Bakliyat sektörünün ilk 6 aylık ihracat performansı
AKİB verilerine göre Türkiye’nin kuru baklagiller ihracatı bir önceki yılın ilk altı aylık dönemine kıyasla miktar olarak yüzde 12 artış gösterdi.
Ö. ABDULLAH ÖZDEMİR - MERSİN TİCARET BORSASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Gerek küresel ve bölgesel gelişmeler, gerekse kendi iç meselelerimiz 2016 yılında büyüme, yatırım, üretim ve ihracat performansımız üzerinde etkili olmuştu. Ülke ekonomimizin zarar görmemesi adına alınan tedbirler ve ekonomimize yeniden ivme kazandırmak amacıyla hayata geçirilen teşvik paketlerinin olumlu sonuçlarını içinde bulunduğumuz 2017 yılında almaya başladık. Yakalamış olduğumuz bu yeni ivme ile birlikte 2017 yılının ilk altı aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 oranında toplam ihracat artışı kaydettik.
Bakliyat sektörü açısından incelendiğinde ise AKİB (Akdeniz İhracatçı Birlikleri) verilerine göre Türkiye’nin kuru baklagiller ihracatı bir önceki yılın ilk altı aylık dönemine kıyasla miktar olarak yüzde 12 artış gösterdi. 2016 yılının Ocak-Haziran döneminde 158 bin ton olan ihracat miktarı 2017 yılının aynı döneminde 177 bin ton seviyesine ulaştı. Değer olarak ise elde edilen ihracat geliri dünya fiyatlarında görülen düşüş eğiliminin de etkisiyle 172 milyon dolardan 160 milyon dolara gerileyerek yüzde 7 azaldı.
Ülkemizin kuru baklagiller ihracatında ürün deseni son 30 yılda önemli bir değişim geçirdi. Bundan 30 yıl önce, bakliyat ürünleri ihracatımızın yarısını mercimek, yüzde 45’ini nohut ve kalan yüzde 5’lik bölümünü ise kuru fasulye ve yeşil mercimek oluşturmaktaydı. İhracatımızın mevcut yapısına baktığımızda ise tablonun oldukça farklılaştığını görüyoruz. Bugün kırmızı mercimeğin payı yüzde 80’e çıkmıştır. Ancak bunun önemli bir bölümü Dahilde İşleme Rejimi (DİR) ile getirilen kırmızı mercimeğin ihraç edilmesi yoluyladır. Diğer yandan, ülkemizde üretimi yok denecek kadar az olan kuru bezelyenin payı yüzde 15 seviyesindedir. Nohut’un payı ise yüzde 3’e düşmüştür. Geleceğe yönelik yapılacak planlamalarda değişen bu yapının iyi analiz edilmesi, oluşturulacak politikaların bu bağlamda belirlenmesi faydalı olacaktır.
Ülkemizin kuru baklagiller ihracat yapısının büyük ölçüde kırmızı mercimeğe bağlı olmasının nedeni ciddi oranda kırmızı mercimek işleme kapasitemizin bulunması ile ilişkilidir. Yerli ürünün yanında, DİİB (Dahilde İşleme İzin Belgesi) Rejimi kapsamında Kanada ve Avustralya’dan ithal edilen ürünler işlenerek dünya pazarlarına satılmaktadır. Bu pazarlardan Irak, Sudan, Mısır, Suudi Arabistan ve Almanya kırmızı mercimeğin ihraç edildiği en önemli ülkelerdir. Geride bıraktığımız 30 yıllık dönemde ülkemizin mercimek üretimi yüzde 65 oranında azalmış olmasına karşın, dünya mercimek üretiminde altıncı, ihracatında ise; Kanada, Amerika ve Avustralya’nın ardından dördüncü sırada yer almaktayız.
Dış ticarette sürekli arayış içinde olan firmalarımız, 2011 yılından bu yana kuru bezelye ticaretine yönelmeye başlamışlardır. Firmalarımız, ülkemizde sadece 3 bin ton olan kuru bezelyeyi Rusya, Ukrayna, Kanada ve Bulgaristan gibi ülkelerden ithal ederek, işleyip yeniden yurt dışına ihraç etmektedirler. Irak, Somali, Yemen, Kenya ve Hindistan en önemli kuru bezelye ihraç pazarlarıdır.
Bakliyat sektörü açısından 2017 yılının ilk altı aylık döneminde gösterdiğimiz ihracat performansı olumlu olmasına karşın ülkemiz kuru baklagiller dış ticaretinde maalesef net ithalatçı konumda bulunmaktadır. 30 Yıl önce dünya bakliyat ihracatının zirvesinde yer alan Türkiye, dünya bakliyat ihracatının yüzde 20’sini tek başına yapıyordu. 1988 yılında, dünyada toplam ihracat 6,1 milyon ton, ülkemizin ihracatı ise 1,2 milyon ton seviyesindeydi. Aradan geçen 30 yılda dünyadaki toplam ihracat yaklaşık 3 kat artarak 17 milyon tona ulaşırken, ülkemizin ihracatı yüzde 75 oranında azalmıştır. 30 yıl önce isimleri dahi anılmayan Kanada, Arjantin, Meksika gibi ülkeler o dönemde sektörün hakimi olan Türkiye’den bayrağı devralmış durumdalar. Üretimde sıçrama yaratacak yeni politikalar geliştirmeliyiz Bu tabloyu tersine çevirmek ise üretimi artırmaktan geçmektedir. Bakliyat üretimini yeniden cazip hale getirmek için:
1. Nohut, mercimek gibi genleri Anadolu’ya dayanan bakliyat ürünleri normal birer ürün gibi değil de, Kanada’da olduğu gibi “special crop” yani “özel ürün” statüsünde değerlendirilmeli,
2. Bakliyat üretim miktarı arzu ettiğimiz seviyelere gelene kadar verilen destekler artarak devam etmeli, özellikle hasat dönemlerinde ithalata izin verilmemeli.
3. Milli Tarım Politikası çerçevesinde açıklanan havza bazlı destekleme programı nohut havzaları, mercimek havzaları ve kuru fasulye havzaları gibi ürün bazında uzmanlaşmayı sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmeli,
4. Üreticilerimizin ihtiyaç duyduğu kaliteli, verimli ve dayanıklı tohum çeşitlerini üretecek altyapı oluşturulmalıdır. Sertifikalı tohum üretiminin artması için özel sektör firmaları ve araştırma kuruluşlarına destek sağlanmalı,
5. Münavebeli ekim sistemi en kısa zamanda uygulamaya konulmalıdır. Bu sisteme geçildiğinde topraklarımızın çoraklaşması azalacak, çiftçilerimiz tarlalarını nadasa bırakmayacak, kimyasal gübre ihtiyacı azalacaktır. İyi Tarım Uygulamasına geçmek kolaylaşacaktır.
Son 30 yılda dünyada bakliyat ekili alanlar yüzde 25 artarken ülkemizde yüzde 65 azaldı. Dünya bakliyat üretimi aynı dönemde yüzde 40 artarken, Türkiye’de 2 milyon tondan 1 milyon tona düşerek yarı yarıya geriledi. Bu süreçte ülke nüfusumuz ise yüzde 55 artış gösterdi. Bugün hem ihracat pazarlarımızı elde tutabilmek hem de üretimdeki bu azalış ve artan nüfus sonucunda iç talebe cevap verebilmek adına ithalat yapmak mecburiyetindeyiz. Ancak bu sürdürülebilir bir çözüm değildir. Üretimde sıçrama yaratacak yeni politikalar geliştirmeden, yurtdışından ithal ettiğimiz ürünleri ihraç ederek, dünya pazarlarında rekabetçi olamayız.