Gelecek 40 yılda, geçmiş 10 bin yılın üretimi gerekli

Son 30 yılda Türkiye'de bakliyat üretimi 1 milyon ton geriledi. Ancak dünyada durum farklı. Tüm dünyada aynı dönemde yüzde 40 artış yaşanarak 78 milyon ton bakliyat üretildi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

HÜSEYİN ARSLAN / DÜNYA BAKLİYAT KONFEDERASYONU BAŞKANI

Hububat ekimi yapılmış tarlalarda toprakta azalan azotun bakliyat ekimiyle toprağa geri kazandırıldığı bilimsel olarak ispatlanmış olmasının yanı sıra, son yapılan araştırmalarda bakliyatın toprağın kaybettiği diğer minerallerinde toprağa geri verdiği ve sürdürülebilir tarım için bakliyat ekiminin olmazsa olmaz bir şey olduğu ve çiftçinin gübre ihtiyacını azalttığı artık ortaya çıkmıştır.

Az gübre kullanımı çiftçimizin maliyetlerini düşürmesinin yanı sıra küresel ısınma/ iklim değişikliği için önemli faktörlerden olan karbon salınımını da azaltacaktır. Karbon salınım kaynaklı iklim değişiklikleri nedeniyle önümüzdeki yıllarda sularımızın daha akıllı kullanılması gerekliliği malumumuzdur.

Bakliyat hepimizin bildiği gibi suya en az ihtiyaç duyan ürünlerdendir.

Gıda üretim ihtiyacı dünya nüfusunu artışıyla daha büyük bir önem kazanacak. Yine, Son araştırmalara göre önümüzdeki 40 yılda üretmemiz gereken gıda son 10.000 yılda ürettiğimiz gıdadan daha fazla olmak zorundadır.

Bütün bunları üst üste koyduğumuzda sürdürülebilir tarım mavi gezegenimiz için çok önem arz etmektedir. Bakliyat üretiminde bunun olmazsa olmazıdır.

Dünya bakliyat üretimi son 30 yılda yüzde 40 artış göstererek 78 milyon ton seviyesine ulaştı. Ülkemizde de bu seviye 1 milyon ton seviyesine geriledi. Bakliyat ekili alanlar bundan 30 yıl önce 20 milyon dekar iken, yüzde 64 azalma gösterirken, 2016 yılında bu azalma 7 milyon dekara düştü. Bundan en büyük etken, Ülke nüfusumuzun yüzde 52 artması da göz arda edilmemesi gerekir.

Nüfustaki artış, ekili alan ile üretim miktarlarındaki azalmalar, bu sektörde üretimdeki çiftçinin hazırcılığa ve zahmeti az ürünleri üretmeye yöneltti, Buda ihracatımız da gözle görülür bir düşüş sağladı.

Bakliyat dış ticaretinde net ithalatçı pozisyona gerilediğimiz bu zaman diliminde, 2016 yılının ilk 10 aylık bölümünde 42 milyon dolar dış ticaret açığımız varken, 2017 yılının aynı döneminde bu değer yüzde 105 artış göstererek 86 milyon dolara ulaştı.

2016 yılında bakliyat üretimimiz 1,1 milyon ton olarak gerçekleşti. Bunun 455 bin tonunu nohut, 365 bin tonunu mercimek, 235 bin tonunu kuru fasulye oluşturdu. Kalan 25 bin ton ise kuru bezelye ve bakla gibi diğer ürünlerden oluşuyor. TÜİK tarafından yayınlanan bitkisel üretim tahminlerine göre 2017 yılında toplam üretim miktarının 1,2 milyon ton olması bekleniyor.

İhracat rakamlarını incelediğimizde 2017 yılının ilk 10 aylık diliminde 285 bin ton bakliyat ihracatı gerçekleştirdik. İhracatımızın yüzde 77›lik bölümünü mercimek oluşturuyor. Mercimeği yüzde 14›lük pay ile kuru bezelye takip ediyor. Bu iki ürün toplam bakliyat ihracatımızın yüzde 91›ni oluşturuyor. Bu dönemde, 285 bin tonluk ihracat karşılığında 255 milyon dolar gelir elde ettik.

İthalat tarafında ise 10 aylık dönemde miktar olarak 460 bin ton ve değer olarak 341 milyon dolar bakliyat ithalatımız oldu. Miktar olarak toplam bakliyat ithalatımızın yüzde 68’ini mercimek, yüzde 14 nohut ve yüzde 12’lik pay ile kuru bezelye izlemektedir.

Zahmeti az, getirisi yüksek ürüne yönelme bakliyattan vazgeçiriyor

Üreticilerimiz ne ekeceklerine bakarken, son derece rasyonel hareket etmektedir. En az zahmetle, en çok gelir elde edecek şekilde, piyasa riskinin olmadığı ürünleri tercih etmektedir.

Üretici açısından bakliyat ürünlerinin en önemli alternatifi hububattır. Hububat deyince de aklımıza buğday gelmektedir.

Devletimiz buğdayı stratejik ürün olarak gördüğü için, buğday üretimini desteklemekte ve aynı zamanda yüksek gümrük vergileri ile korumaktadır. Ayrıca, TMO destekleme alımları yaparak buğday fiyatının aşağı düşmesine fırsat vermemektedir. Neticede buğday fiyatları dünya buğday fiyatlarının iki katına kadar çıkmaktadır.

Böyle bir ortamda, üretici haklı olarak zahmeti az, getirisi yüksek, riski düşük, alıcısı hazır olan buğdaya yönelmektedir.

Türkiye’ye uygun tohumlar geliştirmeliyiz

Tarımda sürdürülebilirliğin yakalanabilmesi için tohumculuğu Türkiye’ye uygun tohumlar geliştirmeliyiz. Tohumculuk her ülkenin kendi koşullarına göre yapılıyor. Ülkeler kendi yapılarına göre formüller uyguluyor ve tohum üretimini destekliyor. Ne yazık ki bu Türkiye’de bu yeterli seviyede değil. Türk çiftçisi tarladan aldığı tohumu yeniden ekiyor veya komşusundan alıyor. Oysa Türkiye’de tohumculuğu geliştirebilecek bir mekanizma kurulması gerekiyor. Bu da desteklerle ve bu alanda yapılacak araştırmalarla mümkün olabilir.

Tohumculuğu geliştirebilmesi adına Mersin Ticaret Borsası bünyesinde geçen yıl Türkiye’nin farklı bölgelerinde kuru fasulye, nohut ve kırmızı mercimekte yaklaşık 200 ton sertifikalı tohum üretimi gerçekleştirilmiş, kuru fasulyede toplam sertifikalı tohumun yüzde 67,5’inin Mersin Ticaret Borsası Tohumculuk Araştırma Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından üretildiğini hatırlatmak isterim. Bunun yanında Milli Çeşit Listesi’nde beyaz kuru fasulyede 3, barbunyada 2, nohut ve mercimekte 1’er tane olmak üzere 7 çeşidin, şirket adına tescillidir.

Dünya Bakliyat Yılı idi, artık Dünya Bakliyat Günü olacak

Hepinizin bildiği gibi 4 yıllık uğraşılar sonunda ülkemizin büyük çabasıyla 2016 yılı Birleşmiş Milletler tarafından ‘Dünya Bakliyat Yılı’ olarak ilan edildi. Bu kapsamda, 2016’da 1,1 milyar insan, 6 Ocak Bakliyat Bayramı olarak kutlandı ve 70 ülkede çok çeşitli organizasyonlar düzenlendi. 2017’de ise 142 ülkede kutlanarak, Ocak ayı içerisinde önemli etkinlikler gerçekleştirildi.

Son olarak Dünya Bakliyat Günü’nün BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından tanınması için gerekli çalışmaları tamamlanmasının ardından, 44 ülkenin onayı ile Dünya Bakliyat Günü, BM Genel Kurulu tarafından 2018 genel kurulunda gündeme alınacak ve kabul edilecek gibi görünüyor ve 10 Şubat dünyada Dünya Bakliyat Günü olarak kutlanacağına inanıyorum.