Hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda ürün ve pazar çeşitliliği artırılmalı
TİM Başkanı İsmail Gülle, "Sektörün 2023 hedefi, 19.2 milyar dolar. Hedefin gerçekleştirebilmesi için dünyada ithalatçı olan ülkelerin potansiyelinin iyi analiz edilmesi, yeni pazarlarda Türk malı ürünlerin boy göstermesinin önünün açılması gerekiyor" dedi.
İhracatın, sürdürülebilir büyümenin önemli kritelerinden birini oluşturduğunu kaydeden Türkiye İhrcatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, dört mevsimin yaşandığı ve verimli toprakların yer aldığı Türkiye’de özellikle tarım ihracatının toplam ihracat içindeki payının artırılması gerektiğini söyledi. Tarım ihracatı artışında hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar sektörünün önemli rol oynabileceğini belirten Gülle, bunun için ürün ve pazar çeşitliliğinin artırılması gerektiğini vurguladı. Bugün itibarıyla sanayi ürünlerinin toplam ihracattan yüzde 84, tarım ürünlerinin ise yüzde 13 pay aldığını açıklayan Gülle, “Türkiye, dört mevsimi yaşayan ve verimli toprakları olan bir ülke. Dolayısıyla tüm tarım ürünlerinin ihracattaki payı artırılmalı” dedi.
Tarım ürünlerinde çeşitliliği artırmak adına Türkiye'nin büyük bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çeken İsmail Gülle, tarım ürünleri ihracatında hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamullerinin ihracat tutarının, sene başından bugün kadar yaklaşık 4.5 milyar dolar olarak gerçekleştiğini bildirdi. Söz konusu rakamın 2017'nin aynı dönemine göre yüzde 3'lük artış gösterdiğini belirten Gülle, "Genel ihracatımızdaki artışın ise altında. Tarım ürünleri kategorisinde yüzde 30'luk paya sahibi olan hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar, tarımda gerçekleşecek bir ivmelenmenin lokomotifi olacak büyüklükte bir sektör. Sektörün 2023 hedefi, 19.2 milyar dolar. Hedefin gerçekleştirebilmesi için dünyada ithalatçı olan ülkelerin potansiyelinin iyi analiz edilmesi, yeni pazarlarda Türk malı ürünlerin boy göstermesinin önünün açılması gerekiyor" diye konuştu.
Türkiye'nin 2018 yılı ihracatında Ortadoğu ülkelerinin payının geçmişte olduğu gibi yaklaşık yüzde 50 olduğunu açıklayan Gülle, Türkiye'ye komşu ülkelere olan ihracatta maliyetler, uzak ülkelere göre düşük ve ticaret daha kolay olsa da yüzde 50’lik pazar payının sektör için risk barındırdığına dikkat çekti. Nüfus bakımından kalabalık olan ve kayda büyük oranda hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar ithal eden Asya ülkelerinin ihracatçılar için büyük potansiyel taşıdığını belirten Gülle, 2017 yılında yaklaşık 3 milyar dolarlık hububat ithalatı yapan Endonezya'ya yönelik ihracatta, Türkiye'nin Ukrayna, Moldova ve Estonya gibi ülkelerin gerisinde olduğunu, dolayısıyla söz konusu pazarların iyi değerlendirmesi gerektiğini söyledi.
Sene sonu için 170 milyar dolarlık ihracat öngörülüyor
2017 yılının ihracat bakımından olumlu geçtiğini ve bu seneyi rekor ihracat rakamlarıyla kapatmayı hedeflediklerini anlatan İsmail Gülle, 2017 yılınında 157 milyar dolarlık ihracat yapıldığı bilgisini verdi. 2018’in de dünyada yükselen korumacı politikalara ve artan gümrük vergilerine rağmen, uluslararası ticaret bakımından yeni strateji ve politikaların geliştirildiği bir yıl olduğunu ifade eden Gülle, geçmiş yıllarda hayata geçirilen birçok projenin bugün olumlu sonuçlarının alınmaya başlandığını aktardı. Yakın zamanda ikinci çeyrek büyüme rakamlarının açıklanadığını hatırlatan Gülle, şöyle konuştu: "5.2’lik büyümeye, net ihracatımızın katkısı 1 puan oldu. İç talebin ve yatırımların yavaşladığı bir döneme giriyoruz. Bu anlamda ihracatçılarımıza ve bizlere büyük sorumluluklar düşüyor. Daha fazla çalışıp ürün ve pazar çeşitliliğimizi arttırmaya devam etmeliyiz. Sürdürülebilir büyüme için tek yolumuz ihracattan geçiyor. Eylül ayı ihracatımız ilk 16 gününe göre, beklentilerimizin de üzerinde bir performans gösteriyor. Ay sonu beklentimiz yine çift haneli bir artış göreceğimiz yönünde. Ayrıca, Ocak 2018'den bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz ihracat, 2017 yılı rakamın yüzde 12 üzerinde seyrediyor. Bu rakamları referans alırsak yıl sonu için 170 milyar doların üzerinde ihracat bekliyoruz."
En çok tarife dışı engelin ve sınırlamanın olduğu alan; gıda
Gıda ürünlerinde yeni pazarlara giriş yapmanın zorluğu konusunda çoğu ihracatçı ile hem fikir olduğunu dile getiren İsmail Gülle, özellikle tarife dışı engellerin gıda sektörlerinde her ülke için ayrı ayrı uygulamalar barındırabildiğine dikkat çekti. "Örneğin, Hollanda’dan Japonya’ya 35 ülkeye ihracatını gerçekleştirdiğimiz, pazar çeşitliliği konusunda başarılı olduğumuz ürünlerden birisi haşhaş tohumu. Üretilen tohumların büyük bölümü gıda hammaddesi olarak ihraç ediliyor. 2017 yılı ihracat rakamımız olan 11 milyon dolar ile bu ürünün ihracatında dünyada dördüncü sıradayız” diyen Gülle, en büyük ithalatçılardan birisinin de 15 milyon dolarlık ithalat tutarı ile Hindistan olduğunu söyledi. Ancak Hindistan'ın haşhaş tohumunda uyguladığı ithalat lisansı nedeniyle pazara ürün satmakta zorluk yaşadıklarını belirten Gülle, “1 Temmuz 2016'dan 1 Mart 2018 tarihine kadar ithalat lisansları kotalarının dağıtım sistemine ilişkin açılan davalar nedeniyle yapılamadı. Uzun bir süreçten sonra, 01 Mart 2018 tarihinden bu yana Hint makamlarınca 2016 yılında yapılmış kura çekilişine dayalı verilmiş ithal izinleriyle yapılabiliyor. Bu kapsamda Hintli yetkililer ile sorunun giderilmesi ve bu ticaretin çevrimiçi yapılabilmesi için bir Mutabakat Anlaşması imzalamamıza rağmen, halen yürürlüğe girmesi için Hintli makamlardan uygulamanın aktif hale getirilebilmesi için uygulama usul ve esaslarının oluşturulmasını bekliyoruz” dedi.
Un ihracatındaki kısıtlama geçici
Sektörü, ürün özelinde de değerlendiren ve özellikle son dönemlerde yaşanan sıkıntılar nedeniyle un ihracatına değinen İsmail Gülle, un ihracatına yönelik getirilen kısıtlamanın geçici olduğunu kanaatinde olduklarını ifade etti. Ticaret Bakanlığı'nın yurtiçi fiyatlarda yaşanan dalgalanmadan dolayı 2018 yılı Eylül ayı başında buğday unu ihracatına getirdiği kısıtlamaya dikkat çeken Gülle, "Türkiye, son beş yıldır buğday ununda ortalama 1 milyar dolar ihracat rakamıyla globalin açık ara en büyük ihracatçısı. Uygulamanın Türkiye’nin ihracatına belirgin bir etki yapmayacağını düşünüyorum. Ayrıca, Ticaret Bakanının da belirttiği gibi uygulamanın iç piyasadaki dalgalanma bittiğinde son bulacağına inanıyorum. Buradaki amaç, iç piyasadaki tüketiciyi korumak ve spekülasyonun önüne geçebilmek" diye konuştu.
Hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörünün büyük ölçüde işlenmiş gıda ürünlerini kapsadığını anlatan İsmail Gülle, tarımsal ürünlerde önemli yere sahip olan sektörün, uluslararası gıda standartları ile Türk Gıda Kodeksi’ne uygun biçimde ve şık ambalajlarda üretim yapabildiğini kaydetti. “Ancak, özellikle organik tarım ürünlerinde en çok karşılaştığımız problemlerden bir tanesi, tarımsal ürünlerdeki kimyasal kalıntılar ve mikrobiyolojik değerlerin uygunsuzluğu” diyen Gülle, bu uygunsuzluğun ihracatta ciddi problemler yaşattığına dikkat çekti. Tarımsal ürün üreticilerinin iç ve dış pazarda ihtiyaç duyulan ürünlerin sahip olması gereken özellikleri, izinleri, organik ve iyi tarım uygulamalarını bilmediğinden sıkıntı yaşandığını söyleyen Gülle, “Sıkıntıların önüne geçmek için çiftçileri bilinçlendirme seferberliği başlatılması, bölgesel eğitim birimleri oluşturulması ve analiz laboratuarlarının yurtdışı akreditasyonunun sağlanması gerekiyor" değerlendirmesini yaptı.
TİM olarak, ihracatçının markalaşma, Ar-Ge ve yurtdışı tanıtım gibi konularda daha fazla faydalanabilmesi için Ticaret Bakanlığı ile koordineli çalıştıklarını anlatan İsmail Gülle, özellikle hububat sektöründe şu anda 216 ülkeye ihracat yaptıklarına dikkat çekti. Ancak Ortadoğu ülkeleri dışındaki ülkelere daha fazla yoğunlaşarak, ürün ve pazar çeşitliliğini artıracak çalışmalara odaklanılması gerektiğini belirten Gülle, şunları aktardı: "Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği; Türkiye’de Akdeniz, Ege, Güneydoğu Anadolu, İstanbul, Karadeniz ve Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri olarak altı Genel Sekreterlik bünyesinde bulunuyor. Bu birliklerimiz, gerek yönetim kurulları gerekse genel sekreterlikleri olarak, sektörün gelişebilmesi için, tüm ihracatçılarımız ile dirsek teması halinde sektör problemlerini, potansiyelini araştırıyor. Bizler de diğer sektörlerde de yaptığımız gibi, ihracatçılarımızın taleplerini, yaşadıkları problemleri, çözüm önerileri ile birlikte ilgili bakanlıklarımıza ileterek hızlı sonuçlar almaya çalışıyoruz. Nitekim Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından ihracat bedellerinin Türkiye’ye getirilmesi ile ilgili 10 maddelik bir çalışma hazırlayıp, bakanlık yetkililerimize ilettik. Uygulanan politikaların amacına ulaşması ve ihracatçılarımızın bu politikalar dâhilinde olumsuz etkilenmemesi için çalışmalarımıza devam etmekteyiz.”
İhracatçılar, kur artışını rekabette fırsat olarak değerlendirmeli
Son dönemde kurda yaşanan hereketliliğe de değinen Gülle, Ağustos başından beri kurda spekülatif bir dalgalanmanın yaşandığını belirtti. Türk Lirası'nın dolar kuru karşısında neredeyse iki haftada yüzde 30 değer kaybı yaşadığına dikkat çeken Gülle, "Bu süreçte en erken eylemi, Eximbank ile TİM olarak bizler hayata geçirdik. Amacımız dalgalanma yüzünden ihracatçılarımızın kredi kanallarının kapanmasının önüne geçmek ve ticaretin devamlılığı konusunda ülkemizin problem yaşamaması anlamında adım atmaktı. Nitekim öyle de oldu” dedi.
Protokol kapsamında, TİM’in ve ihracatçı birliklerinin kasasındaki ‘yedek akçe’ ve Türkiye Tanıtım Grubu’nun bütçesinin bir kısmının Eximbank aracılığıyla ihracatçılara kredi olarak kullandırmanın yasal zeminini hazırladıklarını anlatan Gülle, şöyle konuştu: “Bu çalışmamız iyi netice verdi ki ihracatta bir gerileme ya da durgunluk yaşamıyoruz. Ayrıca diğer bankalarla da sürekli toplantılar yapıyoruz. Özellikle sanayi ve ihracat için verilen kredilerde faiz avantajları sağlanabilmesi konusunda, piyasada üretimin ve ihracatın sekteye uğramaması açısından taleplerimizi bildirdik. Bu dönemde ihracatçılardan TL’deki değer kaybını rekabette fırsat olarak değerlendirerek, ürünlerinin fiyatlarını kırmamalarını talep ediyoruz. Yaşanan kur sebepli problemlerin 2019 yılı ikinci çeyreğinde son bulacağına inanıyoruz. Ayrıca Merkez Bankası’nın Eylül ayında aldığı 625 baz puanlık artış kararını olumlu bulduk. Tabii ki bir ekonomi için faiz, yatırımların düşmanıdır. Ancak yaşadığımız süreçte faiz hamlesinin yapılması gerekliydi. Öte yandan Orta Vadeli Program kapsamında açıklanacak program ile Türkiye ekonomisi için iyi bir yol haritası oluşturulacağına inanıyoruz."