmalıdır.
Bir kazaya tanık olduğunuzda ne yaparsınız? Durumun vahametine, ihlallere, ihmallere mi konsantre olursunuz? Yoksa yaralıların hayatta kalması için hemen müdahale mi edersiniz?
Sizi bağırmaya sevk eden durumun tanık olduğunuz kazadan pek farkı yoktur. Sinir anında ortaya çıkan enerjinizi, tüm duyularınızı açmak ve duruma en etkili şekilde müdahale etmek için kullanın.
Takımınız yeterince bağırıyor mu?
Bugün Linkedin Influencers olarak yazıları yayınlanan Merryl Lynch’in meşhur eski CEO’su Sallie Krawcheck finans dünyasını idare ettiği zamanlarda adını sık sık gazetelerde gördüğümüz bir isimdi. Daha sonra finans kriziyle beraber skandal kovulmasıyla uzun süre konuşuldu. Kovulmak birçokları için zor konuşulan, kabul edilmesi zor, yüz kızartan bir durumken, Krawcheck bunu açık yüreklilikle konuşma taraftarı oldu. Krawcheck bugün finans dünyasında aktif görev yapıyor; kadınlara yatırım üzerine uzmanlaşan bir ağın, Ellevate Network’ün başı.
Geçtiğimiz günlerde Linkedin için kaleme aldığı yazıda ‘Takımınız yeterince bağırıyor mu?' başlığıyla okuyucularının ilgisini çekiyor. Krawcheck’in burada sözünü ettiği bağırma insanların birbirine bağırması, başarısızlıklardan dolayı birbirini suçlaması değil, ürünlere, müşterilere, başarısızlıklara, sorunlara vs. karşı duyduğu hisleri içinde tutmadan sağlıklı bir şekilde dışa vurmak, hararetli bir şekilde işini takımdaki arkadaşlarıyla, yöneticileriyle tartışabilmek. Hararetli kelimesinin altını çizmek gerek. Ancak sevdiğiniz, sizin için önemli olan, değer verdiğiniz şeyler konusunda hararetle tartışırsınız. Benimsediğiniz işi şansa bırakmak, belirsizlikler içinde 'belki' başarıyı yakalamak sizin için yeterli olmaz.
En iyisini başarmak sizin için tek çıkış yoludur. Bu nedenle zaman zaman sinirlenir, masaya vurursunuz, hatalara sinirlenir, hızla düzeltmek için çaba harcarsınız. Bir odaya kapanıp avazınız çıktığı kadar bağırmak istersiniz. Krawcheck'e göre bunu yapmanızda hiç bir sakınca yok. Hatta takımlarına ‘bağırmayı’ tavsiye ediyor. Sinirlenmek, bağırmak en doğal insani duygular. İşine tutkuyla sahip çıkmış insanların terslikler olduğunda masaya yumruğunu vurması, projesinin zarar göreceğini düşündüğünde ‘dur bir dakika ne oluyoruz?’ demesi olması gereken bir şey. Kısacası, tutku işin içinde olmazsa olmaz.
En başarılı toplantı katılımcıların tartıştığı toplantıdır
Krawcheck, en başarılı toplantıların herkesin içindekini döktüğü toplantılar olduğunu vurguluyor. Takımınızla bir odaya kapanın. Eteklerinizdekileri dökün. Herkes konuşsun, fikrini açıkça söylesin. Kararlar alınana kadar kanlı bıçaklı tartışmalar sürsün gitsin. Moderatör konumundaki yönetici, konuları derleyen toplayan, herkesi kararlara doğru yürüten bir liderlik sergilesin. Kuşkular, korkular, anlaşmazlıklar giderilsin, cevapsız kalan şeyleri beraber çözmek için elbirliğiyle çalışılsın. Amacınız, saatlerce sürecek de olsa, o odadan çıkmadan her şeyi netleştirmek olsun.
Kimse odadan çıkarken ‘Bu karar alındı ama bekle ve gör, kesinlikle alınan karar doğru değil’ gibi bir düşüncede olmasın. Zıt bir görüşle toplantıya başlamış olanları, en azından ‘Bir de buna şans verelim’ noktasına getirmiş olduğunuzdan emin olun. Yani herkes, ortak alınan kararı tüm enerjisiyle desteklesin.
Medeni ve sağlıklı bir tartışma ortamı yaratmak için en önemli kural, tartışmaların kişisel kavgalara dönüşmesine izin vermemektir. Olaylara, süreçlere, ürünlere, müşterilere kısacası işe odaklanmayı prensip edinin. İşe yapıcı yaklaşan herkes, profesyonel seviyede kalmaya ve işi başarıyla tamamlamaya özen gösterecektir. Takımınızda zaman zaman birbiriyle iyi geçinmeyen, birbirini kıskanan, antipatik bulan bir iki kişi olacaktır. Ancak büyük resmin en iyi şekilde tamamlanması için onlar da kişisel düşüncelerini geri planda bırakacak, kolektif başarı için çaba harcayacaklardır.
Tartışmak ‘verimlilik’ işaretidir
Mevlana’nın en güzel sözlerindendir: ‘Herkes aynı fikirdeyse, kimse yeterince düşünmüyor demektir.’
Farklı fikirlerin varlığı, herkesin işi farklı yönleriyle düşündüğünün göstergesidir. Konunun birçok yönlerden ele alınması ise, ilerde meydana gelebilecek sorunların önceden tahmin edilmesine ve gerekli önlemlerin alınmasına olanak sağlayacaktır.
Farklı konum, meslek ve deneyimlerdeki kişilerin birbirlerinin işleriyle ilgili geribildirimleri, birbirlerinin işlerine karışıyorlarmış gibi algılanmamalı, bilakis farklı bakış açılarının varlığı avantaj olarak görülmelidir. Bu tür yorumların, tavsiyelerin kazanım olarak değerlendirilmesi için, kişilerin yapıcı bir dil kullanması gereklidir. Burada kimsenin eleştiriliyor ya da hatası yüzüne vuruluyor gibi bir hisse kapılmasına gerek yoktur. Her profesyonelin kendi konusunun uzmanı olduğu nettir. Farklı alanlardan uzmanların görüşleri, hiç düşünülmeyen konuların ele alınmasına yardımcı olacaktır. Odak noktasını kaybetmeden farklı seslere kulak vermek, profesyonel olarak bizi zenginleştireceği gibi, işimizin kalitesine de katkı sağlayacaktır.